ENTERESAN bir haber vardı dün. Haberin muhtevası "Erdoğan, Yeni Zelanda başbakanına, Pasifik'te birlikte çalışalım çağrısı yaptı" şeklindeydi.
Pasifik dünyanın bir ucunda ve bize binlerce km uzaktaydı. Avustralya ve Yeni Zelanda Pasifik'in kilit ülkeleri arasındaydı.
ABD'de son yıllarda tüm düşünce kuruluşlarında Washington'un Çin'le Pasifik'te yaşayacağı savaşın ayak sesleri üzerine yüzlerce rapor yazılıyordu.
Hatta son ABD Savunma Bütçesi kongrede oylanıp geçerken, içinde "Pasifikte 2030'da Çin'le yaşanması muhtemel savaşımızla ilgili ayrıntılı çalışma yapılsın" çağrısı ve ödenek de bulunuyordu.
Üç yıl önce bu sütunlarda, "Hindistan hem Afganistan hem de Çin arasında da durduk yerde sınırında çatışmalar yaşıyor.
Pakistan-Hindistan zaten sık sık çatışıyor.
Bir de buna Tayvan eklenirse, bölge barut fıçısına dönecek. Bir kıvılcım bölgeyi savaş alanına çevirecek.
Oyun öylesine büyük ki, tahmin bile edemezsiniz." diye yazdık. Hatta defalarca "Hindistan Pakistan'ı .atıştırarak bölgeye savaş ihraç etmek isteyen akıl, yangını Çin'e taşıyarak 4-5 milyarlık bir nüfusun yaşadığı coğrafyayı ekonomik olarak çökertmek istiyor" diye vurguladık yıllardır.
Son günlerde Hindistan ve Pakistan sınırda tekrar çatışmaya, birbirini vurmaya başladı. ABD artık savaşlara girmeden, ülkeleri birbirine kırdırarak Pasifik'te egemenlik kurmaya ve Çin'i tek mermi atmadan, üretilmiş savaş ocağında yakarak çökertmeye hazırlanıyor. O yüzden Pasifik son derece önemli. Böyle bir ortamda Türkiye Başkanı Erdoğan Pasifik'in kilit ülkelerinden Yeni Zelanda'ya "Orada birlikte çalışalım" çağrısı yapıyorsa, bu ne anlama geliyor? Bunu ABD'li önemli bir stratejist dostuma sordum. İlginç analizleri vardı bu konuda.
"Yeni Zelanda'dan başlayıp Güney Asya'dan, Avrasya'dan, Kafkaslar'dan, Türkiye ve Balkanlar'dan, Macaristan'dan geçip Polonya ve Londra'da nihayetlenen YENİ NATO VE HAYATİ
MÜTTEFİKLER stratesjisinin Türkiye merkezli ayağının adım adım işlenmeye başladığının işaretidir bu" dedi öncelikle. Bunu açmasını istedim. Trump dönemiyle birlikte artık ulusalcı Amerikalı derin yapıların projelerinin hayata geçtiğini ve bunun üzerinden Yeni Dünya Düzeninin kurulduğunu söyledi.
ABD'nin Avrupa'dan bile askerlerini çekmeye başladığını, koskoca kıtanın Rusya bizi de işgal eder korkusuyla baş başa bırakıldığını hatırlattı.
"Dünya köhnemiş NATO sistemiyle kontrol edilemez artık.
O yüzden yepyeni bir NATO hatta yepyeni BM ve sistemler geliyor. ABD bu sistemleri tek başına kuramaz. Dünyayı tek başına yönetmeye asla gücü yetmez.
Bu nedenle hayati stratejik müttefiklere ihtiyaç var. Bunların en başında da dünyanın en güçlü ordularından birine sahip Türkiye geliyor." dedi.
Yeryüzünde Türkiye kadar YUMUŞAK GÜCÜ olan hiçbir başka ülkenin olmadığını vurguladı.
"Sizin yumuşak gücünüz Balkanlardan başlayıp, Kafkaslar'dan Orta Asya'ya uzanıyor.
Ortadoğu'da hiçbir ülkenin Türkiye kadar nüfuzu yok. Şimdi son yıllarda Ankara buna Afrika'yı da dahil ederek muazzam bir coğrafyada en etkin ülke haline geldi.
Japonya'dan tutun Avustralya ve Yeni Zelanda'ya kadar Pasifik'te birçok ülke ile askeri anlaşmalar yapan ABD belki bu ülkeleri de önümüzdeki dönemde Yeni NATO'ya dahil edecek.
Yani yepyeni bir dünya geliyor. Erdoğan bu değişimleri en hızlı yakalayan, bununla ilgili vizyon koyan dünyadaki sayılı liderlerden biri. Yeni Zelanda'ya Pasifik'te birlikte çalışalım çağrısı yapması boşuna değil." dedi.
Kısa bir süre öncesine kadar "Erdoğan Diktatör. İndirin" kapakları yapıp, Türk halkını CHP'ye oy vermeye çağıran küresel sermayenin ve dünyanın en zengin ailesinin sahibi olduğu Economist dergisinin son sayısında ilginç bir haber vardı. "ERDOĞAN AVRUPANIN
KURTARICISI!
Avrupa korkma, arkanda Erdoğan var" deniyordu o haberde.
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.