DÜNYA

Abdullah Muradoğlu : Trump “İran anlaşması”nı neden bozdu?

Tarih
14 Mayıs 2018
İzlenme
1411 Kişi

Trump’ın verdiği kararla ABD “İran Nükleer Anlaşması”ndan çekildi. ABD, anlaşmanın devam etmesinden yana olan Avrupalı müttefiklerinin de İran’a uygulanacak ekonomik yaptırımlara katılmaları için zorlayıcı bir politika yürütecek gibi görünüyor. Yapılan bir araştırmaya göreyse Amerikalıların yarıdan fazlası “İran nükleer anlaşması” hakkında bir şey bilmiyor. Araştırmaya katılanların yüzde 22’siTrump’ın kararını destekliyor, yüzde 22’yse bu kararı doğru bulmuyor. Anlaşmanın bozulmasının ABD’nin ulusal çıkarlarıyla hiçbir ilgisi olmadığını düşünen Amerikalıların sayısıysa, az değil. Siyasal elitlerin önemli bir bölümüyse, anlaşmanın bozulmasının hem ABD’nin küresel güvenilirliğini ve Avrupalı müttefikleriyle ilişkisini zedelediğini ve hem de Rusya ve Çin’in elini güçlendireceğini savunuyorlar.

Trump’ın kararı en başta Netanyahu Hükümetini çok mutlu etti. Suud-i Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn de Trump’ın kararını destekliyorlar. ABD’nin himayesi altındaki bu dört ülke İran karşısında bir blok oluşturuyorlar. Çoğu Amerikalı, Trump’ın kararında “İsrail Lobisi”nin etkili olduğunu düşünüyor. Hatta “Anlaşmanın bozulmasında parayı takip edin” başlıklı yazılar bile kaleme alındı. “Para”dan kastedilen, 2016’daki Başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti’ye ve Trump’a cömert bağışlar yapan Sheldon Adelson, Paul Singer ve Bernard Marcus başta olmak üzere Amerikalı Siyonist Yahudi milyarderler.

“İran Nükleer Anlaşması”nın en şiddetli muhaliflerinden olan Adelson ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşıması halinde inşaat masraflarını üstleneceğini bile ilân etmişti. Trump’ın kabinesini ‘en İsrail yanlısı kabine’ haline getirmesinde Adelson’lar önemli rol oynadı. Trump’a oy verdiğini belirten bir Amerikalının anlaşmanın bozulmasını eleştiren bir yazıya “Trump bize hiçbir şey vermedi ama İsrail’e her istediğini verdi. Bir daha asla Trump’a oy vermem” diye not düşmesi durumu yeterince özetliyor. Hakikâten 14 aylık Trump yönetimi İsrail’in çıkarlarını kollayan birçok girişime imza attı. Büyükelçiliğin Kudüs’e taşınması bunlardan sadece biri. Nikki Haley de, BM’de İsrail’in ikinci Büyükelçisi gibi çalıştı. Haley, Kudüs kararını veto eden ülkeleri kayıt altına aldıklarını bile söyleyebildi.

İsrail’in çıkarlarını ABD’nin ulusal çıkarlarıyla özdeşleştiren siyasetçilerin ortak noktası, kariyerlerini büyük ölçüde Yahudi bağışçılara borçlu olmaları. ABD’de siyasetin finansmanı bağışlarla sağlanıyor ve bağış yapanlar verdikleri paranın karşılığını alıyorlar. Sonbahardaki Senato kısmi seçimleri ve 2020’deki Başkanlık seçimlerinde de bu bağış düzeneği işleyecek. “Cumhuriyetçi Parti” finansman sağlamak konusunda iyi bir yerde değil. Bu yüzden Trump yönetimi ‘daha fazla İsrailci’ olacak. ABD Büyükelçiliğinin öngörülen süreden daha kısa bir süre içinde Tel Aviv’den Kudüs’e taşınmasında bu finansman kaygısı etkili olmuş olabilir.

ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Dan Coats ile şimdi Dışişleri Bakanı olan CIA Direktörü Mike Pompeo, İran’ın anlaşma koşullarına uygun davrandığını Şubat ayında açıklamıştılar. “Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu(IAEA)” direktörü Yukia Amano ve Anlaşma’nın diğer imzacı ülkeleri de İran’ın taahhütlerine bağlı kaldığını teyid etmiştiler. Trump’ın öne sürdüğü gerekçeler ise “İran anlaşması”nın kapsamı dışında. Durum böyleyken, Trump kendi istihbarat kuruluşlarına değil de İsrail istihbaratının düzmece iddialarına itibar ederek masayı devirdi. “Cumhuriyetçi Parti”nin ve Trump kabinesinin Netanyahu’nun “Likud” partisinin Washington kolu gibi hareket etmesi, ABD’nin dış politikası üzerindeki İsrail etkisinin derecesini gösteriyor. Trump ABD’yi dışardaki savaşlardan çekeceğini vaat ettiği halde Amerikalılar kendilerinin olmayan yeni bir savaşa koşuluyorlar. İsrail’in çıkarları için.

Yenişafak
14 Mayıs 2018

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER