DÜNYA

Ergün Diler : Patron konuştu

Tarih
07 Ekim 2022
İzlenme
1392 Kişi
BİZİ yakından ilgilendiren pek çok konu var. Elbette buna uzak kalma lüksümüz yok. Ancak bir de "Dünya nereye gidiyor?", "Türkiye nasıl bir pozisyon alacak?" sorularına da cevap aramamız gerekiyor. Bu da bizi neyin beklediğini görmemize büyük ölçüde katkı sunacaktır.
Bağlaya bağlaya ilerleyelim...
İngiltere'de BORIS JOHNSON görevi bırakmak zorunda kaldı. 
Arkasından bir yarış başladı. Tartışmaları beraberinde getirse de BAŞBAKAN Liz Truss oldu.
Muhafazakarların oyları ile seçiler Truss üzerinde tartışma büyük. Ülkenin güneyindeki zengin BEYAZ ve yaşlı İNGİLİZLER ile ÜLKEDE YAŞAMAYANLARIN seçtiği bir Başbakan olarak da konuyu tartışmaya açan çok. Ülke dışından kimler nasıl belirleyici oldu? Bu da başka bir yazının konusu...
Geçtiğimiz hafta 3-5 gün kaybolan Truss, ortaya çıktı. İddialı çıkışları da beraberinde geldi. Truss "Bildiğiniz üzere ben, büyük bir siyonistim, İsrail'in büyük bir destekçisiyim ve İngiltereİsrail arasındaki ilişkiyi güçlendirebileceğimizi biliyorum" diye konuştu.
Aynı Truss, sonra izleyeceği politikayı açıkladı. Netti.
Truss, "İşçi Partisi'nin hiçbir planı yok. Kamu harcaması ve kamu borçlanması ile ekonomi büyümez. Vergileri düşüreceğiz. O vergiler düşünce yatırım gelecek, ekonomi büyüyecek.
Ekonomik büyümeden rahatsız olan, büyüme karşıtı bir lobi var" çıkışıyla da neoliberal politikaların taşıyıcısı olacağını ilan etti... İngiltere Başbakanı Truss, zenginlerin, sermayenin yanında durarak ilerleyeceğini açıklıyordu.
Pandemi ve Rusya- Ukrayna savaşından sonra zora düşen ülkelerden biri de İNGİLTERE'ydi. Sır da değildi. Ekonomik pek çok parametre GERİLEMEYİ göz önüne getiriyordu. Bu nedenle Truss, KÜRESEL SERMAYEYE göz kırpıyordu. Aslında baktığı yer BLACKROCK ve arkadaşlarından başka bir şey değildi. İngiltere, ABD'den BORÇ alacaktı.
Almaya mecburdu. Bu nedenle açıklamalar keskindi. Bilmemiz gereken YENİ BİR DÜNYA KURULDUĞU idi. Bunun için de önce AVRUPA'nın formatlanması gerektiği gerçeğiydi. Zaten bunu kaç zamandır yazıyorum.
Ancak gelin bugün burada çok önemli bir isme yer verelim... Dünyanın görünmeyen patronlarından olan isim, verdiği röportajda kabaca şunları söylüyordu...
"Larry Fink'in, KÜRESELLEŞMENİN sonuna gelindiğini söylediği doğru değildi. O başka bir şeyden başka bir yapıdan söz ediyordu. KÜRESELLEŞME başka bir aşamaya evriliyordu.
Anlatmak istediği buydu.
Dünya üzerinde ülkeler arasında inanılmaz bir bağlılık oluştu. Çok farklı entegrasyon şekilleri belirdi. Bunun değişmesi gerekiyor. Olan da bu... Tüm krizlerle birlikte daha fazla dayanıklılığa, daha fazla tampona ihtiyacımız olduğu açıkça ortaya çıktı.
Finans sektörü için çıkarılacak sonuç buydu. Reel ekonomi ve küresel tedarik zincirleri için de bu geçerli. Ve şimdi jeopolitik bir gerçek var. İki blok oluştu. Bu bloklar içinde daha büyük bir ekonomik entegrasyon göreceğiz. Aynı zamanda, iki blok birbirinden uzaklaşacak. Rusya'ya yaptırım meselesine bakın.
35 ülke yaptırımlara destek vermedi. Bu dünya nüfusunun neredeyse yarısıdır...
AB'nin dayandığı egemen bir Avrupa bloğu fikri, son dönemde çok acı çekti.
Aynı zamanda, Amerikan süper gücünün aşırı bir şekilde yeniden dirilişine tanık oluyoruz. Ekonomik ve mali politikayı bir silah olarak kullanma biçimi tamamen yeni boyutlara ulaştı. Bunu her alanda görüyoruz. Yine, bunun Avrupa için tam olarak ne anlama geldiğini söylemek için henüz çok erken. Ancak ne yazık ki son gelişmelerin jeopolitik düzeyde Avrupa egemenliği fikrini büyük ölçüde baltaladığını belirtmek gerekir. Avrupa'nın üçüncü bir güç olabileceği fikri şiddetle sarsıldı. Her durumda, şu anda gördüğümüz şey bu.
Amerikan cephaneliğine ve ondan gelen güce tam bir bağımlılık gözlemliyoruz. Hatta çok daha ileri gidiyor... Bunu, Avrupalılar'ın kendilerini tamamen Amerikalılar'la hizaya soktuğu yaptırımlarda görüyoruz. Avrupa egemenliğinin, özerk bir Avrupa hayalleri ve emelleri hızla kayboldu. Bunu büyük bir tehdit olarak görüyorum.
ABD'ye yaslananların büyük bir coşkusu var. Uzun vadede bu büyük risk...
Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasında üçüncü bir güç kutbu olarak bir Avrupa fikri, büyük umuttu. Avrupa, örneğin güvenlik politikası, finansal piyasalar, ödeme sistemleri, iş modelleri veya para birimi açısından alternatifler sunmak istedi.
Ancak Avrupalılar'ın, yalnızca askeri nedenlerle de olsa ABD'nin yanında yer almaktan başka seçeneği yoktu. ABD yaptırımlara karar verirken, muazzam bir güce sahipti." Hem politik, hem ekonomik olarak İKİ PARÇALI dünyayı anlatan ve ülkelerin buna göre formatlanacağını aktaran İsviçre Merkez Bankası'nın eski patronu Philipp Hildebrand'dı.

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER