TRUMP 2016'da göreve geldikten sonra OBAMA'dan BAŞKANLIĞI devralıyor ve konuşmasında "Yeni bir dönem için start veriyoruz" diyordu. Kendisini Beyaz Saray'a taşıyan güç, DİRENEN GÜÇ karşısında pek etkin olamadı.
VATANSEVERLİĞİ öne çıkararak KÜRESELLEŞME ile mücadele içinde olduğunu savunan Trump, ülke içinde KOD'ları elinde bulunduran o ekole diş geçiremedi. Bu nedenle kırgın, kızgın ve üzgündü. Tam da bu nedenle 150 yıl sonra bir ilke imza atıyor ve seçilen BAŞKAN
Biden'ın yemin törenine katılmıyordu. Biden Washington'a gelirken o uçağına atlıyor, Florida'ya uçuyordu. Sorular üzerine ise "Bu kavga burada bitmedi. Geri döneceğim" diyordu. Haklı da çıkıyordu.
Seçim sonuçlarına bakıldığında SAHİLLERİN DEMOKRAT, iç kesimlerin ise CUMHURİYETÇİ olduğunu görüyorduk. Trump'ın İKİNCİ dönemi hem Amerika içinde hem dışında çok farklı olacaktı. Bence hiç umulmadık sürprizlere, suikastlara sarsıntılara gebeydi.
Pazartesi günü YEMİN TÖRENİ vardı. Biden, Trump'ın yaptığını yapmayıp orada olacaktı. Geleneği sürdürecekti. Siyasi nezaketi elden bırakmayacaktı. Trump BAŞKANLIĞINI, "Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı görevini sadakatle yerine getireceğime ve elimden gelenin en iyisini yaparak Amerika Birleşik Devletleri Anayasası'nı koruyacağıma, savunacağıma yemin ederim" sözleriyle ilan edecekti. Aynısını, 45. BAŞKAN olarak da söylemişti. Yeni dönemin kritik ismi VANCE de yemin ederek görevine başlayacaktı. Herkesin merakla beklediği tören pazartesi sabahı Washington DC'deki tarihi bir kilise olan Lafayette Meydanı'ndaki St.
John Kilisesi'nde düzenlenecek bir ayinle başlayacaktı. Ardından Beyaz Saray'da çay ikram edilecekti.
Türkiye saatiyle 14:30'da başlayacak konserler, açılış konuşmaları, ABD Kongre Binası'nın Batı Çimleri'nde tempoyu hızlandıracaktı.
Sonra Trump, önümüzdeki 4 yılı ve hedeflerini anlatacaktı.
Akabinde Başkanlık Odası'na geçerek önemli belgeleri imzalayacaktı. Bu biter bitmez Kongre binasından başlayarak Pennsylvania Caddesi boyunca Beyaz Saray'a kadar bir geçit töreni düzenlenecekti. Akşam da Başkomutan Balosu, Liberty Açılış Balosu ve Starlight Balosu'na katılacak ve buralarda Amerika'nın hedeflerini içiren detaylar paylaşacaktı. Yemin törenine Biden ve eşi, Kamala Harris ve eşi katılacaktı.
Ayrıca George-Laura Bush ile Barack Obama da hazır bulunacaktı... Michelle Obama ise gelmeyecekti...
Washington yeni bir döneme geçiş yaparken, ÇİN ise hızını artırarak devam ediyordu. 2024'ün yaz aylarında Amerika'nın etkili kurumları tarafından yapılan araştırmalarda ÇİN'in LİMANLAR ile DENİZLER ile küresel egemenliğe göz diktiği ortaya seriliyordu. Pekin yönetimi, çeşitli ülkelerde kıtalarda 129 limanı işletiyordu.
Çin, Antarktika hariç her kıtada en az bir limanı işletmekteydi.
Cinping'in ülkesi dünyanın ikinci büyük ekonomisiydi. Ve küresel ticaretin yüzde 95'i de denizlerde gerçekleştiriliyordu.
Çin Devlet Başkanı Cinping, 2013'te KUŞAK ve YOL GİRİŞİMİNİ başlattı. Bu Çin'in, Güney Çin Denizi ve Hint Okyanusu üzerinden Avrupa ile Kuzey Buz Denizi'ne bağlanmasını getirmekteydi.
Pekin BÜYÜMEK için denizleri ve limanları işaret ediyordu.
Cinping 2017'de Guangxi Eyaleti'ndeki Tieshan Limanı'nı ziyaret ediyor ve şunları söylüyordu: Zengin olmak için yollar yapmamız gerektiğini sık sık söyleriz. YETMEZ! Limanlar inşa etmeliyiz...
Çin 66 ülkeyle 70'den fazla anlaşma yapmıştı. Belki küresel DENİZ GÜCÜ değillerdi. Ancak JEO-EKONOMİK bir güç olarak denizleri limanları en iyi şekilde kullandıkları ortadaydı.
129 limanın yer aldığı haritaya bakıldığında AFRİKA'nın tamamen sarıldığı, oradan AVRUPA'ya uzandığı görülmekteydi. Güney Çin Denizi ve etrafındaki hareketlilik de göze çarpmaktaydı. 20 Ocak günü yemin ederek göreve başlayacak olan Trump, karşısında koca bir ÇİN bulacaktı. Bunu bildiği için Grönland'ı, Panama'yı ve Kanada'yı almaktan söz ediyordu. DENİZLER yeni dönemde mücadelenin ana ekseni olacaktı. Çin'in üretiminin düşmesi ve pazar kaybı yaşaması için AVRUPA baskı altına alınacaktı. Putin, ONURLU bir barışla Washington'un yanına geçecekti. EN azından karşıda Çin'e daha fazla yakınlaşma içinde olmayacaktı. Kilitlerden biri de ORTADOĞU'ydu.
Afrika'ya açılan kapı olarak her zamankinden daha önemli bir hale gelecekti...
Hem Türkiye'yi hem bölgeyi ilgilendiren sözleri muhtemelen Başkomutan Balosu'nda duyacaktık. Trump, Çin'in durdurmak ve Amerika'yı terk ederek oraya gidenleri de geri döndürmek isteyecekti.
Son 50 yıldır esen rüzgarın tersten esmesine çalışacaktı.
Yani KÜRESEL ÇİVİLERİN yerinden oynaması demekti bu. Hiç kolay değildi. Ancak denemek zorundalardı.
Daha önce yaşananlara benzemeyen bir SAVAŞ başlıyordu. Etkilenmeyen kimse kalmayacaktı. 20 Ocak günü Trump'ın 47. BAŞKAN olarak ne yapacağını görecektik.
Bu şansımız olacaktı. Fakat rakiplerinin ne yapacağını kimse bilmiyordu. Washington'dan Londra'ya uzanan oradan da Pekin'e sarkan bu güç, Trump'ı dinledikten sonra nasıl bir hamle yapacaktı? Sorulması ve cevabı merak edilmesi gereken tek soru bu... İzleyelim...
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.