Avrupa Parlamentosu’nda oylama var bugün. “Türkiye-Avrupa İlişkileri” başlıklı karar tasarısı gündeme gelecek. Üyeler, Türkiye ile Avrupa Birliği müzakerelerinin geçici olarak durdurulmasıyla ilgili teklif konusundaki eğilimlerini ortaya koyacak.

“Evet” oyları fazla çıkıp, tasarı kabul edilirse ne olacak?

Hiçbir şey olmayacak. Çünkü Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile müzakereleri durdurmak gibi bir yetkisi yok. Oylama sonucunda “Türkiye ile müzakerelerin durdurulması” eğilimi çıksa bile hukuki bağlayıcılığı olmayacak.

Oylama buna rağmen önemli…

Avrupa Parlamentosu, Türkiye’ye bakışını ortaya koyacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan da işte onun için tepki gösterdi:

-Oylamanın siyasi bağlayıcılığı olmasa da açıkçası verilmek istenen mesajı benim hazmetmem mümkün değildir.

Ardından ekledi:

-Avrupa Parlamentosu’nun böyle bir oylamaya tevessül etmesi dahi, terör örgütlerine kol kanat gerdiğinin, onların yanında saf tuttuğunun ifadesidir.

Aynen öyle!

***

Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin hikâyesi ortada:

Zaman zaman kendileri açıklıyorlar. “Türkiye’yi almaya niyetimiz yok” diyorlar. Buna karşılık, çeşitli vasıtalarla sürekli olarak bize ayar vermeye çalışıyorlar.

Tam bir nalıncı keseri politikası!..

AB, Türkiye ile ilişkiler söz konusu olduğunda hep kendine yontuyor. Maç ortasında kural değiştiriyor. Attığı imzaların, verdiği sözlerin gereğini yerine getirmiyor. Türkiye ile müzakereler sürerken, Kıbrıs Rum Kesimi’ni üyeliğe kabul etmesi bile, son derece samimiyetsiz davrandığının göstergesi.

En son mülteciler ve vize serbestiyeti konusunda izlediği tavırla gerçek yüzünü iyice ortaya koymuş durumda.

Samimiyetsiz davranıyorlar…

Türkiye söz konusu olduğunda sürekli çifte standart sergiliyorlar…

Gözümüzün içine baka baka oynuyorlar…

Yıllardır uyguladıkları “tehdit ve şantaj” politikaları da cabası!

İşte o yüzden bugünkü oylamada “evet” oyu çıksa ne olacak, “hayır” deseler ne fark edecek? Biz zaten biliyoruz, yıllardır Türkiye’deki teröre verdikleri desteği. Farkındayız, Türkiye’ye yönelik ters bakışların.

***

Tartışılır ama dün belki AB’ye ihtiyacımız vardı. Belki de o yüzden sineye çekmek zorunda kaldık bütün yaptıklarını.

Ama bugün onların bize ihtiyacı var!

Bakın AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Moghearini ne diyor…

Önce 15 Temmuz darbe girişimi ve terör saldırılarının sorumlularından hesap sormak için atılan adımların “Türkiye’nin meşru bir hakkı” olduğunu söylüyor. Sonra da Türkiye-AB müzakerelerinin geçici olarak durdurulmasının, her iki taraf açısından da olumlu sonuçlar doğurmayacağının altını çiziyor. Sonuçta, üyelik sürecinin sona ermesi ile birlikte “iki tarafın da kendilerini bir kaybet-kaybet senaryosu içinde bulabileceği” uyarısını yapıyor.

Kısacası, Türkiye’yi kaybetmenin kendileri açısından da “bir kayıp” olacağını AB yetkilileri de kabul ediyor.

Bu kabul, yine de akıllarını başlarına alıp, sağlıklı düşünmelerini sağlamaya yetmiyor. Çünkü, alışmışlar yıllardır üyelik kozunu kullanarak Türkiye’ye ayar vermeye. Alışkanlıklarını bir türlü terk edemiyorlar.

Ama yürümüyor işte, olmuyor…

Göremedikleri, belki de görmek istemedikleri bir gerçek var ki, Türkiye eski Türkiye, AB eski AB değil!

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözleri çok önemli:

-15 Temmuz gecesi, demokrasi ve istiklali için canını ortaya koymuş bir milletin iradesini hiçbir terazi tartamaz.

Buna Çanakkale ve İstiklal Savaşı’nı da ekleyebiliriz.

AB eğer bizi ortaklığa kabul ederken, bu milletin büyük bedeller ödeyerek kazandıklarını yok etmek istiyorsa, Türkiye’nin bunu kabul etmesi mümkün mü?

Mümkün olmadığına göre!..

Ya AB anlamsız dayatmalardan, bizi sürekli olarak ütmeye çalışan ayak oyunlarından ve zaman zaman sergilediği haçlı kafasından vazgeçecek. Ya da biz mazoşizme kadar ulaşan anlamsız AB sevdasından geçeceğiz.

Var mı bunun bir başka yolu?

Akşam
24 Kasım 2016