SİYASET

Emin Pazarcı : Lüzumsuz bir başbakanlık

Tarih
03 Aralık 2016
İzlenme
766 Kişi
Konu yeni değil. Biz, Osmanlı’dan bu yana anayasa tartışıyoruz. Başkanlık sistemi ise, 1970’li yıllardan beri Türkiye’nin gündeminde.

Yeni anayasa konusunda kimsenin bir itirazı yok. Bugün böyle bir ihtiyaç olduğu noktasında hemen herkes hemfikir. CHP’nin yaptığı itirazlar ve çıkışlar başkanlık sitemiyle ilgili.

Oysa, bunu yapması gereken en son siyasi parti CHP. Çünkü, başkanlık CHP’nin genlerinde var! Atatürk ve İnönü dönemlerine bakıldığında, fiili bir başkanlık sisteminden söz edilebilir.

Üstüne üstlük, bugün bununla övünen bir CHP söz konusu. Ne diyorlar, başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP’liler:

-Cumhuriyet’in ilk yılları çok ve büyük işler yapıldı.

Eğer öyle ise, bu büyük işler “Başkanlık Sistemi” ile yapıldı! Uygulamayı övmek ama kağıt üzerinde karşı çıkmak büyük bir çelişki!

Devam edelim…

CHP, 140 yıllık “parlamenter tecrübemizden” bahsediyor. Acaba öyle mi? Çünkü, o 140 yılın bir bölümünde Abdülhamit işin başındaydı. Ayrıca bir İttihat ve Terakki süreci yaşandı. Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte ülke yönetimine çok net bir biçimde Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü damgaları vuruldu. Ardından da Menderes, Özal ve Erdoğan dönemlerini yaşadık biz.

Bunların büyük bölümünde, kör-topal, sakat ve tartışmalı olsa da fiilen Başkanlık Sistemi söz konusuydu. Hepsinde de “tek adam” suçlamaları ve tartışmaları vardı!

Açın dönemin gazetelerini bir bakın:

Bugün Erdoğan için söylenenler, o dönemlerde de İnönü, Menderes, Demirel ve Özal için söylenmişti.

Var mı buna bir itirazı olan?

Apaçık ortada: Türkiye’nin “140 yıllık parlamenter demokrasi deneyimi” hep tartışmaları beraberinde getirmiş. Fetret dönemleri de hep tartışmasız geçen sözde “sakin yıllarda” yaşanmış!

Herhalde yoktur buna itirazı olan.

***

Çok önemli ve ilginç olan bir nokta daha var…

Türkiye’nin yaptığı büyük atılımlar ise, hep iddia edilen “tek adam” dönemlerinde olmuş. Mesela Menderes, önemli adımlar atmış. Ülke, Demirel’li yıllarda kalkınma hamleleri yapmış. Hatırlarsınız, Türkiye’nin çehresinin değişmesi Özal dönemine rastlar. Erdoğan ve Ak Parti iktidarlarından bahsetmiyorum. Çünkü onları hep birlikte yaşadık, biliniyor.

Tam bu noktada hatırlatmak istiyorum:

O yıllar hep, parlamenter demokrasinin askıya alındığı iddia edilen dönemlerdi!

Ve sormak istiyorum:

-Türkiye o yıllarda kaybetti mi, yoksa kazandı mı?

Dilerseniz bir de dışarıdan örnek verelim: Bakın dünyanın gelişmiş ülkelerine ve ekonomilerine. Çoğu, tam ya da yarı başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Demek ki, yürütülen algı operasyonlarının tersine başkanlık sisteminin, o yüceltilmeye çalışılan ve önümüzde sürekli engel olan bizdeki ucube parlamenter sistemden çok daha üstün tarafları var.

***

Biz, 7 Haziran sonrası, 4 partili Meclis’ten bir hükümet bile çıkaramadık. Hem de o Meclis’e halkın yüzde 97’sinin eğilimleri yansımıştı.

Daha sonra başımıza gelenleri biliyorsunuz. Çok büyük sıkıntılar yaşanabilirdi ama yaşanmadı. Çünkü, Türkiye’de fiili bir başkanlık sistemi vardı.

Bugün de dört bir yandan saldırı altında olmamıza rağmen, dimdik ayaktayız. Bunu da yine o beğenilmeyen, yerden yere vurulmaya çalışılan fiili duruma borçluyuz. Şimdi bırakalım, o “140 yıllık parlamenter demokrasi tecrübemiz var” türünden boş lafları. Bizim binlerce yıllık başkanlık deneyimimiz var. Üstelik, o dönemlerde büyük başarıların altına imza atmışız.

Eski Türklerde Başkanlık İdaresi hâkimdi. Osmanlı’ya baktığımızda da Başkanlık Sistemi hüküm sürüyordu. Peygamberimiz ve dört halife dönemlerinde de tercih edilen sistem, Başkanlık İdaresi idi.

Altın yıllardır onlar!

Parlamenter sistem denemelerimiz ise, hep sancılarla dolu oldu. Cumhurbaşkanlığı’nın (Devlet Başkanlığının) altına fuzuli bir Başbakanlık makamı yerleştirdik. Hem karar alma mekanizmalarını yavaşlattık, hem de lüzumsuz çekişmeler ve kavgalara zemin açtık. Hatırlarsınız, Bülent Ecevit ile Ahmet Necdet Sezer çekişmesinin bu ülkeye nelere mal olduğunu!

Lafı fazla uzatmanın anlamı yok. Kim ne derse desin, kim aksini iddia ederse etsin, kim takoz koymaya kalkarsa kalksın… Başkanlık, bu ülkenin önünü açacak bir gerekliliktir. Çok şükür yola da çıkılmıştır.

Akşam
3 Aralık 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER