Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, perşembe günü Norveçli mevkidaşını ağırlarken yaptığı konuşmada, Türk dünyası ve Orta Asya’ya dair bir bakış attı…
“Son yıllarda meydana gelen küresel gelişmeler ve Orta Asya’daki kardeşlerimizin ortaya koyduğu kapasite gelişimi küresel aktörlerin dikkatini çektiği gibi, Avrupa Birliği’nin Orta Asya’ya olan ilgisini de artırdı. Bu bizim açımızdan anlaşılabilir bir durum. Ancak bu karşılıklı ilginin, AB tarafından istismar edilmeye çalışıldığını gördüğümüz alanlar da var”…
Mesele sadece kimi Türk dünyası ülkelerinin AB veya Rum Kesimi ile temasları bağlamına sıkıştırılamaz. Zaten Türk Dışişleri o dosyanın üzerine, “Aile İşleri” damgasını vurarak, “kendi içimizde halledilecekler” rafına kaldırdı. Doğrusu da bu. Yalnız, bölgenin “küresel aktörlerin dikkatini çekmesi” meselesi çok daha kritik; “yanıcı” ögeler ve daha geniş “istismar” alanları barındırıyor…
***
Türk devletleri-AB ilişkilerinin istismar noktalarının tartışıldığı an kardeş Azerbaycan ve lideri Aliyev’in KKTC/Kıbrıs Türklerinin arkasındaki güçlü duruşu anlamlıdır. Anlam görülsün diye de bu kadar açık konuşulmuştur…
Keza, yine kardeşimiz ve kadim dostumuz Pakistan Başbakanı’nın Ankara ziyaretinde gösterdiği yüksek Türkiye sevgisi ve desteği de bu mânâ ve zamanlamaya dahildir…
Esasen, Türkiye-Azerbaycan-Pakistan üçgeni bizim için yeni bir stratejik geometri değil. Ermenistan savaşında iyice tepe yapan/yükselen bu hat, harita göz önüne getirildiğinde; Doğu-Batı ya da “küresel aktörlerin dikkat arazisi”ni sadece yollar ya da ticari ekosistem olarak değil, askerî olarak da çerçeveliyor…
Bu cepte dursun…
***
Batı’nın bölgeye ilgisini de sınıflandırmamız gerekiyor; AB’nin ilgisi ile ABD’nin ilgisi farklı. Keza, Rusya’nın bu bölgedeki Batı oyunlarına yaklaşımı da farklı olacak, her iki dış/Batı etkeninden birine yakınlaşacaktır. Bu da Ukrayna Savaşı’nın nasıl sona ereceği ile ilgili olduğu kadar, Berlin ve Londra’nın Moskova’ya cephe kurarken, Türk dünyası ve Orta Asya’yı nasıl gördüğüyle de ilgilidir. Çünkü, AB’nin bölgeye vaziyet etmesinin nedeni, özünde “Çin’e ulaşmak” amacını güdüyor…
Tabii bu yollardan bir tanesi. Şu an için en işlevsel olanı. Fakat altta da bir yol var…
Biz Pakistan Başbakanı Sayın Şerif’i ağırlarken, ülkesinin sınırında ciddi bir terör saldırısı gerçekleşiyordu ve devamındaki gelişmeler saldırının kendisinden daha vahimdi…
Hindistan idaresindeki Cammu-Keşmir bölgesinde gerçekleşen ve turistleri hedef alan, 26 kişinin yaşamını kaybettiği terör saldırısının ardından, Pakistan ve Hindistan arasındaki gerilim yeniden ve hızla alevlendi…
Her iki ülkenin liderleri son derece keskin açıklamalar yapıyorlar, aralarındaki anlaşmaları askıya alıyorlar, iki ülke arasında en patlayıcı madde olan “su”yu muharebe alanına sürüyorlar; Pakistan şimdiden suyla ilgili düşmanca adımın “savaş nedeni” sayılacağını resmen açıkladı. Tabii iki ülkenin nükleer silah sahibi olduğu zaten herkesin malûmu…
İş burada bitmedi; yine iki ülke, diğer ülke vatandaşlarının topraklarını terk etmesini, kimi diplomatik misyon çalışanlarının sınır dışı edilmesini, ticaretin askıya alınmasını, hava sahalarının kapatılmasını, vb normalde aylar içinde tırmanılacak diplomatik karşılıkları da bir günde aşmış bulunuyorlar. Sınırda da çatışmalar hep var ve devam ediyor. Belli ki burada bitmeyecek; Hindistan’ın bir “karşılık” vermesinden korkuluyor…
Da, bunlar tesadüf mü?..
***
İstismar yollarından biri de burası işte…
Hepsi tesadüfse bile, saldırının ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in Hindistan ziyaretiyle aynı zamana denk gelmesi olamaz!..
Bu da haritanın katlama çizgilerini ütüleme ihtiyacı doğuruyor…
Hindistan’dan başlayarak yatay bir çizgi üzerinden Doğu Akdeniz’e ulaşan hat veya yine buradan yola çıkarak Körfez üzerinden İsrail’e varan bir diğeri ya da hepsini cem edip, Irak’ı da katarak Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden çizgi stratejik ve hepsi yeni “Baharat Yolu”dur…
Ancak belli istasyonlar “ortak”; Pakistan, İran, Afganistan gibi ülkelerin Çin ve Rusya ile ciddi, kapsamlı ortaklıkları var. Bunların bir kısmı stratejik anlaşmalarla korunuyor. “Bir Kuşak-Bir Yol” gibi…
Keza, bu yol içinde Batı adına kaygı uyandıracak bir başka ihtimali de barındırıyor; yakın zamana değin ihtimal verilmeyen ama son aylarda kotarılmaya çalışılan Çin-Hindistan yakınlaşması, en azından gerilimlerin kontrol altına alınması adımı/denemeleri gibi…
İşte son saldırı ve ardından gelişen riskli süreç, bu yolların güvenlik ve rekabet kategorilerini değiştiriyor!
***
Bu yolların arkasında da tamamlanmamış setler var. Mesela İran. ABD’nin Tahran’la İsrail’in baskılarına rağmen müzakereleri sürdürmesi, bir yandan Tel Aviv’in güvenlik mızmızlanmalarını kesmek adına ama öte yandan Tahran’ın Çin-Rusya’yı arkasına almış hali de dengelensin istiyor. Körfez de İran’la sorun istemiyor. Aslında bu bir sınır olarak da görülebilir…
Amerika İran özelinde, Rusya-Türkiye’nin bir kontrol alanı yaratabileceğini de elbette hesaplıyor. Biraz gıllıgışlı bir iş ama hiç ‘oluru yok’ diyemeyiz. Mesela Ankara, İran-ABD uzlaşısını destekliyor hatta fiilen de katkı sunuyor!
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.