Amerika'nın Sesi VOA, adeta Washington'un sesidir. Tüm dünyaya birçok dilde yayın yapar. Pantagon'dan, CIA'ya kadar tüm askeri kaynaklar ve istihbarat örgütleri, ABD'yi yönetenler, çok sayıda ülkeye kendi dilleri ile yayın yapan bu kurumun sayfalarından satır aralarından mesaj verir. İşte o satır aralarını okursanız Amerika'da yaşanan büyük kavganın işaretlerine ulaşırsınız.
Dünyada yaşanan büyük kavganın izlerini de dikkat kesilirseniz rahatlıkla bulabilirsiniz. Dün çok ilginç bir başlık vardı. "Trump'ın ilk 6 ayı çok zorlu geçti" diyordu. Küresel güçler yayın organları ile Trump'ı köşeye sıkıştırıyor, "Bize Rusların bilgisayarda oylara girerek sunduğu bir Başkan" diyor, soruşturmalar açtırıyor, Trump'ın en yakın yardımcılarının daha ilk günlerinde kellelerini aldırıyordu. Trump da boş durmuyor, CIA'dan FBI'ya kadar önüne gelene saldırıp, tepe yöneticilerini adeta kovuyordu. İşte bu savaşın yaşandığı ülkenin ciddi yayın organı VOA dünkü bu kavgayı anlatan haberinin satır aralarında ilginç bir konuya giriyordu;
"Başkan Trump diyor ki; Farklı bir ortamdan geliyorum ve çok kısadır politikacıyım. Nasıl sizce bu işi becerebiliyor muyum? Başkanım ben. Evet Başkan benim. Buna inanabiliyor musunuz?" Trump'ın böylesine tuhaf ve megaloman konuşmalar yaptığını iddia ediyordu.
Orada yaşanan tüm kavgalar da, dünyayı derinden etkiliyor, dengelerin sürekli değişmesine yol açıyordu. Peki bu kavga neden? Haydi gelin bunu anlamaya çalışalım. Amerika'nın 300 milyon nüfusu var. Yaklaşık 20 milyon da satılmayı bekleyen boş evi. Buna karşılık tam bir milyon kişi evsiz ve sokaklarda yaşıyor. 50 milyon fakiri olan ülkede 100 milyon kişi fakirlik sınırında debeleniyor. Ülkedeki alt yapıya 50 yıldır tek kazma vurulamıyor, her yer dökülüyor. Amerika'nın en zengin yüzde birlik kesimi yüzde 8 vergi ödüyor.
Buna karşılık en alttaki en az kazanan yüzde 20 yüzde 12.5 vergi ödüyor. Yılda 800 milyar dolar savunma harcamalarına gidiyor, iktidara gelen her başkan bunu azaltmak istediğinde Küresel Baronlara çarpıyor. 2008'de borcu 10 trilyon dolardı. 2009'da 12 trilyon dolara çıktı.
2014'de 14 trilyon dolarla karşılaştı.
2011'e gelindiğinde borç dağları 15 trilyon dolara ulaşmıştı. Halk her geçen gün daha fazla soyulurken, ülkedeki yüzde birlik kesimin serveti katlanarak artıyordu. Yani birileri ABD'yi fena halde soyuyordu. Peki kimdi bu soyguncular? Sorunun cevabı basitti; "Dünyayı soyayanlar." İşte tüm kavganın, savaşların, kaosların, satışların, tezgahların ardında bu vardı. Yani "PARA KAVGASI". Üstelik Japonya'dan, Rusya'ya, Arap ülkelerinden Çin'e kadar önüne gelen ABD şirket hisselerini, tahvillerini, gayrı menkullerini yağmalıyor, adeta ülkeyi satın alıyordu. Borç batağı giderek tahmin edilemez boyutlara ulaşıyordu. Çünkü Merkez Bankası devletin değildi. O Merkez Bankası kasasında da, satılan her tahvilin karşılığı olması gereken altın yoktu. The National Tatler gazetesi Amerika'da yayın yapıyor ve bir habere imza atıyordu. ABD Merkez Bankası "FED"in Fort Konox depolarında altını olmadığını iddia ediyordu. Ortalık ayağa kalktı, birileri bilgiyi sızdıranın peşine düştü. Ve sonunda o sızdıran casus da bulundu. Nelson Rockfeller'in sekreteri Louise Auchincloss Boyer'di gazeteye casusluk yapan. İsmi deşifre olduktan üç gün sonra Rockfeller'in sekreteri Louise Auchincloss Boyer, New York'da yaşadığı apartmanın 10. katından düştü ve öldü. "Düştü işte"... Savaş ve kavganın boyutu, 100 trilyon dolarlık Rockfeller'in sekreterini bile apartmanın 10. katından mezara düşürürdü. Ve kadıncağız unutuldu gitti, bugün hatırlayan yok. Dolar-euro-borç-altın-faiz-çıkar ekseninde öylesine bir hale geldi ki dünya terör örgütlerinden bile medet umar hale gelen "Demokrasi ve insan hakları havarisi" ülkeler fışkırıyor artık her yerden. Herkes yalan söylüyor, FETÖ'den PKK'ya, DEAŞ'a kadar kasası için ölecek tüm aptalları sonuna kadar kullanma yolunu seçiyor. Kullanılanlar da pazarlık masalarında öne sürülen bir piyona dönüşüyor. Gerektiğinde satılıp mezara gömülüyor. Mezara girdiklerinde onlara "Paraya tapıyordunuz" denecek ve cehennemi boylayacaklar
Takvim
14 Mayıs 2017
Dünyada yaşanan büyük kavganın izlerini de dikkat kesilirseniz rahatlıkla bulabilirsiniz. Dün çok ilginç bir başlık vardı. "Trump'ın ilk 6 ayı çok zorlu geçti" diyordu. Küresel güçler yayın organları ile Trump'ı köşeye sıkıştırıyor, "Bize Rusların bilgisayarda oylara girerek sunduğu bir Başkan" diyor, soruşturmalar açtırıyor, Trump'ın en yakın yardımcılarının daha ilk günlerinde kellelerini aldırıyordu. Trump da boş durmuyor, CIA'dan FBI'ya kadar önüne gelene saldırıp, tepe yöneticilerini adeta kovuyordu. İşte bu savaşın yaşandığı ülkenin ciddi yayın organı VOA dünkü bu kavgayı anlatan haberinin satır aralarında ilginç bir konuya giriyordu;
"Başkan Trump diyor ki; Farklı bir ortamdan geliyorum ve çok kısadır politikacıyım. Nasıl sizce bu işi becerebiliyor muyum? Başkanım ben. Evet Başkan benim. Buna inanabiliyor musunuz?" Trump'ın böylesine tuhaf ve megaloman konuşmalar yaptığını iddia ediyordu.
Orada yaşanan tüm kavgalar da, dünyayı derinden etkiliyor, dengelerin sürekli değişmesine yol açıyordu. Peki bu kavga neden? Haydi gelin bunu anlamaya çalışalım. Amerika'nın 300 milyon nüfusu var. Yaklaşık 20 milyon da satılmayı bekleyen boş evi. Buna karşılık tam bir milyon kişi evsiz ve sokaklarda yaşıyor. 50 milyon fakiri olan ülkede 100 milyon kişi fakirlik sınırında debeleniyor. Ülkedeki alt yapıya 50 yıldır tek kazma vurulamıyor, her yer dökülüyor. Amerika'nın en zengin yüzde birlik kesimi yüzde 8 vergi ödüyor.
Buna karşılık en alttaki en az kazanan yüzde 20 yüzde 12.5 vergi ödüyor. Yılda 800 milyar dolar savunma harcamalarına gidiyor, iktidara gelen her başkan bunu azaltmak istediğinde Küresel Baronlara çarpıyor. 2008'de borcu 10 trilyon dolardı. 2009'da 12 trilyon dolara çıktı.
2014'de 14 trilyon dolarla karşılaştı.
2011'e gelindiğinde borç dağları 15 trilyon dolara ulaşmıştı. Halk her geçen gün daha fazla soyulurken, ülkedeki yüzde birlik kesimin serveti katlanarak artıyordu. Yani birileri ABD'yi fena halde soyuyordu. Peki kimdi bu soyguncular? Sorunun cevabı basitti; "Dünyayı soyayanlar." İşte tüm kavganın, savaşların, kaosların, satışların, tezgahların ardında bu vardı. Yani "PARA KAVGASI". Üstelik Japonya'dan, Rusya'ya, Arap ülkelerinden Çin'e kadar önüne gelen ABD şirket hisselerini, tahvillerini, gayrı menkullerini yağmalıyor, adeta ülkeyi satın alıyordu. Borç batağı giderek tahmin edilemez boyutlara ulaşıyordu. Çünkü Merkez Bankası devletin değildi. O Merkez Bankası kasasında da, satılan her tahvilin karşılığı olması gereken altın yoktu. The National Tatler gazetesi Amerika'da yayın yapıyor ve bir habere imza atıyordu. ABD Merkez Bankası "FED"in Fort Konox depolarında altını olmadığını iddia ediyordu. Ortalık ayağa kalktı, birileri bilgiyi sızdıranın peşine düştü. Ve sonunda o sızdıran casus da bulundu. Nelson Rockfeller'in sekreteri Louise Auchincloss Boyer'di gazeteye casusluk yapan. İsmi deşifre olduktan üç gün sonra Rockfeller'in sekreteri Louise Auchincloss Boyer, New York'da yaşadığı apartmanın 10. katından düştü ve öldü. "Düştü işte"... Savaş ve kavganın boyutu, 100 trilyon dolarlık Rockfeller'in sekreterini bile apartmanın 10. katından mezara düşürürdü. Ve kadıncağız unutuldu gitti, bugün hatırlayan yok. Dolar-euro-borç-altın-faiz-çıkar ekseninde öylesine bir hale geldi ki dünya terör örgütlerinden bile medet umar hale gelen "Demokrasi ve insan hakları havarisi" ülkeler fışkırıyor artık her yerden. Herkes yalan söylüyor, FETÖ'den PKK'ya, DEAŞ'a kadar kasası için ölecek tüm aptalları sonuna kadar kullanma yolunu seçiyor. Kullanılanlar da pazarlık masalarında öne sürülen bir piyona dönüşüyor. Gerektiğinde satılıp mezara gömülüyor. Mezara girdiklerinde onlara "Paraya tapıyordunuz" denecek ve cehennemi boylayacaklar
Takvim
14 Mayıs 2017
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.