Her olay uzun bir nedensellik zinciri içinde yer alır ve çoğu olayın birden fazla nedeni vardır. Olayların sonuçlarını ise, zaman ve mekânın çevrelediği insan belirler.

Olayların zamanlaması nedensellik zincirindeki halkaları daha iyi kontrol etmemize ve bu yolla faktörlerin ağırlığını daha doğru değerlendirmemize imkân verir.

Olayları küresel, bölgesel ve ulusal dengeler açısından değerlendirmek gerekir. Küresel açıdan değerlendirmek gerekir; çünkü dünyadaki olayları etkileme kapasitesine en çok küresel güçler sahiptirler. Bölgesel açıdan değerlendirmek gerekir; çünkü her ülke aynı zamanda bir bölgenin parçasıdır. ‘’Ulusal’’ açıdan değerlendirmek gerekir; çünkü bir ülkede dış güçlerin eylem kapasitesi, iç dengelerin niteliğine bağlıdır.

Bir ülkede gerçekleşen herhangi bir olay mutlaka ya bu üç husustan biriyle ilgilidir veya her üçüyle birden ilgilidir. Son günlerde Irak’ta peş peşe patlayan bombaların zamanlamasını dikkate aldığımızda bu üç hususla ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

Birincisi, Joe Biden ABD’ye Başkan seçildikten sonra dünyaya: ‘’ABD geri döndü’’ açıklamasından hemen sonra Bağdat’ta bombaların patlaması olayın küresel boyutu bakımından dikkat çekicidir. ‘’Ortadoğu’da’’ kargaşayı devam ettirmek istedikleri anlaşılmaktadır.

İkincisi, Savunma Bakanı Hulusi Akar’la birlikte yüksek seviyede Türk heyetinin Irak’ı ziyaret etmesinin ardından bombaların patlaması, olayın bölgesel boyutu bakımından dikkat çekicidir. Özellikle iki ülkenin teröre karşı ortak hareket etme eğilimine karşı duyulan rahatsızlığı yansıtmaktadır.

Üçüncüsü, Bağdat’ta patlatılan bombalar, Irak’ın ‘’ulusal’’ bütünlüğünün parçalanmışlığını yansıtmaktadır. Zira Irak’ın farklı dinamiklere dayalı kırılgan toplumsal yapısı, ülkeyi istikrarsızlaştırmak isteyen sömürgecilere nasıl fırsat verdiğini göstermektedir.

Irak’ın sahip olduğu zengin enerji kaynakları sömürgecilerin aşırı ihtiraslarını tahrik ederek hem ülkeyi hem bölgeyi tahrip etmektedir. Tahribin bölgede yol açtığı sonuç; insani açıdan felaket, siyasi olarak şiddet, ekonomik olarak sefalettir.

Sorunu ana hatlarıyla kısaca ortaya koyduktan sonra, kısaca bu sorunları nasıl aşarız? Veya aşmak mümkün mü? Sorularına kısaca değinelim.

Her şeyden önce bölgemizde yaşanan acı olaylar asla bir kader değildir ve aşılabilir sorunlardır. Sömürgecilerin sömürdükleri coğrafyalardaki sinsi politikalarını çözdüğümüzde bu sorunların, acıların kader olmadığını göreceğiz.

Peki, ‘’sömürgecilerin sinsi planları nedir?’’ Diye bir soru kendime sorduğumda karşıma sömürgecilerin sıkı sıkıya bağlı oldukları üç temel prensip çıkmaktadır. Bu prensiplerin sadece ana başlıklarını vereceğim altını siz doldurun. Bir, sahip oldukları ağlarla şiddeti körükleyerek terör örgütlerini kontrol ederler. İki, sömürdükleri ülkelerin mümkünse yönetici kadrolarını değilse alt kadrolarını kontrol ederler. Üç, her türlü haber akışını kontrol ederler.

Irak’ta patlayan bombaların nedeni, bölgemizi zehirleyen bu üç prensiple ilgili olduğunu düşünüyorum. Zehir tespit edildikten sonra yapılacak iş, zehrin etkisini ortadan kaldırabilme özelliğine sahip panzehri kullanmaktır.

Bunları da sadece iki başlık halinde belirtmek isterim. Birincisi, bölge halkı her ne olursa olsun şiddeti ret edecek siyasi bilince kavuşturulması gerekir. İkincisi, öyle bir sistem kurulmalı ki, sömürgecilerin amacına hizmet etme eğiliminde olan zayıf karakterli kişiler fırsat bulamasın.

Toparlayacak olursak ‘’Irak’ta bombalar neden patlıyor? Sorusunun net cevabı, siyasi bilincin yeterince gelişmemesi nedeniyle, iyi bir sistemin olmayışıdır. Bunu düzeltmek elbette zordur ama Doğan Cüceloğlu’nun ifadesiyle ‘’Değişim zordur ama mümkündür’’

Seslimakale.com.tr