DÜNYA

İbrahim Karagül : Batı’nın “yeni düşman”ı kim olacak? Çin mi, Rusya mı yoksa Türkiye mi?

Tarih
17 Haziran 2021
İzlenme
816 Kişi

Batının; ABD ve Avrupa’nın küresel iktidarı, düşmanlık, ötekileştirme ve talan üzerine kuruludur. Bu, yüzyıllardır böyledir. 21. yüzyılda da böyle olacaktır. Düşman üretme stratejisinin kısa bir özeti bile, ABD ve Avrupa’nın bundan sonra atacağı adımları öngörmek için yeterli olacaktır.

Batı, düşmanını; sömürgecilik dönemini başlattığında dünyanın geri kalanını “barbarlar” diye tanımlayarak üretti. Güneydoğu Asya ve Amerika kıtasında yerlileri “medenileştirme” kavramıyla ötekileştirip küreselleşme yolunda güç inşa etmeye başladı.

Endülüs, Osmanlı ve Haçlı saldırıları. Bugün olan da bu..

Latin Amerika’dan Malay dünyasına, Hindistan’dan Müslüman coğrafyaya bu şekilde “düşman” üreterek yayıldı. Küresel talan böyle başlatıldı. Bu tarih çok kanlı, korkunç ve insanlığın görmediği acı ve utanç sayfaları ile doludur.

Batı aynı şeyi Endülüs ve Osmanlı’ya karşı yaptı. İslam’ı, Müslümanları düşmanlaştırdı. Kendini bu yeni düşmana karşı kurdu. Kendini bu ortak düşmana karşı birleştirdi. Osmanlı ile yüzyıllarca çatıştı. Yüzlerce yıllık Endülüs medeniyetini tarihten sildi. Haçlı Savaşları’ndan bu yana çok kanlı, vahşi bir siyasi tarihe böyle imza attı.

Ebu Gureyb, işkence merkezleri, “İslam-Terör” bağlantısı aynı projeydi.

Haçlı Savaşları ile Irak’ın işgali aslında aynı şeydi. Osmanlı’yı dağıtıp paylaşmaları aynı şeydi. Yüzyıllardır “düşman İslam”dı. Bu, hiçbir zaman değişmedi. Her saldırıyı farklı gerekçelerle pazarladılar. Ama aslında temel ruhları aynıydı.

Ebu Gureyb’de zavallı Iraklılara işkence yaparken, Bağram Havaalanı’nda işkence merkezleri işletirken, Guantamano’da “Müslüman terörist” imajı inşa ederken, CIA uçakları ve esir ticaretini dünyaya yayarken, 35 ülkede gizli işkence merkezleri kurarken, dünyayı “İslam ve terör” sarmalına mahkûm ederken aynı motivasyonla hareket etti.

Bu merkezlerde işkence edenlerle Haçlı Savaşları’na katılanların aynı misyonla hareket etmeleri bu yüzdendi. Hepsinde bir Haçlı ruhu, hepsinde “İslam’la savaş” ana hedefi vardı. Bazı zavallı Müslüman ülke yönetim ve rejimleri, Batı’ya yaranmak için bu vahim tarihe imzalar attılar, ortak olmaktan çekinmediler. Kendi tarihlerine, kendi milletlerine kurşun sıktılar.

20. yüzyılın düşmanı Sovyetler dağıldı, Batı artık tek patrondu!

Rusların yüzde 45'i Sovyetler Birliği'nin çökmesini utanç verici buluyorBatı’nın 20. yüzyıl düşmanı Sovyetler Birliği’ydi. Bu sefer düşmanlaştırılan komünizmdi. Rusya’dan Çin’e, Doğu Avrupa’dan Vietnam’a, Küba’dan Afrika ve Güneydoğu Asya’ya onlarca ülke bu savaşın kurbanı oldu. Milyonlarca insan hayatını kaybetti, ülkeler ve şehirler mahvoldu. Batı, “dünyayı büyük bir tehdide karşı teyakkuza” geçiriyor, yeni “düşman”la savaş adı altında kendi küresel imparatorluğunu kuruyordu.

Soğuk Savaş’ı kazandı, Sovyetler’i parçaladı, tek yanlı küresel düzen kurma konusunda önünde hiçbir engel kalmadı. Artık “Yeni Amerikan Yüzyılı” kurulacaktı, Batı dünyası ABD liderliğinde dünyanın tartışmasız hâkimi oluyor, bütün ülkeler, dünyanın geri kalanı ve insanlık tartışmasız rehin alınıyor, köleleştiriliyordu!

Düşman üretemezse kendi içinde çatışır. Hemen “İslam’la Savaş”ı başlattılar.

Ancak Batı, Soğu Savaş’tan sonra bu imkânları kullanamadı. Karşısında düşman yokken bunu yapamıyordu. Hiçbir zaman “düşman üretmeden” bir şey inşa edememişti. Böyle bir geleneği yoktu. Eğer düşman üretemezse kendi içinde çatışacaktı. Bunu da biliyordu.

Ama ne Sovyetler ne de siyasi ve ekonomik olarak Batı’ya meydan okuyacak bir güç kalmıştı. Ama Müslüman dünya fokur fokur kaynıyordu. Çok güçlü bir muhalefet dalgası, çok güçlü bir siyasi yükseliş kendini gösteriyordu. Osmanlı’dan sonra ilk kez yeni bir uyanış söz konusuydu.

Terror as political instrument – Who is behind? | Geopolitica.RUBu yüzden Soğuk Savaş’tan hemen sonra “İslam tehdidi”, “İslamcı terör”, “Radikal İslam’la mücadele” üzerinde büyük tartışmalar başlatıldı. Önce entelektüel çevrede, sonra medyada, sonra Müslüman aydınlar üzerinde yürütülen bir zihinsel çalışma, kısa zamanda “güvenlik çevreleri” üzerinden projeye, askeri birimler üzerinden de çatışmaya dönüştürüldü.

Yükselen İslam medeniyeti yeniden durdurulacaktı!

Durum öyle bir hale getirildi ki; İslam ve Müslümanlar dünya için tehdit ilan edildi. Türkiye dâhil, Müslüman ülke yöneticileri bile Batı’ya “Radikal İslamcılarla mücadele için bizimle iş tutun” teklifleri yağdırıyordu. Çünkü bu bir iktidar kapısı haline gelmişti.

Oysa savaş açılan şey “radikal İslam” olarak tanımlanan şey değildi. Batı’ya meydan okuma potansiyeli barındıran bir medeniyet sıçramasının hissedilmesi ve Batı’nın yeni bir düşmana olan ihtiyacıydı.

Bu düşman üzerinden dünyanın yeniden dizayn edilmesi, Batı’nın bir yüzyıl daha dünyanın patronu olmasının garantiye alınmasıydı. Müslüman aydınlar da siyasi çevreler de bunun farkında değildi. Hâlâ da tam olarak algılayabilmiş değiller.

“Sovyetleri çökerttik, İslam’ı da yeneceğiz”

Duruşları itibariyle ABD ve Avrupa’ya karşı olan Çin ve Rusya gibi ülkeler bile, bu küresel kampanyanın esiri oldular. ABD ve Avrupa tezleriyle hareket ettiler, İslam coğrafyasının doğu ve kuzey kapılarında mevziler kurdular.

Durum öyle bir hale geldi ki; Müslüman coğrafya tamamen kuşatılmış, kendi içinde savaşmaya ayarlanmıştı. Başta mezhep, bütün kimlikler bu iç çatışma için seferber edilmişti. Hemen bütün Avrupa ve ABD liderleri “Sovyetleri nasıl çökerttiysek İslam’ı da yeneceğiz” mealinde, oldukça net açıklamalar yapıyordu.

Batı, Müslüman soykırımı planladı. Ancak “İslam’la Savaş”ı kaybetti.

1990’dan 2015’e kadar, çok vahim örnekler gördük. Ülkeler işgal edildi, iç savaşlar çıkarıldı, liderler devrildi, bir nevi kültürel ve zihinsel soykırım uygulandı, ekonomik krizler çıkarıldı. Hiçbir ülkenin buna dayanacak mecali kalmayacak müdahaleler yapıldı.

Ama Batı’nın “İslam’la Savaş”ı başarısız oldu. Korkunç yıkımlara yol açtı ama fiyaskoyla sonuçlandı. Saldırı daha da güçlü toplumsal reaksiyonlara yol açtı. Şok dalgaları inanılmaz bir hafıza ve bilinç uyanışına zemin hazırladı.

Batı’nın İslam’ı “yeni düşman” ilan ederek ulaşmaya çalıştığı şey, 2016’dan itibaren çöküşe geçti. Ne “Yeni Amerikan Yüzyılı” projesi kaldı, ne tek yanlı dünya düzeni hesapları. Fırtına tersine dönüyordu. Batı duraklıyor. Dünyanın geri kalanı yükseliyordu. Artık ABD’de gülünçtiyatrolar sahneleniyor, AB ülkelerinden geleceğe dönük karamsarlık dalgaları yayılıyordu.

Rusya ve Çin ile çatışarak Batı’yı bir arada tutma planı. Yoksa kendi içinde çatışacak.

ABD ve Avrupa’nın tek yanlı Batı düzeni kurma ve dünyayı yönetme kabiliyeti ebediyen çöktü. Şimdi yeni bir durum var: ABD ve Avrupa, yani Atlantik ittifakı, bundan sonra dünyanın tamamına hâkim olmak için değil, ellerindekini kaybetmemek için düşman üretecek.

Yükselen Çin’i, tarihi rakibi Rusya’yı hedef alan ABD yaklaşımlarının sebebi bu. Dünya onlar için daralıyor, bu stresi çok ağır bir şekilde yaşıyorlar. Çin ve Rusya ile çatışarak Batı’yı kendi içinde bütün tutmaya, kendi içinde çatışmasını önlemeye ayarlı bir proje yürütüyorlar. ABD’nin geleceğe dönük tek hesabı şu an bu.

Ama bu “düşmanlaştırma” Çin ve Rusya ile sınırlı değil. İmparatorluk geçmişi olan, yükselen bütün ülke ve güçler, eğer Batı ile hareket etmezse düşmanlaştırılacak. Bunun en çarpıcı örneği ise Türkiye.

Türkiye: Olağanüstü akıl sıçraması. Batı’nın artık onu sınırlama gücü yok.

Çünkü Türkiye, 21. yüzyıla dönük yeni ve en güçlü siyasi, ekonomik yükselişi, olağanüstü akıl sıçramasını harekete geçirdi. Batılı bütün kurumların içinde olmasına rağmen, kendisine bir yol çizdi ve o kurumlar artık Türkiye’yi sınırlayamıyor.

ABD de, Avrupa da Türkiye’ye bir şey öğretecek, hamilik yapacak, onu bağımlı kılacak, “cephede” tutacak, yükselen güçlere karşı cepheye sürecek gücü ve imkânı kaybetti. Selçuklu, Osmanlı siyasi aklı ve genetiği, Batı ile yüzlerce yıla dayanan siyasi tarih tecrübesi, dünyanın yeniden kuruluşunun sağladığı hareket alanı Türkiye’yi daha şimdiden sürpriz ülke konumuna getirdi.

“İçeride hayatı, dışarıda Türkiye’yi durdurma” planı bu yüzden uygulanır oldu.

15 Temmuz benzeri müdahalelerin sebebi tamamen buydu. Türkiye’yi bu yola sokan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, liderliğini, siyasi aklı ve kadroları tasfiye etmeye dönük bütün müdahalelerin sebebi buydu. Irak, Suriye, Akdeniz ve Ege’den çevreleme sebebi buydu.

İçeride siyasi partilerle terör örgütlerinden oluşan “ortak cephe” kurmalarının sebebi buydu. Onlara yıkıcı, Türkiye’yi mahvedici siyasi dili dayatmalarının sebebi buydu. “İçeride hayatı, dışarıda Türkiye’yi durdurma”ya yönelik bütün girişimlerin sebebi budur.

ABD ve Avrupa’dan yükselen, içeriye servis edilen, Erdoğan ve Türkiye’ye yönelik karalama, olumsuz imaj ve saldırıların tek sebebi budur.

Batı; Çin ve Rusya’dan çok Türkiye’yi düşmanlaştıracak. Ama bu savaşı kaybedecek.

1990’lardan itibaren “İslam’ı ve Müslümanları düşmanlaştırma” projelerinde Müslüman ülke yönetimleri nasıl basiretsiz davranmışsa, bugün de “Erdoğan ve Türkiye’yi düşmanlaştırma” projesinde içerideki muhalefet çevreleri aynı hatayı hatta ihaneti yapıyor.

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER