DÜNYA

İbrahim Karagül : Kimlik savaşı 7 Haziran’da Türkiye içine servis edildi..

Tarih
22 Haziran 2015
İzlenme
2537 Kişi

22 Haziran 2015

Türkiye'nin hemen güneyinde, Suriye ile, Arap/İslam dünyası ile, güneyimizdeki hemen bütün ülkelerle bağlantı noktalarını kesecek, ona nefes aralığı bile vermeyecek, son on yılda ana açılım haritasını kendine kapatacak bir proje uygulanıyor.
7 Haziran seçimleri öncesi içerideki yoğun gündem, 8 Haziran'da ortaya çıkan tablo, nasıl bir hükümet kurulacağına ya da seçimlerin “ikinci turu"nun yapılıp yapılmayacağına ilişkin belirsizlik, Türkiye'nin bir süre daha kendi içine yoğunlaşmak zorunda kalacağına yönelik işaretler, HDP/PKK çevresinin etkin bir siyasi güç elde etmiş olması ve Kürt milliyetçiliğinin “yeni harita biçimlendirme"de koçbaşı olarak kullanılması, bu sefer Türkiye için bir belirsizlik ortaya çıkardı.
Seçimden hemen sonra ivedilikle uygulanmaya başlanan proje ile, Kuzey Irak ile Akdeniz arasında, Suriye topraklarında tam anlamıyla bir kuşak biçimlendiriliyor. Demografik düzenlemeler, tehcir hatta etnik arındırma ile bir adım sonrası için ortam hazırlanıyor, kuşağın kalıcı olması sağlanıyor.
Petrol değil, derin jeopolitik müdahale
Görünüşte Kuzey Irak petrollerini Akdeniz'e taşımaya dönük bir çalışma bu. Ama daha uzun vadede, bütün bölgenin güç haritasını değiştirmeye, bunu kalıcı hale getirmeye, Türkiye gibi inisiyatif alan ve olağanüstü etki gücü bulunan ülkeleri sınırlandırmaya dönük, Kürt milliyetçiliğini de aşan bir tasarım var ortada.
Başarılı olursa, Irak işgalinden bu yana Türkiye'ye kurulan en büyük tuzak haline gelecek. Bu tuzak, Suriye'nin meşru muhalefetini zayıflatırken Şam yönetimi, Hizbullah, PYD ve IŞİD'i aynı cephede birleştiriyor. Burada Kürt milliyetçiliği gibi, örgütler koalisyonunun da uzun vadeli bir proje için harekete geçirildiği görülüyor.
Türkiye buna karşı ne yapabilir? On yıldır etkin bir dış politika uygulayan, hem uluslararası düzeyde hem de coğrafyada derin izler bırakan, baskın bir etki gücü kullanan Türkiye, bundan sonra aynı pozisyonunu koruyabilecek mi? Sorunun cevabı burada yatıyor. Eğer AK Parti'nin ana omurga olduğu bir koalisyon şekillenirse ya da tekrar seçime gidilip tek başına bir Ak Parti yönetimi kurulursa Türkiye'nin bu tür tasarımlara sert ve caydırıcı bir şekilde müdahil olacağını söylemek mümkün.
Türkiye'yi neden bu kadar vuruyorlar?
Ancak muhalefet partilerinin dış politika anlayışına teslim olunursa, sığ, çekingen, içeri dönük, etkisiz bir dış politika perspektifi uygulamaya geçirilirse ülkenin yeniden içeri hapsedileceğini, bu kuşak benzeri projelerin başarılı olacağını, daha da ileri gidilip Kürt milliyetçiliği üzerinden yeni bir istikrarsızlık projesi uygulanacağını, Anadolu'ya hapsedilen Türkiye'nin buna direnemeyeceğini, Irak ve Suriye'de gördüğümüz gibi Türkiye için yeni ve son derece tehlikeli bir süreç başlatılacağını söylemek mümkün.
Türkiye'yi neden bu kadar vuruyorlar, dışarıdaki vesayetçi iktidar odakları ve onların Türkiye içindeki ortakları nasıl bu kadar organize bir şekilde içeride politik dizayn uyguluyor, neden Erdoğan'ın, Davutoğlu'nun, AK Parti'nin temsil ettiği devlet aklı yok edilmek isteniyor? Neden adeta küresel bir ortaklık üzerinden Gezi ve 17 Aralık gibi darbe süreçleri servis edildi, bu güçlerin son seçimlere müdahalesi ve siyasi mühendislik çabaları nasıldı ve nereye varmak istiyorlardır?
Cevapları bulduğumuzda gerçeği de görmüş oluyoruz.
Çünkü o devlet aklını yok etmek istiyorlar
O gerçek içerideki siyasi muhalefetin tezlerinin çok ötesinde, iç iktidar kavgalarının çok ötesinde bir ülkenin geleceğinin yok edilmesiyle, onu yeniden yönetilebilir alana çekmeyle, yeniden vesayet altına almayla alakalıdır. Mısır'a servis edilen askeri darbeyi, ardından gelen idamlarla bir siyasi kadronun tasfiyesini gördünüz. 17 Aralık üzerinden böyle bir tasfiye yapacaklardı.
Mesele AK Parti'yi etkisiz hale getirmek değildi, mesele Türkiye'ye çağ atlatan, onu yıldızlaştıran, onu ayağa kaldıran ve meydan okur bir pozisyona getiren siyasi aklı mahkum etmek ve onu bu topraklarda bir daha dirilemez hale getirmektir. Bu, da bir iktidar mücadelesi değildir. Bu coğrafyanın mücadelesidir, Türkiye'nin yeniden tarih sahnesine çıkmasını engellemektir.
Osmanlı'yı parçalayıp coğrafyayı susturanlar bugün de Türkiye'ye karşı aynı cephedir ve aynı senaryoyu servis etmektedir. Maalesef siyasi muhalefetimiz, Anadolu insanının büyük oranda farkına vardığı bu gerçeği anlamaktan çok uzaktır. Onlar hala, eskinin iktidar dağıtıcıların himayesinde iktidar arayışlarını sürdürmekte, zihinlerindeki vesayeti kıramamış görünmektedir.
İlk adımı attılar, ikinci adım çatışma
Eğer bu suskunlaşma devam ederse, yükseliş döneminin sonu getirilirse Türkiye için çok sıkıntılı, oldukça hazin bir gelecek bizi bekliyor olacaktır. CHP ve HDP'nin aday listesine, Meclis'e taşıdıkları siyasi kimliklere bakılırsa, bir adım sonrasında Kürt milliyetçiliği ve Alevilik ortaklığı üzerinden bir müdahale sürecinin başlatılacağını söylemek kehanet değildir.
7 Haziran seçim sonuçları ile bu servis başlatılmıştır, Ortadoğu'nun tamamını saran kimlik savaşları siyasi olarak Türkiye içine servis edilmiştir. Bunun bir adım sonrası çatışmalardır. Bu çevrelerin AK Parti-MHP koalisyonunu sabote etme çabaları, MHP'nin ise tam da bu çevrelerin istediği basiretsizlik örneğini sergiliyor görüntüsü, Sünni İslam üzerinden olası denemelerin önünü kesme, Türk milliyetçiliğini de, bir adım sonrasında engel olmaması için tasfiye etme planlarına zemin hazırlamaktadır.
Medya bir an önce kendini toparlamalı
Maalesef, medyadaki sığlaşma, aynileşme uyarıcı etkileri de yok etmektedir. Araştırmayan, sorgulamayan, merak etmeyen, hiçbir entelektüel akıl üretemeyen medya çevreleri Türkiye içine servis edilen bu dehşet verici projeyi anlamaktan çok uzaktır.
Seçimden iki gün sonra Türkiye'nin güney sınırının kapatılmasının anlamını bile kavrayamayan medyanın sadece akılsızlığından değil, bir ülke kimliği yoksunluğundan bile söz edilmelidir. Bazıları ise doğrudan bu projenin içindedir, kitlesel manipülasyonlarla ileri düzeyde tetikçiliğe soyunmuştur.
Türkiye güçlü bir ülkedir. Çok derin krizlerin üstesinden gelmeyi bilmiştir. Güney'den hapsedilmesine, kimlik savaşlarının seçim sonuçları ile içeriye servis edilmesine karşı da bir akıl üretecektir. Bunu umuyoruz. Ama aksi olursa, gerçekten hazin, acı dolu bir yarın bizi bekliyor demektir. Ortak Türkiye kimliği paramparça edilecektir.
Anadolu Aklı'nı tasfiye etmek..
Belki zamanla, Bağdat sokaklarında olduğu gibi, evlerimizin arasına kalın duvarlar örmek zorunda kalacağız. O duvarlar şu an zihinlerimize, kalplerimize örülüyor. Siyasi kimliklerimiz arasına örülüyor, kullandığımız dil bile farklılaşıyor. Bizi Suriyeleştirmeye, Iraklaştırmaya dönük müthiş bir kampanya yürütülüyor.
AK Parti'nin temsil ettiği derin Anadolu Aklı'nı siyasetten tasfiye etmeyi başardıkları anda Anadolu içinde nefes alamaz hale geleceğiz. Bunun için ilk adım atıldı. Seçim sonuçlarını iyi okuyun. Koalisyon yaklaşımlarını iyi okuyun. Parlamento'daki siyasi kimlikleri iyi okuyun.
Çözüm Süreci'ni ele almak ve yeni ortak dil
Yeniden ortak dil üretmek için büyük bir seferberlik dışında hiçbir yol kalmadı. Toplumun en uç noktalarına kadar ulaşabilen bir ortak dil, iletişim tek yol görünüyor. Bu halde “Çözüm Süreci'nin yeniden değerlendirileceği, belki bir süre erteleneceği, çözümün Türkiye'yi kurulan tuzak olmaktan çıkarılacağı bir yaklaşım gerekiyor. Tekrar edelim:
Anadolu aklı siyasetten tasfiye edilmemeli. Çözüm Süreci yeniden değerlendirilmeli. Kimlik savaşlarının ilk adımının 7 Haziran'la Türkiye içine servis edildiği not edilmeli.

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER