DÜNYA

Ergün Diler : Kurgu

Tarih
04 Nisan 2024
İzlenme
1188 Kişi
YEREL seçimlerin neticesi belli olduktan sonra gece yarısı Başkan Erdoğan, BALKON KONUŞMASI yaptı.
Büyük bir olgunlukla önemli mesajlar verdi:
-Milletin iradesi sandıkta tecelli eder, millet sözünü sandık yoluyla söyler, siyasetçilere mesajını sandık vasıtasıyla iletir.
- 31 Mart bizim için bir bitiş değil aslında bir dönüm noktasıdır.
- Millet sandığı vesile kılarak mesajlarını siyasetçilere ulaştırmıştır.
Sonuçlardan bağımsız olarak bu seçimin galibi demokrasimizdir, milli iradedir.
- Her zaman demokrasinin, sandığın tarafında yer aldık.
Bugün de aynı sorumluluk duygusuyla hareket ediyor, milletin iradesinin üzerinde güç tanımıyoruz...
Bunlar aklımda kalanlar...
Başkan Erdoğan tamamen MİLLİ İRADE'yi yani gücünü aldığı orijini işaret ediyordu.
Doğru mu? Kesinlikle...
Oysa çok kez yazdığım gibi KÜRT SİYASİ HAREKETİ-DEM-KANDİL arasında bir ortak nokta olduğu gibi çekişme alanı da vardı. Demirtaş bir yana, Mazlum Abdi bir yana, DEM bir yana, Leyla Zana bir yana düşüyordu. Benim dışımda kimse yazmıyordu ancak AVRUPA'DAKİ BİR ÜLKE Kürt Kartı üzerinden AK PARTİ ile yeni bir yol inşa etmek niyetindeydi. Açık net söylüyorlardı. Gizlemiyorlardı.
Mesele KÜRT SORUNUNU aşan bir boyut taşımaktaydı.
Avrupa içindeki liderlik mücadelesini de Türkiye'nin geleceğe atacağı adımları da ilgilendiriyordu. Kafanızı karıştırmak istememem ancak AB-ABD-İNGİLTERE bölgede hamle yaparken AB kendi içinde farklı yönlerde tesis ediyor, farklı rotalara giden üyeleri oluyordu! Ankara'nın bölgeye nasıl bakacağı ve akacağı hayati önemdeydi. Avrupa bir bütün olarak TÜRKİYE'yi yanında görmek istiyordu. İngiltere ile ABD de farklı değildi...
KÜRESEL çapta mücadele edenler, Türkiye üzerinden bölgede güç kazanmak, hakimiyet kurmak istemektedirler.
Bu nedenle KÜRT KARTININ bir yüzü Ankara'ya diğer yüzü BATILI BAŞKENTLERE bakar... Son döneme bakılacak olursa Türkiye, AVRUPA ile de ABD ile de sıcak ilişkilerin merkezinde değildi. Belli ritim tutturulsa da DERİNLİK taşıyan izler yoktu. İngiltere bir adım öndeydi. Özellikle 15 Temmuz Kalkışması bunu zorunlu kılmıştı.
Yine yüzlerce kez yazdığım gibi 7 EKİM HAMAS saldırısı bölgeyi değiştirecekti. Saldırının açıklanmayan tarafı buydu!
Haliyle Türkiye bir pozisyon almalıydı. Londra ile iyi ilişkiler yetmezdi artık. Çünkü ABD, Çin ekonomisi üzerinden oyunu değiştiriyor, Londra'yı da köşeye sıkıştırıyordu. Ekonomik olarak sonuçlar ortada... Çin'in ABD'li devleri yatırıma davet etmesi de...
Kürt meselesi ORTADOĞU'nun tüm akışını belirleyecek kadar etkili bir enstrümandı. AB gibi ABD de bunu kimseye bırakmak istemiyordu. Ortadoğu'da son sözü söyleyen İngiliz aklını da kimse inkar edemezdi. Doğru mu? Net olarak...
Bölge son şeklini almayı beklerken seçimlere gidildi. CHP, Kürt oylarını da alarak birinci parti oldu. AK Parti, MHP ile bu kez ikinci sırada yer almaktaydı.
Başak Demirtaş adaylığı üzerinden bakınca da DEM ile KANDİL'in ittifakta ısrarcı olması AVRUPA'nın CHP ile yürüdüğünün belirgin işaretiydi.
Ancak IRAK'a askeriyle gelen ve Kürtler'i koruma altına alan ABD gerçeği de ortadaydı. Gittikleri de yoktu. Ve ABD Başkanı Biden görev süresi dolarken Başkan Erdoğan'ı Washington'da ağırlamak için bekliyordu. Bu yeni dönem yeni adım gibi görülebilirdi. Konuşulacak konu da sorun da çoktu. Uzun süre sonra gelen bir buluşma olacaktı bu. Daha öncekilerde olduğu gibi bundan AB de İngiltere de rahatsız olurdu.
Yukarıda saydığım gibi Erdoğan seçim gecesi çıkıyor ve DEMOKRASİYİ yücelten mesajlar veriyordu. Peki sonra ne oluyordu? Bir odak, bir güç, bir akıl, bir el devreye giriyor ve VAN'da tansiyonu çıkarıyordu. DEM Parti'den Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan hakkındaki memnu hakların iadesi kararı kaldırılıyordu.
Mazbatası elinden gidiyordu. Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen şahsın seçilme ehliyeti yoksa aday olmasına kim neden nasıl müsaade ediyordu? Kaldı ki VAN'daki 14 belediyenin hepsi aynı partiye gidiyor, oluşu da olan bitenin farklı okunması gerektiğini ortaya koymaktaydı. Bir önceki dönemde KAYYUM atamaları gündeme geliyor ve pek çok belediye bu şekilde yönetiliyordu.
31 Mart sonuçlarına bakıldığında ise hemen hepsinin eski adresine döndüğü görülmekteydi. Yani kayyum seçenek olmuyordu!
Çözüm olarak kabul edilmiyordu.
Durum böyle olunca şehirde tansiyon fırlıyor, polis biber gazı kullanıyor insanlar başka bir gerilimin eşiğine geliyordu.
Hoş olmayan durumlar yaşanmaktaydı. Diyarbakır, Van, Mardin, Batman, Siirt, Iğdır, Hakkari gibi illerde yani 2019 yılında yapılan yerel seçimlerin ardından kayyum atanan birçok belediyede tablo eskiye dönüyordu. DEM kazanıyordu.
İstanbul'da da görüldüğü gibi görüleceği gibi DEM, CHP'ye desteğini esirgemiyordu.
Kandil de bunu gizlemiyordu.
Bölgenin siyasi dönüşümü için ittifaklar açık ediliyordu.
VAN'da BÜYÜKŞEHİR ile beraber 14 belediyenin daha AK PARTİ'den uzağa gitmiş olması ortadayken, MAZBATA KRİZİNİN yaşanmasının AK PARTİ'ye nasıl bir getirisi, faydası olabilirdi? Erdoğan'ın BALKON konuşması ortadayken AK PARTİ bir gün sonra böyle bir adım atılmasını nasıl izah edebilir ki? Bu arada YARGITAY BAŞKANLIK seçimlerinde kriz sürüyor ve bir türlü BAŞKAN seçilemiyordu! VAN'daki gelişmelerin AK PARTİ ile en küçük bir ilişkisi olamazdı.
KAZANACAĞI hiç bir şey yokken böyle bir adım atılmazdı.
Yaşananlar KÜRTLERLE AK PARTİ arasına, Güneydoğu ile Başkan Erdoğan arasına mesafe konulması için ilişkilerin tamamen kopması için sahneleniyordu.
AK PARTİ demokrasiden uzak görüntü içine itilerek "ÖTEKİ" haline getiriliyor ÇÖZÜM NOKTASINDA AKTÖR OLMASININ ÖNÜNE GEÇİLMEK İSTENİYORDU.
VAN'daki olaylardan sonra AVRUPA'ya bakın! Eksiksiz olarak DEM'in yanında olduklarını ilan etmekteler. Oysa Erdoğan kadar kimsenin bölgeyle sıcak ilişkisi yoktu. Yıllarca tüm bölge AK PARTİ'ye oy vermişti.
Birileri hem bunu hem de KÜRTLERLE KONUŞACAK MUHATABIN adresini değiştirmek istemekteydi! Oyunu ERDOĞAN dışında kurmak istiyorlardı.

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER