GÜNCEL

Bülent Orakoğlu : 90’lı yıllarda bazı paşalara suikastların nedeni Ergenekon’u deşifre etme korkusu muydu?

Tarih
09 Temmuz 2019
İzlenme
997 Kişi

İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen Ergenekon davasında sanıkların tamamına “beraat” kararı verildi. Yargıtay’ın bozma kararı sonrasında Ergenekon davasına yeniden bakan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Abdurrahman Hacısalihoğlu, “Ergenekon yoktur” iddiasında bulunurken, Özden Örnek’e ait günlüklerde ifade edilen Ayışığı, Sarıkız, Yakamoz ve Eldiven isimli darbe planlarının varlığını kabul ettiği mütalaasında, yazılanların dosyaya ve iddiaya konu terör örgütü ile irtibatının maddi delillerle ilişkilendirilemediği değerlendirmesinde bulunmuştu. Görülüyor ki savcının hazırladığı mütalaanın tüm sanıklar açısından mahkemece kabul edilmesinde, FETÖ’nün Ergenekon davasını sulandırarak Türkiye’nin derin yapılar ve darbeciler ile hesaplaşmasını engelleme stratejisi içinde suçsuz birçok askere kumpas kurarak mağduriyetlerine yol açması etkili olmuş görünüyor. Ancak, mahkemece ‘’Ergenekon yoktur ‘’kararının tüm sanıklar açısından kabul edilerek bu yönde beraat kararı verilmesi 22 ayrı iddianameden oluşan bu önemli davada suçsuzların yanında suçluların da aklanmasına yol açacak. Bu durum şüphesiz adaletin tecelli etmesini engellerken kamu vicdanını da önemli bir ölçüde sarsacaktır. Zira Cumhuriyet Mitingleri devlet içindeki derin yapılanmaların (Ergenekon)hükümet aleyhine harekete geçirilerek ‘ordu’nun göreve çağrıldığı darbe girişimlerinin ilk işaret fişekleriydi diyebiliriz. Mahkeme “Ergenekon yoktur” kararını verirken şüphesiz güvenlik ve istihbarat bürokrasisinden Genel Kurmay Başkanı ve İçişleri Bakanlığı’na kadar uzanan geniş bir yelpazede bu konuda yapılan soruşturmalardan bir netice alınmaması üzerine bu önemli kararı almış görünüyor.

bülent orakoğlu ile ilgili görsel sonucu

Milli olmayan ve iliklerimize kadar sızmış ve işlemiş illegal bir yapının gerek güvenlik bürokrasisi ve yargıda tam araştırılamadığı kanaatini taşıyorum. Gladyo ve Ergenekon aynı özelliklere sahip iki yapı. Bu yüzden Ergenekon’u, devleti komünizmden ziyade siyasal İslam ve ayrılıkçı hareketlerden koruyan, Gladyo’nun 21. yüzyıl versiyonu olarak tarif edebiliriz sanırım. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi Türkiye’nin NATO’ya üye olduğu tarihlerde tüm NATO Paktı ülkelerinde kurulan ve bu süreçte yalnızca Ordu ve İstihbarat birimlerince bilinen siyasi iktidarların bilgisi dışındaki ‘gölge ordular’ bu tarihte Türkiye’de de oluşturulmuştu. (Ergenekon) Kumpas Ergenekon ise 2006 yılında Emniyet İstihbarat Dairesi’ne sızmış FETÖ’cü polis müdürü Recep Güven’in marifeti ile oluşturularak 2007’de Ergenekon operasyonlarına başlanmıştı. Amaç asıl Ergenokon’u sulandırarak Türkiye’nin derin yapı ve darbecilerle yüzleşmesini engelleyerek FETÖ’nün darbelerine zemin hazırlamaktı. Bugün tüm üyeleri ya hapiste ya da firarda olan, dönemin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel FETÖ tarafından 2007’de Faaliyete geçirilen Kumpas Ergenekon’dan önce ABD ve İngiltere mahreçli Gladyo yapısı Türk Ergenokonu’nu bilen az sayıda kişiyi mahkemeye çağırarak ‘Biz yargı olarak 2007 tarihinde başladığımız ve bilgi sahibi olduğumuz ETÖ’yü sen nereden biliyorsun, bu örgüte üye misin şeklinde sıkıştırıyor gerekiyorsa tutuklama talebinde bile bulunabiliyodu.

Ergenekon’u ilk olarak Türkiye’ye anlatan kişi, Ergenekon’un işleyiş ve yapılanması hakkında bilgi veren kişi, hatta “Türk Ordusu’nu Ergenekon’un üst yapısı olarak” tanımlayan kişi, geçmişte aynı örgüte üye olmak suçundan yargılanıyor, bir garip. Bir garip, çünkü Mütercimler bu ifade ve açıklamalarıyla hem örgütü hem de kendini ihbar etmiş oluyor… Yani Mütercimler “on ila yirmi yıl hapis cezası” istemiyle yargılanıyordu bu davada. Gözaltı sonrası serbest bırakıldı Erol Mütercimler, tıpkı bizim ünlü köstebek Yalçın Tanfer gibi, ta başından beri “iddiaları doğru farz ve kabul edilen” ama hakkında araştırma yapılmayan Tuncay Güney gibi.

Silivri’ye mahkemeye davet edilen firari hain Can Dündar’ın çağrılma nedeni ise Celal Kazdağlı ile birlikte 1997 yılında yazdıkları ‘Ergenekon’ kitabıydı. Mahkeme heyeti Ergenekon davasının açılmasından 10 yıl önce bu ismin deşifre edilmesinin sırrını soruyordu. Can Dündar’a göre kitapta yazdıkları örgütle, mahkeme salonunda yargılanan ‘örgüt’’ aynı yapı değildi. Bu konu mahkeme tarafından asla irdelenmemişti.

yazının devamı 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER