DÜNYA

Nedret Ersanel : Yüz yüze, göz göze, diş dişe…

Tarih
25 Haziran 2023
İzlenme
1076 Kişi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile ABD’li mevkidaşı Blinken’ın Londra buluşmasından ne çıkıp çıkmadığına ilişkin beklenti/tartışmaların ‘handikapı’, Washington-Ankara arasındaki sert rüzgârların aniden dinebileceği yönündeki iyi niyet olsa gerek…

Ayları geçtik yıllardır iki ülke ilişkilerinin tıkandığını, tıkanmaktan kastın da kalp damarları olduğunu, bu yüzden kucaklaşmaya koşan herkesin nefesinin kesildiğini çok yazıp-söyledik ve dahi hepsi doğrudur…

Esasen, devlet ricali içinde diplomasinin gereklerini yerine getirmekten gayrı ABD’ye doğru koşan da yok. Medyada, sermayede, akademide, herhalde ilgili bir takım kurumların da sınırlı bürokrasisinde görüyoruz bu heyecanı…

Ve yine o yüzden olsa gerek, buluşma için tercih edilen haber başlıklarından en popüleri, “Yüz Yüze”ydi. “Yüzleşme” değil tabi kastedilen. Bir tür “göz göze” romantizmi.

Karşılıksız aşkın bitap düşürdüğü bu kesime kıymetli bir küpe hediye edeyim…

Türkiye, Batı ile ilişkilerini ama özellikle ABD ile ilişkilerini şuna göre düzenliyor; önündeki siyasi takvimin ihtiyaçlarına göre kıvam tutturarak…

Anladınız?

Ama bu Türkiye’nin “ulusal güvenlik” kabulleri demek değil! Çok fark var aralarında. O hedefleri kazanabilmek adına “ince ayar” ve “zamanlama” yapmaktır…

Zaten bugüne kadar Türk-Amerikan ilişkilerinin herhangi boyutundan ders almadıysanız, Çin-ABD ilişkilerinden ders alın…

Blinken, Londra’ya Pekin’den geldi. Çin Dışişleri Bakanı ve Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüşmesi dünya çapında olay oldu. Neler neler yazıldı. Basın toplantısında da temasların ne kadar güzel/verimli geçtiğine ilişkin bir ton laf ettiler. Hatta Başkan Biden, “Blinken iyi iş çıkardı’ diye bakanını aferinledi.

Sonuç?

Ertesi gün Biden Çin Devlet Başkanı için, “diktatör” dedi! Pekin de delirdi. Amerika bu…

“Yüz Yüze” de şu olur sonunda; hayatın gerçekleri ile yüzleşiverirsiniz…

Görüşme gündeminin bir numarasında ne vardı; İsveç’in NATO üyeliği. Bastırdılar mı bastırdılar. Sadece onlar da değil, İngiltere, Almanya, sair de bastırdı. Peki, Türkiye açısından bu meselenin geldiği yer mealen neresiydi; ‘önümüzdeki NATO zirvesinde bu konuyu unutun. İzin vermeyeceğiz. Sonrasına bakarız’…

Bu denli açık tutum karşısında bile adamların ölçüsü yok. ‘Yeterince bastırırsak Türkiye kabul eder’ havasındalar hâlâ.

NATO zirvesi malûm, Temmuz’da. Ben size ilerisini söyleyeyim. Herhalde bu ülkelerin Türkiye’deki büyükelçilikleri şu türden raporlar geçmişlerdir başkentlerine, “İsveç’in NATO üyeliği konusunda Vilnius toplantısından herhangi bir beklentiniz olmasın. Bize kalırsa, Türkiye’deki mahalli seçimlerin sonuna kadar da İsveç’in vakti var”!

“Yüz Yüze” bu işte…

NÜKLEER SANTRALLER POLİTİKASI…

Şimdi müsaade ederseniz, Türk-Amerikan ilişkilerinin ‘kuyruğunu yakalamaya çalışan köpek sendromundan’ sıyrılıp, sahayı geniş ve uzun toplarla kullanalım…

Çin-ABD görüşmeleri yaşanırken, Pakistan Genelkurmay heyeti Çin’deydi. Üst düzey generaller iki ülke ilişkilerinin boyut atlayan yeni politikaları hakkında inanılmaz açıklamalar yaptılar. Çin, Pakistan politikalarında askerlere büyük güven duygularını belirtti. Üzerine, yaklaşık 5 milyar dolarlık nükleer santral anlaşması imzaladılar. Pakistan’ın ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesindeki rolünün vazgeçilmezliği de teyit edildi.

Kardeşimiz Pakistan’ın Başbakanı Şahbaz Şerif de, “Pakistan’ın en güvenilir müttefiki Çin’in bu yatırımını selamlıyorum” açıklaması yaptı.

Pakistan’ın, Körfez bölgesi, Türkiye ve dikey hat üzerinden ilişkileri düşünüldüğünde bunun stratejik kıymeti üzerine daha çok kafa patlatmamız gerekiyor.

Türkiye de aynı sıralarda üçüncü ve hatta dördüncü nükleer santralinin inşası için görüşmeler yapıyordu. Üç ülkenin muhatap alındığı anlaşılıyor; Çin, Rusya ve Güney Kore. Eh, herhalde bu da bir şey anlatıyordur…

STRATEJİK PARSALİZASYONLARDA TÜRK PAYI…

Bitmedi, maalesef Türk kamuoyu ve medyası-kâfi ipucu olmasına rağmen-“Kalkınma Yolu Projesi”ne ihtimam göstermiyor. “Türkiye-Irak-Basra” ekonomik koridorunun, devasa ulaşım hattının, tamamlayıcı stratejik parsellerinden biri olduğunu nasıl görmüyoruz, hayret…

Asya-Avrupa bağlantısı anlamına gelen hat, Büyük Faw Limanı’ndan başlayıp, Irak’ın kuzeyinden geçerek, (Basra-Bağdat-Musul) 1200 km’lik mesafeyi kara-demir yolları ile aşıp Türkiye’ye bağlanacak. Ulaşımı saatler mertebesine indirecek. 17 milyar dolarlık iş. Bu dahi küçük parça. Asıl petrol ve doğalgaz. Çin dahildir! Bölge jeopolitiğinde değişim yaşanacak.

Üzerine Rusya’nın, “Türkiye’nin enerjide merkez ülke olmasını istiyoruz, bu yöndeki çalışmaların hızlandırılması gerekiyor” açıklamalarını da ilave edin. Ne görüyorsunuz?

KATILIMCILAR LİSTESİ!

Eğer buna bakıp, gelişmeleri Ankara’nın doğu-batı çizgisindeki tercihleri hakkındaki tartışmalara oturtmak istiyorsanız, buyrun oturtun. Ama özü bu değil; Türkiye’nin çıkarlarıdır…

Mesela, projeye bakarak terörle mücadeleye etkisi akla gelmiyorsa, getirin. Irak’a, İran’a, Suriye’ye, İsrail’e, Akdeniz’e, Karadeniz’e, Kafkaslar’a nihayet Çin-Londra hattına ulaşan kavrayışa varamıyorsanız, artık varın.

Mart sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan Irak Başbakanı Sudani’yi ağırlarken şunları söylüyordu

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER