GÜNCEL

Ali Karahasanoğlu : Hırsızlığı ‘hak’ gören CHP’liler..

Tarih
02 Mayıs 2025
İzlenme
277 Kişi

Samimi kanaatimi peşinen söyleyeyim.. Her partide, yolsuzluk yapan isim olabilir. Ama yolsuzluk yapan sayısı, Ak Parti’de %1 ise, CHP’de yüzde 40’tır.

Daha önemlisi, Ak Parti içinde yolsuzluk yapan, o  %1’lik sınıftan kişiye de, asla tolerans gösterilmez. Parti içinde soruşturmaları açılır, iddialar ciddiyse ilgili kişi kapının önüne konulur.

CHP’de ise, yolsuzluk yapanların kapının önüne konulmasını boşverin, savunması bile yapılır.

CHP İstanbul il binası satın alınırken, “tapu değeri” ile “gerçek değer” arasında fark olduğu ve bunun “vergi kaçakçılığı” olduğu belirtildi.

Bu bir yolsuzluk muydu, evet.

Peki CHP bu yolsuzlukla ilgili ne yaptı?

“Herkes, tapudaki satışı, gerçek değer üzerinden yapmıyor. Biz de gerçek değer üzerinden yapmadık.”

Utanmadan sıkılmadan vergi kaçakçılığını savundular.

Yine aynı olayda, satıcıya açıktan verilen 22 milyon liranın kaynağı ile ilgili sorulara, “partiye toplanan bağışlar” diye cevap verildi.

Peki makbuzları nerede diye sorulunca, aslında kaynağı belirsiz para girişini adeta itiraf edercesine, “makbuzlar bağışı yapan kişiye kesilmiyor. Çünkü kanun bu konuda limit getirmiş. Bağışı yapan işadamının yakınları üzerinden makbuz düzenliyoruz” dediler. Devam ettiler: “bütün partiler zaten böyle yapıyor.”

Anayasa Mahkemesi raporu ortaya çıktığı zaman göreceğiz, bütün partiler öyle mi yapıyor, yoksa böyle yapanların tek tek yanlışları yüzlerine vurulup zimmet mi çıkarılıyor.

CHP’deki suçluyu koruma mantığı, şimdi daha da zirveye taşındı.

Ekrem İmamoğlu'ndan Yeni Açıklama: “Sesimizi Çıkarmak Günü Gelmiştir” - OnedioVerdiğim iki somut örnekteki suçlar da, önemli ama.

Şimdi vereceğim örnek, CHP’lilerin, suçluları koruma konusunda artık tüy dikme noktasına geldiklerini gösteriyor.

Bir haftadır tartışıyoruz.

İBB eski Başkanı Ekrem İmamoğlu, makamında yapılması gereken  görüşmeleri bir otelde gerçekleştiriyor. 

Üstelik oteldeki kameraları kapattırıyor, konuşulanlar kayda girmesin diye jammer yani sinyal karıştırıcı kullanılıyor.

Otelde işlenebilecek suçları önleme noktasında eğer bir kamera sistemi kurulmuş ise, bu sisteme güvenerek o otelde kalanlar, Ekrem’in avanesi yüzünden, kendilerine karşı işlenecek suçlarda, güvendikleri kayıtları elde edemeyecekler ve bir mağduriyet yaşayacaklar. İBB eski başkanının iştediği suçları gizlemeleri bir yana, o otelden hizmet alan insanların muhtemel mağduriyetlerinin de delilsiz kalabileceği ortama sebebiyet veriliyor. 

Yine, kimlerle görüşüldü ne konuşulduğu konusunda sinyal karıştırıcı ile suçun delillerinin üstü örtülmek istenirken, içişleri bakanlığı açıkladı; jammerı yetkisiz kullanmak başlı başına bir suç.

İBB'ye yönelik yolsuzluk soruşturmasında güvenlik kameraları kapatılan otelin müdürü serbest bırakıldı - Son Dakika HaberlerPeki bu apaçık işlenmiş olan suçlarla ilgili CHP ne diyor?

“İlgili kişiler hakkında partimiz disiplin soruşturması açmıştır, gerekenler yapılacaktır” diye bir açıklama duydunuz mu?

Ben duymadım.

Aksine, jammer kullanımı da savunuluyor, kameraların kapatılması da savunuluyor.

Öyle ki Sözcü gazetesindeki Saygı Öztürk, artık suçluyu savunma noktasında, işi hepten zıvanadan çıkarmış.

Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en büyük hortumcu Cem Uzan’ın işçiliğini de yapan Saygı Öztürk’ün dünkü yazısından size aktarayım.

PKK’nın siyasi uzantısı parti ile seçim ittifakı yapan Ekrem İmamoğlu, teröristlerin hedefindeki bir isimmiş gibi algı yapan Saygı bey, askerlerimizin, polislerimizin uzaktan kumandalı patlayıcılarla şehit edilmesini hatırlatıp şöyle diyor:

“Bazı komutanlar, ‘Jammer alınmıyor, o yüzden çok kayıp veriyoruz. Oysa jammer olsa, bu patlamalar önlenmiş olacak’ diyordu”..

Saygı bey bu rüzgârdan sonra baklayı ağzından çıkarıyor:

“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gittiği yerlere koruma ekibinin valiz içinde jammer götürmesi tartışma konusu oldu.

Bazı iş insanlarının ya da organize suç örgütü olarak tanımlanan kişilerin araçlarında bombalı bir eyleme ya da dinlemeye karşı jammer kullandığı belirtiliyor.”

Devamında da, cep telefonlarının namaz kılma sırasında açık kalmaması için jammer kullanılmasına işi getiriyor ve utanmadan sıkılmadan bir belediye başkanının otel odasında müteahhitlerle gizli görüşmesinde ne konuşulduğu kayda alınmasın diye kullanılan jammerların suç olmadığını iddia ediyor.

Bitti mi?

Gazeteci Saygı Öztürk'ün acı günü, emekli vali Refik Arslan Öztürk yaşamını yitirdi.Hayır.

“Gelelim kamera bantlamasına” diyerek kameraların bantlanmasını da savunuyor CHP kafalı Saygı Öztürk.

“Yasalarımıza göre özel hayatın gizliliği var” diyor.

“Güvenlik kamerası taktırılmasının yasal bir zorunluluğu yok. Anormal olan kişinin istememesine rağmen kaydın alınması” diye de devam ediyor.

Hatta “Bazı kişiler kayıtlarının alınmasını istemeyebilir” bile diyor.

Bu ifadelerden utandınız değil mi?

Ben bir gazeteci olarak utandım.

Bir belediye başkanı makamında değil, bir otel odasında..

Bir defa değil 46 defa..

Belediyeden ihale alan müteahhitlerle buluşacak..

İhale kanuna apaçık aykırı şekilde, şartnamelerinin hazırlanmasından başlayın ihale bedellerinin belirlenmesine kadar bir sürü ahlaksızlığın konuşulduğu görüşmeler kayda alınmasın diye hem jammer kullanılacak, hem de kamera kapatılacak.

Ve bir gazeteci, bu rezilliği, “özel hayatın gizliliği” ile kapatmaya çalışacak.

İşte Ak Parti ile CHP arasındaki fark bu.

Ak Parti’de istisnaen de olsa, içinde yolsuzluk yapan birisi çıkarsa,soruşturmasını yapar, cezasını verir..

CHP ise, yandaş gazetecileri ile işlenen suçun, aslında bir suç olmadığını, bir hak olduğunu iddia eder ve suçun üstünü örter.

Hiç utanmadan, hırsızın başkasına ait malı çalarken, kayıt yapan kamerayı, özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği gerekçesiyle reddeder.

“Hırsız değil, kamera suçlu” der.

“Jammer kullanmak değil, rüşvet görüşmelerini kayıt altına almak suçtur” der.

Utanmazlık artık bu noktada.

Belediye başkanlığı koltuğuna oturduğu gün, Atatürk’ün bir köylü ile birlikte görüntüsünün resmedildiği tabloyu duvarına asan Ekrem İmamoğlu.

Bugün geldiğimiz noktada, o tablonun bulunduğu makamda değil, otel odalarında işlerini yürütüyor. 

İhale şartnameleri belediyede değil otel odalarında belirleniyor.

İhale karşılığında müteahhitlerin alacakları paralar, kesilecek vergiler, belediyenin muhasebe servisinde değil, otellerin gizli odalarında belirleniyor.

Ki o buluşmaların yapıldığı otelin sahibi de, belediyenin ihalelerine giren bir başka müteahhit.

Onunla da ayrı bir toplantı yapılmış mıdır, bunu da araştırmak gerekir.

Yoksa bir otel, milyonlarca lira verip kurduğu kamera sistemini, bir hokkabaz “rüşvet görüşmelerini rahat yapsın” diye kapattıramaz.

Kapattırdı ise sorumluluğunu da üstlenir.

Saygı Öztürk beyin şu tespitini de size aktarayım, rezilliğin ne boyutlara taşındığını görün:

“Görüntüsünün alınmasını istemeyen Ekrem İmamoğlu gibi tanınmış simaların görüşme yaptığı kişilerle kaydının alınmamasını istemesi de doğal.

yazının devamı 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER