GÜNCEL

Markar Esayan : Türkiye'den beklenmeyen hamleler nedir?

Tarih
16 Ekim 2014
İzlenme
1273 Kişi
16 Ekim 2014...
Son krizde MHP kalkışmanın çok daha feci bir noktaya sıçramasını engelleyecek kritik bir rol oynadı. Aynı durum Gezi krizinde de yaşanmıştı. Çözüm Süreci'ni çökertecek böyle bir kalkışmayı HDP'nin başlatması, CHP'nin de bel altı vuruşlarla kışkırtması karşısında ilginç bir tablo bu... Bu örnekle şunu anlatmaya çalışıyorum: Çözüm Süreci'nde yol birçok sürprizlerle doludur. Darbenin de, desteğin de nereden geleceği belirsizdir. Bu nedenle geçmişten ders alırken, geçmişin kalıplarına da teslim olmamak gerekir. Her yeni durum yeni düşünsel açılımları gerekli kılar. Tuzaklardan korunmanın en önemli güvencesi fikren birkaç adım önde, şaşırtıcı ve buluşçu olmaktır.
Nitekim sürecin Türkiye'de değil, Ortadoğu ve Kafkaslar'da paradigma değiştirme gücü nedeniyle ittifaklar ve yol arkadaşlıkları sürekli değişir. Bunlara hazırlıklı olmak gerekir. Hazırlıklı olunamayacak durumlar da olacaktır. Bu durum hızlı alınan kararları ve zamanlaması isabetli adımları gerektirecektir.
41 vatandaşın kötücül bir girişimle katledilmesi gibi olaylar muhatabın (hükümetin) önünde bir haklılık krateri açar. Zaten provokasyonun amacı da bu çukuru açmak ve haklılığın yarattığı öfkenin tökez taşı olmasını sağlamaktır. Hüda-Par'lı gençlerimizin öldürülmesi, ama öldürülmekle yetinilmeyerek dehşet uyandıracak işkencelere maruz kalması makul düşünceye şans bırakmamak için uygulanan taktiklerdir. Nitekim bunun simetrisinde Gündem ve Azadiya Welat gazetelerini dağıtan vatandaşımız da kafasından vurularak infaz edilmiştir. Bunların amacı toplumdaki sürece desteği geri çevirmek olduğu kadar, siyasetin oksijensiz kalmasını, tarafların konuşamayacak hale gelmesini sağlamaktır.
'Bu öfkeyi anlayın' türünden tuzaklı öneriler konunun tartışılmasını değil, öfkenin altını çizmeye yarar. Kendi doğallığında spontan yaşanan sosyal bir patlamadan değil, adım adım örülmüş bir provokasyondan bahsediyoruz. Hükümetin Kobani meselesinin ehemmiyetini anlamadığı, Öcalan'ın 'darbe sürecini başlatır' tesbitinin neye tekabül ettiğini iyi süzemediği söylenebilir. Bu eksiklerin giderilmesi yaşanan provokasyonu önleyebilirdi belki, ama bunun nedeni veya gerekçesi değildir.
Kandil, Kobani üzerinden gerilimi bilinçli bir şekilde yükseltti, yayın organları IŞİD ve Türkiye ilişkisi hakkında kasıtlı dezenformasyonlar üretti, bölgedeki İslami STK'lar IŞİD'ci ilan edildi ve tüm bu dezenformasyon sadece PKK medyasında değil, ABD ve Türkiye medyasında da karşılık buldu. Çünkü her kesimin sürecin çökmesinden kendine göre kazancı olacaktı.
1- Kandil'in kendi aleyhine geliştiğini düşündüğü süreçte geri dönüşü olmayan noktaya gelmeme arzusu, meşruiyeti siyasette değil, Rojava'daki savaşta araması,
2- Esed'ci ülkelerin Türkiye'nin direncini çökertme stratejisi,
3- Eski Türkiye ittifakının Çözüm Süreci'nin çöküşünün darbe sürecini başlatacağını bilmesi,
4- 21. yüzyılda Sykes Picot 2.0 düzenini kurmaya çalışan ülkelerin Ortadoğu'ya 'kötü örnek' olacak demokratik Türk-Kürt ittifakının başarı ihtimalinden nefret etmeleri,
5- Türkiye'nin Suriye tek başına girmesi halinde büyük bir Lübnan'a dönüşeceğinin bilinmesi.
Kandil ve HDP-BDP'nin en azından bir kısmının Çözüm Süreci konusunda Öcalan ile farklılaştığı veya baştan beri varolan çelişkinin Kobani üzerinden yüzeye vurabildiği görülüyor. Bu çelişki Türk-Kürt demokratik ittifakı ile Stanilist-Milliyetçi-devrimci büyük Kürdistan hayali arasındadır. Kobani kaldıracı ile Kandil İmralı karşısında inisiyatifi ele geçirdi; hükümet ise süreci esneterek ve Öcalan'ın örgüte erişim yollarını çeşitlendirmeyerek boşluk bıraktı.
Gördüğünüz gibi pekala Kobani ile Çözüm Süreci ilişkili olabiliyormuş...
Şimdi ezberleri aşma zamanı... Öyleyse tersten gidelim ve soralım kendimize: Türkiye'den beklenmeyecek hamleler nelerdir?
Öfkeye kapılmamak, sağduyuyu kaybetmemektir. Tutulan yol doğru bir yoldur.
Karşılıklı miliyetçiliklerin azmasına engel olmaktır.
Çatışmasızlığı devam ettirmektir.
Muhatabı (haklılıklar çok olsa bile) yok saymaya teşebbüs etmemektir. Bunun yerine muhatabı tamir etmenin kanallarını yaratmak ve diyaloğu kesmemektir. Bu konuda A yöntemi yetersiz kalmışsa B yöntemi uygulanır. Alfabede Q, X, W de dahil harf çoktur.
Kandil'deki tüm eğilimleri sürece ortaklaştırmanın yollarını zorlamaktır. Rojava'nın Esed 'garantisinde', kolonyal hegemonların vaatleriyle değil, Türkiye-Irak Kürdistanı ile birlikte hareket ederek ve Barzani'nin akılcı stratejisi ile kalıcı olacağı gerçeğini Kandil'e anlatmaktır.
Türk'ün kaybettiği Kürd'ün kazandığı, Kürd'ün kaybettiği ve Türk'ün kazandığı bir formül yoktur. Bu sonuca çıkan her formül, ne kadar rasyonel gelirse gelsin yanlıştır. Türkler ve Kürtler son ittifakını binli yılların başında yaptılar ve bin yıl bölgeye hakim oldular. Çözüm Süreci iki halkın önüne bin yılda bir gelen fırsattır.
Güvenlikçi politikalara geri dönmemektir. Kamu otoritesi Kandil'e terk edilemez. 6-7 Eylül vandallıkları hukuk önünde cezasız kalmamalı, lakin bunun olağanüstülük olarak algılanmasına yol açılmamalıdır. Meclis'e gelen yasa tasarısına bu anlamda bir kez daha bakmak gerekir..
Hasılı, bu nazik virajın da alınacağını düşünüyorum. Bu bağlamda tüm olgun, iyiniyetli çabalar çok değerlidir. Akil İnsanların dün yaptığı toplantıda açıkladıkları bildiri doğru persepktifi yansıtmaktadır. Bu perspektifin barışı önemseyen tüm STK'lar tarafından güçlendirilmesi, barış söyleminin tahkim edilmesi yerinde olacaktır.
Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER