SİYASET

Emin Pazarcı : Sezer’den Erdoğan’a Türkiye

Tarih
18 Nisan 2015
İzlenme
3541 Kişi

18 Nisan 2015

Astana 

Önceki gün Ankara Esenboğa Şeref Salonu’ndan Cumhurbaşkanlığı uçağı TC TUR’a bindik. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a eşlik eden geniş bir heyetle 4 saatten kısa bir uçuşun ardından Kazakistan’ın Başkenti Astana’ya indik. 
Kazakistan yolunda düşündüm; 2000’li yılların başlarına doğru gittim. Ahmet Necdet Sezer de 2000 Yılı’nda Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi’ne katılmak için aynı yolu kat etmişti. Ama O’nun durumu bizden farklıydı. 
Kelimenin tam anlamıyla bir rezalet yaşandı… 
Sezer’i taşıyan GAP uçağı arızalandı. Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek’e inmek zorunda kaldı. Arıza giderilemeyince, Kırgız Devlet Başkanı Askar Akayev’in kendisine tahsis ettiği uçakla Kazakistan’a geçebildi. 
Neler yazılmadı ki… 
Kimi gazete “GAP uçağı başa bela” başlığı attı. 
Kimisi, “Türkiye’nin itibarının sarsıldığına” vurgu yaptı. 
Aynı sıkıntı, Sezer’in ABD gezisinde de yaşandı. Sezer, ABD yolunda yine “uçak arızası” ile karşılaştı. Durum bu olunca, Amerika’ya Genelkurmay Başkanlığı’nın tahsis ettiği bir uçakla gidebildi. 
Ağır köşe yazıları yazıldı. Başbakanlığa hep aynı soru soruldu: 
“Türkiye bu kadar mı aciz? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanı’nı taşıyacak doğru dürüst bir uçak bulamıyor mu?” 
Bitmedi, devam edelim. Bizde “uçak” denince anlatılacak olay çok. ATA Uçağı’nın da Mesut Yılmaz’ın Başbakanlığı döneminde vukuatları çoktu. Sık sık tamir için İsviçre’ye gider gelirdi. Muhalefet de “isyan” noktasında tepki gösterir, sürekli olarak konuyu gündeme getirirdi. 
Çünkü ATA Uçağı’nın bakım masrafları 2 trilyon lirayı bulmuştu. 
O uçak bizi de vurdu. Eski Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan ile Katar’a gidip, zamanında geri dönemedik. Kabin basıncının ayarlanamaması sonucu saatlerce havaalanında beklemek zorunda kaldık. 
Bunları niye mi hatırlattım? Çünkü unutuldu gitti. 
Unutulmasaydı, Cumhurbaşkanlığı için TC TUR satın alınıp Türkiye’ye getirildiğinde öyle büyük fırtına koparılır mıydı? Öylesine eleştiriler ve haksızlıklar yapılabilir miydi? 
* * * 
Bizim unuttuğumuz o kadar çok şey var ki!.. 
Sezer’in 2000 Yılı’nda Kazakistan’da katıldığı Türkçe Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi’nde olup bitenleri de unuttuk. 
Sezer, Türk Cumhuriyetlerine öylesine mesafeli ve uzak durmuştu ki… 
Yaptığı konuşmalar ve tavırlarla Kazakistan ve Azerbaycan gibi ülkelerin Devlet Başkanlarını öyle rahatsız etmişti ki… 
Hatırlarsınız, o gezinin ardından Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri arasında bir “fetret devri” yaşandı. 
Türkeş, Özal ve Demirel’in çabalarının tamamı boşa gitti. Bu ülke, o dönemde yaşananların acısını uzun yıllar çekti. 
En acı olanı da… 
Orta Asya ve Türk Cumhuriyetleri denildiğinde mangalda kül bırakmayan koalisyonun malum ortakları bile o dönemde bütün olan bitenin üzerini kapatıp, sessiz kalmayı tercih etti. 
Eğer o dönem yaşanmasaydı… Eğer Orta Asya ve Türk Cumhuriyetleri ile ilişkiler, “süslü nutuklar atmakla” sınırlı kalmasaydı… 
Onca zaman heba edilmeseydi… 
Bugün çok farklı bir noktadaydık! 
* * *
Geçmişte yaşanan sıkıntılar geride kaldı. Artık, sadece Orta Asya değil, dünyanın her tarafına yönelik aktif bir dış politika yürütülüyor. 
Buna karşılık bir zihniyet var ki hiç değişmiyor… 
Tersine, “karalama”, “kötüleme” ve “takoz koymaya çalışma” olarak adlandıracağımız tavırlar, değişmediği gibi artıyor. 
O yüzden biz buradayken, Türkiye’den birileri çıkıp da “Ne işleri var oralarda. Ohhh, geziyor, keyif yapıyorlar” derlerse, inanın hiç şaşırmam. 

Akşam

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER