DÜNYA

Yusuf Alabarda : Putin’e ne önereceksiniz?

Tarih
06 Şubat 2022
İzlenme
639 Kişi

Dünya Ukrayna gündemine kilitlenmiş bir vaziyetteyken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna ziyareti son derece önemli bir yere tekabül etmekteydi.

Erdoğan burada yaptığı açıklamalarda bir kez daha ara bulucu misyonu üstlenmeye hazır olduğunu tüm dünyaya duyurdu.

 

Peki Erdoğan’ın bu rolü gerçekten düğümü çözer mi?

 

Doğrusunu söylemek gerekirse Erdoğan dâhil kimse bu konudan emin değil, lakin yine de barışın korunabilmesine matuf ümit beslemek gerekiyor.

Putin’in, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı görüşmelerden sonra elinin biraz daha rahatladığını söyleyenler olsa da acaba hakikatte de öyle mi?

Türk medyasında bu buluşma Putin ile Şi Cinping arasında stratejik ittifak ilişkisi gibi büyük laflar ile piyasaya sürüldüyse de hakikatin tam da böyle olmadığını buluşmayı takip edenler anlamışlardır. Kuşkusuz iki lider tarafından tüm dünyaya pozitif mesajlar verildi ve her iki devlet de Batı’nın uyguladığı baskıdan kurtulmanın ancak birlikte hareket ettikleri takdirde mümkün olduğunu biliyorlar, lakin paçalarından çeken bir jeopolitiğin de son derece farkındalar.

Çin’in Ukrayna ile olan ilişkileri ve kuşak yol projesi güzergâhındaki Ukrayna’nın hassas konumu nedeni ile Şi Cinping tarafından mümkün olduğunca itidalli açıklamalar yapıldı. Rusya, ABD tarafından ortaya konulan AUKUS savunma ittifakına ve Tayvan krizine dair Çin’e açık desteğini beyan ettiyse de Çin, ABD’yi hem Pasifik’te hem de Avrupa kıtasında kışkırtıcı olmak ile suçlamayı tercih etti.

Putin burada da enerji kozunu diplomatik bir araç olarak ortaya koymayı sürdürdü ve Çin’e yeni bir boru hattı ile 10 milyar metreküp daha gaz transfer edileceğini, böylelikle Çin’e transfer edilen yıllık gaz miktarının 48 milyar metreküpe çıkacağını duyurdu.

Avrupa’yı enerji siyaseti ile tesir altına alacak bir yaklaşım ortaya koyan Putin’in bu teklifine Çin ne der şu an muamma, lakin Putin’den gaz ve petrol alan her devletin aklında ileride bunun nasıl bir diplomatik şantaja dönüşebileceği konusunun oluştuğu bir hakikat.

Bu şartlar altında Putin’in Ukrayna’daki olası bir askerî harekâtının önü açılmış olmadı, hatta Çin’in bu muğlak siyaseti vesilesi ile Putin’in eli biraz daha daraldı.

O zaman savaş ihtimali ortadan kalktı mı?

Doğrusunu isterseniz bu ihtimalin ortada olmadığını söyleyebilecek kadar rahat değilim. Putin’in kafasında var olan Ukrayna paradigması, pandemi sonrası dünyanın ekonomik koşulları ve bölünmüş bir Avrupa, şartları ve zemini Putin için yeteri kadar hazır hâle getiriyor.

Putin’e göre aslında Ukrayna diye bir devlet yok.

Temmuz 2021 tarihinde kaleme aldığı ‘Rusların ve Ukraynalıların Birliği’ isimli yazıya göre Ruslar, Ukraynalılar ve Belaruslular Büyük Kiev Knezliği’nin parçalarıdır. Söz konusu yazıda Putin Rus ve Ukrayna halklarına ve Ukrayna’daki Batı yanlısı hükûmeti destekleyenlere hitap ederek, Rusların ve Ukraynalıların tek millet olduğunu ısrarlı bir şekilde vurgulamaktadır.

Yine mezkûr yazıda Putin, Sovyetler Birliği’nin ‘Dünya Devrimi’ fikri çerçevesinde bölgede yaşayan insanların fikirlerini umursamadan keyfî sınırlar çizdiğini vurgulayarak, 1954 senesinde Kırım’ın Rusya’dan Ukrayna’ya verilmesini değerlendirmiştir. Bu kapsamda Putin, ‘SSCB yöneticilerinin ne düşündüğünün artık bir önemi yok. Sebepleri tartışabilirsiniz; fakat şu açıktır ki Rusya soyulmuştur.’ demektedir. 

Keza Putin’in 2014 yılındaki Kırım’ın ilhak edilmesinden sonra çeşitli konuşmalarında Kırım’ı Kudüs’teki Tapınak Tepesi’ne benzeterek ‘Rusya’nın Tapınak Tepesi’ diye nitelendirmesi, bize Putin’in Kırım’ın ilhakından asla vazgeçmeyeceği noktasında yeterli ip ucu vermektedir.

Söz konusu makalede Putin, Ukrayna’nın adım adım bir jeopolitik oyuna çekildiğini, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı bir sıçrama tahtası ve Avrupa ile Rusya arasında bir tampon bölge hâline getirilmek istendiğini ve bu yüzden “anti-Rusya” akımının doğduğunu iddia etmektedir.

Putin, kafasındaki işte bu paradigma ile ülkesini adım adım savaş şartlarına hazırladı. Bu savaş sadece Ukrayna ile sınırlı bir savaş değil içine Belarus’un, Gürcistan’ın, Kafkasların ve Türkistan coğrafyasının da dâhil edildiği bir savaş.

Rusya merkez bankası rezervleri şu an 620 milyar doları aşmış durumda. Petrol ve gaz fiyatlarında yaşanan anormal artışlar Rus ekonomisine büyük bir rahatlık sunuyor. Hâlihazırda Rusya’nın kamu borçlarının GSYH’ya olan oranının yüzde yirmi civarında olması rakipleri ile mukayese edilemeyecek derecede muazzam bir olumlu görüntü vermekte.

Avrupa gazının yaklaşık yüzde kırkını tedarik eden bir ülke olarak, Avrupa’nın vanasını elinde tutan bir Rusya bu kadar olumlu şartları belki de ileride hiçbir zaman bulamayacak.

Ayrıca Putin bu Batı’nın Ukrayna’ya ilgisinin bu trend içinde devam ettiği takdirde Ukrayna’daki genç nüfusun Rusçayı tamamen bırakarak Rus kültüründen tamamen kopacağını ve bunun ileride telafisinin mümkün olmayacağını düşünüyor olmalı.

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER