Fransa’nın başkenti Paris’te 17 yaşında Cezayir asıllı Nael M. adında bir gencin trafik polisinin dur ihtarına uymamasının ardından öldürülmesi ülkede büyük bir infial yarattı. Protesto ile başlayan gösteriler kaosa dönmüş durumda. Kısa bir sürede olayların kontrolden çıkarak bu kadar geniş bir alana yayılmasında, Fransız polisinin göçmenleri öldürmeyi bir alışkanlık hâline getirmesinin etkisi elbette büyüktür. Zira Nael M. Fransız trafik polisinin bu yıl katlettiği ikinci kişidir. Geçen yıl ise, aynı şekilde 13 kişiyi öldürmüştü ve öldürülenlerin tamamı göçmendi.

Fransa’nın uyguladığı faşizm, vicdan sahibi Fransızları da rahatsız ediyor. Ötekileştirmenin, ırkçılığın yaşamın olağan akışını nasıl karmakarışık hâle getirdiğini ibretle izliyoruz.

Hâlbuki Fransız Devrimi sözde ‘’Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik’’ kavramları üzerinde kurulmuştu. Teorik olarak bu kavramlar kâğıt üzerinde olsa da pratikte, halkın bir kısmı bugün kendini Fransa’da özgür, eşit hissetmiyor. Kardeş olarak görülmediği için çok rahat manipüle ediliyor.

Bütün insanlar eşit doğuyor ama Fransa’da, kimi refah içinde, kimi de sefalet içinde bulur kendini. Aslında birçok ülke bu durumdadır. Hâlbuki en iyi devlet, sefaleti en aza düşüren ve refahı yükselten devlettir. İnsanları birbirine bağlayan toplumsal sözleşme bunun üzerine kurulur. Devlet ile tebaanın hak ve sorumluluklarını bu sözleşme tayin eder.

Ancak bugün Fransa’da devlet ile tebaanın ilişkileri, sözleşmelerde geçen ilkeler değil, sermayenin tayin ettiği söyleniyor. Zaten sorunun bir boyutunda ayrımcılık nedeniyle manevi, diğer boyutuyla ekonomik kaynaklı olduğu için maddidir. İşin maddi boyutunda sadece göçmen kökenliler değil, Fransızların da büyük bir bölümü şikâyetçidirler. Kısaca söylemek gerekirse, bugün Fransa’da herkes şikâyetçidir.

Bütün bu saydığımız sorunların hepsi Fransa’da daha fazlası var eksiği yok. Fakat bugün Fransa’nın yaşadığı sorunun içinde başka bir sorun var. Bu yazımızda o soruna kısaca dikkat çekeceğiz:

Fransa’da yaşanan kargaşanın temelinde, ayrımcılık nedeniyle manevi, hayat pahalılığı nedeniyle maddi, sorunlar olduğunu söylemiştik. Peki, bu sorunların yarattığı memnuniyetsiz kitleyi kim ve nasıl harekete geçirerek Fransa’yı ateşe verdi?

Bu soru, Fransa başta olmak hem tüm Batı ülkelerini hem de Müslümanları yakından ilgilendiren mühim bir sorudur. Fransa’nın geçmişte İslam coğrafyasında gerçekleştirdiği katliamlar ve Türkiye’ye karşı düşmanca tutumu nedeniyle ‘’Fransa bunu hak ediyor’’ tarzındaki yorumları anlıyorum ama asla doğru bulmuyorum.

Filistin’de Müslümanlara karşı uyguladığı katliamı dünyada meşru göstermek için, tüm Batı ülkelerinde İslamofobiyi kürükleyenlerin Siyonist lobiler olduğunu bilmeyen yoktur. Tekrar altını çizerek ifade ediyorum: Batı ülkelerinde Siyonist Lobilerin kontrolündeki bütün medya organları, sürekli Müslümanları terörist, kötü, barışı bozan adeta şeytanlar gibi gösterir. Ne yazık ki Batı ülkelerinde bu propagandanın yavaş, yavaş etkili olduğunu da görüyoruz.

Durum böyle iken, Allahu Ekber diyerek, sokakları, arabaları, dükkânları ateşe verenler…Allahu Ekber diyerek cam çerçeve kıranlar…Allahu Ekber diyerek yüksek katlı otoparklarda arabaları kâğıt atar gibi aşağı atanlar…Allahu Ekber, kavramını kullanarak bu vahşeti sergileyenler sizce kimlerin amaçlarına hizmet etmiş oluyorlar?

Fransa’da olayların başladığı ilk gün, meselenin perde arkasındaki nedenleri anlamak için oradaki İslami kuruluşların önde gelen isimleriyle konuşmuştum. Daha olaylar bu noktaya gelmediği hâlde ‘’Siyonist Lobilerin devreye girerek olayları tırmandıracaklarından endişe duyduklarını’’ bana söylemişlerdi. Gerçekten de tahmin ettikleri gibi oldu.

Allahu Ekber kavramı, ile kaos, bunalım, terör, vahşet yan yana anılıyor..Fransa polisinin masum bir insanı katletmesi kadar bu da kötü ise, Allahu Ekber ile terörün yan yana ifade edilmesi bir o kadar kötüdür…Siyonist Lobiler, gözü dönmüş bu eblehleri manipüle ederek, İslam’ı kötü, Müslümanları şeytanlaştırma amacını kolaylaştırıyor böylece.

Tüm dünyanın dikkatleri Fransa’ya çevrilmişken, İsrail, Filistin’de işgal ve katliamlarına hız verdi. Cenin ’de geniş çaplı operasyonlar ve katliamlar başlattı. İlk belirlemelere göre, üç Filistinli hayatını kaybetti ama bu sayının daha çok olmasından endişe duyuluyor. Yerel bir kaynağın Cenin Hastanesine dayandırarak bana verdiği bilgiye göre: ‘’2002’den beri bu sayıda ciddi yaralanma almadık’’ demiş. İsrail ve arkasındaki Siyonist güçler, Fransa’yı ateşe verdi, Filistin’i de bombalıyor. Siyonist İsrail, sadece Filistin için değil, Yahudiler de dâhil olmak üzere tüm insanlık ailesi için büyük bir tehdittir.

Seslimakale.com.tr