SİYASET

Emin Pazarcı : Erdoğan 12’den vurdu

Tarih
12 Şubat 2016
İzlenme
5725 Kişi

Yıllar, yıllar önceydi. Dehşete düşmüştüm o gün. Açtığım zarftan kargacık burgacık, özensizce yazılmış bir metin çıkmıştı. Baştan aşağı imha hataları ile doluydu. Altında kimliği yazan kişinin yaptığı görev inanılır gibi değildi:

“Türkçe öğretmeni…”
Aradan yıllar geçti. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde bir süre ders verdim. Gazetecilik mesleğini seçen gençlerin yazdıkları metinler önüme geldi. Onların bazıları da dehşet vericiydi. Yapılan Türkçe ve imla hataları, inanılır ve anlatılır gibi değildi.
Düşünüldüğünde, ortada şaşırtıcı bir durumda da yoktu aslında. Bana mektup yazan Türkçe öğretmeni ve benzerleri yetiştirmişti bu gençleri! Mesleğini hakkıyla yapan öğretmenlerimizi tenzih ederim ama piyasada “öğretmen” sıfatlı bu tür insanlar o kadar çok ki! Bunların en son örneği de bir siyasi partinin tepesindeki kişinin eşi. Okumuşsunuzdur hakkında çıkan haberleri. “Öğretmen”, ama okula gittiği günler sayılı.
Maalesef ülke olarak çok ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. İşte, Cumhurbaşkanı Erdoğan da öğretmen atama töreninde bu soruna dikkat çekti. Öğretmen adaylarına uyarıda bulunma ihtiyacı hissetti:
-Maaş edindim diye yola çıkıyorsanız, yanlış yoldasınız. Siz, kendinizi bu yola adayacaksınız.
Ve ekledi:
-Öğretmenlik herhangi bir meslek değildir. Çünkü elimizdeki en büyük sermayemiz, çocuklarımız ve gençlerimizdir.
* * *
Şimdi biraz gerilere gidelim, o büyük sermaye öğretmenlerimiz tarafından nasıl değerlendirilirdi, bakalım. Allah rahmet eylesin, bir Fethiye Gökbayrak vardı. İlkokulda öğretmenimdi…
Sınıfta verdiği derslerin yanı sıra, akşamları da öğrencilerinin evlerini gezerdi. Sadece kahve içer, başka ikram kabul etmezdi. Aileleri ile görüşüp, öğrencisini daha iyi tanımaya çalışırdı. Sorar, öğrenir, tavsiyelerde bulunurdu.
O yıllar her sabah “andımızı” okurduk. Ama bizimki başkaydı. Fethiye Hanım bir ekleme yapmıştı:
“Yalan bütün fenalıkların anasıdır, Türk çocuğu yalan söylemez.”
İsrafı hiç sevmezdi. Bu yüzden bize pek fazla kâğıt-kalem kullandırmazdı. Matematik problemlerini aklımızda tutmamızı, yine çözümünü zihnimizden yaparak, sonucu kulağına söylememizi isterdi. Çözümü ilk bulanı da mutlaka ödüllendirirdi.
Mesela tahtaya kaldırırdı birimizi:
-1539… Şimdi 13, 13 geri say bakalım.
Sayardık, teklemezdik, biliyor musunuz?
Ya da müfredat dışına çıkar, “Bugün Kurtuluş Savaşı’nı anlatacağım” derdi. Bu milletin ateşle imtihanını örnekler vererek aktarırdı bize.
Testle tost arasına sıkışmış değildik o yıllarda. Ezber çok önemliydi bizim için. İlkokul 2. sınıfta, Mehmet Akif’in şu dizelerini ezberlemiştik:
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem / Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem…”
Okuma yazmayı söktüğümüz günlerde, İstiklal Marşımızın bütün kıtalarını ezbere biliyorduk biz. CHP ve MHP’nin “Cumhurbaşkanı Adayı” diye önümüze koyduğu Ekmeleddin İhsanoğlu gibi Çanakkale Şehitleri Şiiri ile karıştırmıyorduk.
* * *
Cumhurbaşkanı’nın da altını çizdiği gibi Fethiye Hanım, eğitime ve çocuklarına adamıştı kendini. Okuldaki diğer öğretmenler de çok farklı değildi.
Fethiye Hanım, sadece müfredatı uygulayıp, mesai doldurma telaşında olmadı. Bize hayatı da öğretti… Yumruklarımızı sıktık sınıfta. Ama kavga etmek için değil. Yumruklarımızdan hangi ayın kaç çektiğini hesap ettik. Alacağımız çorabın ayağımıza uyup uymayacağını o yumruklarla ölçmeyi öğrendik.
Sadece ders yapmadık sınıfta. Milli ve manevi değerlerle de donatıldık…
Sakın abartılı gelmesin size. O ilkokulda öğrendiğimiz bilgiler, ortaokul, lise ve üniversitede de işimize yaradı. Üstelik bugün bile faydalanıyoruz.
Evet, çocuklarımız bizim en büyük sermayemiz. Erdoğan’ın dediği gibi öğretmenlik de herhangi bir meslek değil. İşte bu yüzden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı uyarı çok, ama çok önemli. Erdoğan, yıllardır kanayan ciddi bir yarayla parmak bastı bence!

Akşam
12 Şubat 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER