GÜNCEL

Markar Esayan : Elinde tuzluk acur bekleyenlerin sosyolojik analizi

Tarih
15 Kasım 2016
İzlenme
1014 Kişi
ABD’de Trump’ın seçilişiyle birlikte başlayan sokak protestolarının, açığa çıkan nefretin ve şiddet eğiliminin bazı nedenleri üzerinde durduk dün.

Evet, algılarımızla oynanmaktadır. Bu modern zamanda demokrasinin gelişimiyle paradoksal biçimde ortaya çıkan bir durum. İletişim devrimiyle çok karmaşık katmanların altına gizlenen bir meşruiyet ihtiyacını giderme yöntemidir algı mühendisliği. Çünkü dünyamızda artık toplumsal meşruiyeti olmayan bir şeyi yapmak mümkün değildir.

Demokrasiler geliştikçe otoritenin kaynağının millet olduğu tezi kabul görmüştür.

Halkın hilafına açıkça hareket edenler ise meşruiyetlerini yitirir, etkili olamazlar. O zaman, halkın onların istediği gibi düşünmesini sağlayacak mekanizmalara ihtiyaç ortaya çıkmıştır.

Sanayi devrimi, endüstri toplumu ve finans piyasalarının gelişmesiyle birlikte de dünyada bulunan hammaddelerin ve bu hammadelerin mamule dönüştürülüp satılmasıyla açığa çıkan para miktarının belirli merkezlerde toplanması için amansız bir mücadele başladı. Bu noktada devletlere büyük miktarlarda borç verecek duruma gelen bankerler, bugünün finans oligarşini kurdular ve ulus devletlerle rekabet etmeye başladılar.

Evet, medya ve sivil toplum kuruluşlarını kuruyor, güdülüyor ve bugünün kadife devrimlerini yapacak toplumsallık üretiyorlardı. Ancak, Mısır, Brezilya, Ukrayna, Gezi ve şimdi ABD’de ortaya çıkan küçük burjuva “isyan”ının birbirine bu kadar çok benzemesinden çıkaracağımız bir sonuç yok mu?

Özellikle sol eğilimli, kadın, yüksek eğitimli ve ekonomik olarak daha rahat maaşlı kesimler, bunlara eklemlenen özerklik isteyen etnik gruplar, eşcinseller vs…

Çözmesi zor, demokrasi söylemleri kullanan, ortalığa epey miktarda dolar süren bir algı operasyonu söz konusu; ancak bu algıya hazır durumda bekleyen bir kitle de var.

Bunlar genel olarak Aydınlanma/Modernite’nin beden ve ruh olarak parçaldığı İNSAN’ın beden kısmında kalan ve tamamen devşirilmiş olan kesimler. Cemaatten, geleneksel değerlerden, üst anlam ufuklarından ve dinden kopmuş vaziyetteler. Çoğu atomize olmuş bireyler. Özgürlük vurgusu merkezde. Serbest yaşam çok önemli. Tüketim toplumunun ana omurgası onlar. Bu arada finsans piyasası ve özgürlük söylemi üreten yapılarda (medya/STK/çevrecilik/sendikalar/kadın hareketleri/LGBT vs) ya anlam/kimlik peşindeler ya da doğrudan onların çalışanı durumundalar. Habitatları bu şekilde oluştuğu, bunun dünyadaki en mükemmel yaşam biçimi olduğuna iman ettikleri için (onların metafiziği de bu) asla başka türlüsünü düşünebilecek esnekliğe sahip değiller. Kibirleri buradan geliyor.

Dinin dönüşü tüm bunların yitirilmesi demek. Sosyalist gruplar ve etnik özerklik peşindeki yapılar bunların silahlı gücüne dönüşmüş durumda. PKK’ya olan sempatileri bundan. Fazlaca konformist oldukları için hayatta ödeyebilecekleri bedelin sınırı polis gazı yemek. Oradan sonrasını terör örgütleri üstelenmek durumunda ve buradaki işbölümünde onlara düşen görev, bu terör örgütlerine medya ve STK’ları ile meşruiyet/koruma sağlamak.

Son olarak, tepkinin bu kadar şiddetli olması, algı/iktidar mekanizmalarının dezavantajlı geniş kesimleri susturmaya artık yetmiyor olması. Değişimi hissediyor ve korkuyorlar. Çürümüş bir sistem olduğu için büyük liderler artık oradan değil, ahlaki üstünlüğü ele geçiren beriki taraftan çıkıyor. Burada en çok dikkati çeken küresel lider Erdoğan.

Bu nörotik ruh durumu nedeniyle bir paratoner gibi tüm nefreti üzerine çekiyor.

Akşam
15 Kasım 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER