SİYASET

Ali Turhan : OSMANLI’DAN DAHA GÜÇLÜ TÜRKİYE

Tarih
22 Ağustos 2016
İzlenme
7211 Kişi

UZUN BACAKLI;

Bu cümleyi seviyorum, eskiye dair ne kadar güzel hikaye yaşanmışsa, anımsamama sebep oluyor. Dünyada ne kadar İslam düşmanı varsa, bu uzun bacaklının eteğinin altında toplanıyor. Etek dediysemde PKK’lı cahillerin fistanlarından değil. Baya kelli felli İSKOÇ eteği.  Sakın bu cümleyi hayranlık  gibi algılamayın, çünkü Büyük Britanya İslamiyet’ten haz etmeyen ve memleketine ihanet etmeyi meziyet sayanların ANA vatanıdır.  Şimdi oralardan mezun olmuş, burs almış veya kraliçe nişanına sahip olan insanlar yazıyı dinlerken  ‘Hadi ordan.’ diyebilirler. Zira onlara göre UZUN BACAKLI olmadan dünyada hiçbir şey düzenli olamazdı. Bunu  neden böyle söylediğimi düşünen okur ve dinleyicilerimiz  için küçük bir anektot!

 17-25 aralıktan sonra, hatırlı dostlar cumhurbaşkanına gelip UZUN BACAKLI görüşmek istiyor dediler.  Muhattaptan gelen olumsuz cevap hoşlarına gitmedi. Diğer tarafa ilettiklerindeyse güçsüzlükleri ortaya çıktı. Bu yüzdendirki sesleri bir anda kesildi.

Size birkaç hikaye anlatacağım,ondan sonra karar sizin!

Ama size önce bir soru sorayım…

LONDRA’nın Arnavut kaldırımlı taşları  300 yıldır yerinde  durup değişmezken, İslam coğrafyasının  her karış  toprağı  neden altüst ediliyor?

Başlıyoruz…

 PEYGAMBER EFENDİMİZ’in  müjdesi üzerine alınan şu mübarek  belde, ‘Şehr-i  İSTANBUL’

13 KASIM 1918  günü düşman postallarıyla tanıştı.  465 yıllık başkent , koca hanedanın yaşayan en büyük şahiti  bu güzide şehir, UZUN BACAKLI  ve şurekası tarafından işgal ediliyordu. Bu muhim tarihe dikkat çekmemin sebebi ise  anlatıcağım olay bu süreç esnasında ortaya çıktı.  İşgalin sürdüğü günlerde, İSTANBUL’un  her köşesi parselleniyordu. Birleşik Krallıktan yola çıkan İNG��LİZ temsilcisi  tren yolculuğuyla Sirkeci Garı’na kadar geldi. Uzun süre kalmak için geldiği bu şehre saatlerdir  imrenerek bakıyordu. Öyle ya  en sonunda ona sahip olmuşlardı. Gururlanmasında ne yapsın değil mi.. İşte böyle kasvetli bir günde  trenden indirilen bavullar at arabasına yüklendi. Büyükelçi kalacağı otele gitmek için arabaya bindiği sırada dört kişi arabaya doğru yaklaştı.  Korumakta olan askerler bir anda silahlarına doğru hamle yaptılar. Temsilci eliyle askerlere, durun diye işaret etti. Gelenlerden biri kırık bir İngilizce’yle hürmet göstermek için geldiklerini,  bunun için arkadaşlarına ve kendisine fırsat verilmesi gerektiğini bildirdi. Temsilci, az önce askerlere durun işareti yaptığı eliyle olur  işareti yapıyordu…

Buraya dikkat!

Bu hareketten cesaret alan onursuz adamlar, kaşla göz arasında atları arabadan çözüp yerine  kendilerini bağladılar. Evet evet artık arabayı insan kılığındaki bu hainler çekecekti. Nitekimde öyle oldu. Herkesin  şaşkın bakışları arasında bu gurursuz adamlar at arabasını gideceği yere kadar çektiler. Millete yapılabilecek en büyük ihanete imza atan bu adamlardan birinin ismi ALİ KEMAL’di . Bu topraklarda yaşayıp , gazetecilik yapan ve  yazar olarak tanınan bu şahsiyet, o gün sahiplerine karşı gereğini yapmış, bağlılığını göstermişti. Çok geçmeden istanbul’da İNGİLİZ MUHRİPLERİ derneğini kurarak işgalin sivil ayağını da gerçekleştiren bu zatı muhterem, bir süre sonra İngiliz bir hanınmla evlenip kendini  UZUN BACAKLI’nın eteğinin altına attı.

 Burda biraz duralım !

Şimdi  15 TEMMUZ 2016 günü kalkışma gerçekleşmiş olsaydı, yani MISIR gibi olsaydık ve İNGİLİZ temsilcisi Türkiye’ye gelmiş olsaydı, havaalanı çıkışında yabancı ülke bayrakları sallayan kimine göre ünlü yahut kendini gazeteci sanan vatan hainleri karşılamaz mıydı onları?

 Karşılardı değil mi? İşte tam da o günkü gibi..

 Sahi yeri gelmişken  gazeteci-yazar CAN DÜNDAR vardı,  SILA ‘dan uzakta yaşayan, hani adliye önünde saldırıya uğrayıp, hanımın arkasına saklanan, bildiniz değil mi?

Neyse o kendini bilir zaten..

Sahi  MİT tırlarına gıcıktın ya, düzeldin mi acaba?  CAN, konu  MİT tırları değildi ki sen daha anlamadın mı?

 Mevzu da, hain deyince nasıl da dağılıyor.

 

Devam edelim.

Her neyse İstanbul’un işgali daha son bulmadan, at arabasını çeken şahsiyetler bir şekilde rabbine kavuştu. Ali Kemal ölünce çocuğuyla ortada kalan hanımı  Türkiye’de  durmasının kendisi için tehlikeli olacağına karar verip  ana vatanına kaçtı. Zaman içerisinde bu çocuğundan da dünyaya bir çocuk geldi. Şimdi diyeceksiniz ki iyiymiş ama bana ne? Öyle demeyin, bu kendi şahsına münhasır adam şimdilerde UZUN bacaklının DIŞ İŞLERİ BAKANLIĞI’nı yapan ve dünyanın da  Türk asıllı olduğunu iddaa ettiği BORİS..  Sakın olaki o BORİS bizim BORİS’miymiş demeyin. Kesinlikle sizin değil.  Dedesi bu memlekete ne yapmış ki karşılığı bu kadar büyük olmuş.  Sanırım bir koyup on almak tam da böyle bir şey olsa gerek..

Devam edelim

Bu da diğer hikayemiz;

Kısa bir zaman önce Balkan hücresi uyandırılmıştı. Türkiye’ye gelen bu ekip   17 Nisan günü  diğer hücrelerle beraber teşkilatın son cumhurbaşkanının mezarı başında toplanmıştı.

 Yaşça en ihtiyar olan söze başladı,

’Dostlar güneş belirdi, artık yıldızlara bakarak yön tayin edilemez. Atalarının yolundan gideceklerin  armağanlarını hazır edin. Başlarını göğe kaldıralım. Bu bedduanın bizi tuttuğu yeter, artık sözde durma vaktidir. Mahşerli günde en üste talip olanlar ahitlerini tutsunlar. Topraktan aldıkları  namuslarını  naftalinden arındırsınlar. Çifte su verilmişe, kandan başka bir şey bulaştırmasınlar. Bu toprakları meyvesiz ağaçlarla süsleyenleri, çekirge sürüleriyle ağlatsınlar. Buluşmak için söz tutanlar namazdan sonra kavuşsunlar.  Yeni yurda doğru yürüyün. Ardına dönüp bakan helalleşmek için baksın. En büyük zaafın şehitliğe yaslanmak olsun.  ALLAH var gam yok…’

Burdan sonrası resmi kayıt;

Bu  buluşmadan sonra onlara ne oldu bilinmez ama istanbulda kasım ayı gürültülü geçti. İki adet sinegog içindekilerle beraber bombalandı. Dünya üzerinde İSRAİL’e ait bir yer ilk defa bombalanıyordu.  Toplamda 27 ölü ve 669 yaralı, bilonço oldukça ağırdı. Bu patlamadan kısa bir zaman sonra, HSBC  genel merkezi ve aynı anda İNGİLİZ konsolosluğu da bombalı  eyleme  maruz kalıyordu . Burdaki bilançoda ise, 31 ölü 400 yaralı  vardı, yani burdaki durumda  diğerleri kadar korkunçtu. Tüm patlamalar canlı bomba kullanarak  yapılmıştı. Olayın arkasında radikal bir grup olmalıydı. Zira canlı bomba kullanılarak yapılan bir operasyonda inanmış insanlar olması gerekiyordu. Yada kimyasala alıştırılmış insanlar.

Tabi beş gündür ‘TÜRKİYE topraklarında İSRAİL vuruldu!’ diyen medya bir anda ‘TÜRKİYE aynı zamanda  İNGİLTEREYİ’de  vurdu!’ diyordu. Daha enterasanı bazı karanlık odaklar aynı zamanda ABD vurulmuş oldu demeye başladılar. İlk başlarda kimse bir şey anlamadı. Daha sonra ortaya çıkan ayrıntılara bakılınca durum anlaşıldı. Çünkü HSBC bankası AMERİKAN sermayeli bir İNGİLİZ bankasıydı.  Çok daha garibiyse bu kadar ağır bilançoyu El Kaide üslenmişti. Şimdi siz gariplik bunun neresinde El Kaide daha önce de yaptı diyeceksiniz. Şöyle ki bu olay tek sinegoglarla kalsaydı İSRAİL  ilk defa vurulmuş olacaktı.   Ama HSBC ve KONSOLOSLUK devreye girince terör eylemine dönüştü. Yani  AK PARTİ  devletin daha damarlarına girmeden  El Kaide çıkıp hükümete doğum günü hediyesi verdi. Önce İSRAİL’i sonra İNGİLTERE’yi ve AMERİKA’yı bir yaşındaki  bu taze hükümete sunuyordu. Gerçi bunu önceki CUMHURBAŞKANI  SEZER ‘den  dinlemek lazım. Zira o dönemki bir numara oydu. Devlet sırrı derse de, şaşırmayın.Çünkü eskiden adet buydu, eğer işin içinde devlet varsa yetkililer görmez, bilmez, duymaz oluyordu. Bu kadar resmi hatırlatma yeter.                                   

 Memleketin gerçek sahipleri müsafirlerini ağırlamaya  karar vermişti.

Hikayeye devam edelim.

Ankara öğretmen evinin yanında, küçük bir mezarlıkta hazır bulunan hücreler,  4 eksik ve 2 yeni musafirle toplanmıştı.  Bu soğuk Ankara sabahında görevi tamamlamanın sıcaklığını duyan bir grup adam, sessizce birbirlerine bakıyorlardı. Bir önceki buluşmada konuşan hatip yeni söz almaya hazırlanıyordu. Herkesi iyice süzdükten sonra gururlu bir edayla söze başladı.

‘Dostlar; başarınca eksilen, ahidde tamdır. Uçmağa duranlar, kıyamda  tamdır. Söğüt özünde bir olanlar, çınar da tamdır. Doğru kapıyı vuranlar, hünerde tamdır. Peşreve duranlar, şekilde tamdır. Soyunu kanla yıkayan gönüller, tohumda tamdır.  SELÇUKLU’nun oğullarını SELAHADDİN EYYUBİ’nin  çocuklarıyla, OSMANLI’nın torunlarını ENDÜLÜS’ün saraylarıyla birleştireceğiz. Hz. Muhammet(sav)’in müjdesine mazhar olmak için bekleyen ümmet olup, ROMA’nın fethini bekleyeceğiz. O güne kadar  oğlanlarınızla ordu, kızlarınızla oba kurasınız. Koç koç evlatlarınız adınızı yaysın. Herkes size akıl danışsın. Ayağınıza taş değmesin. Ve dünya ayağınıza gelsin.’

Bir dosta edilecek en iyi duayı etmiş ve sözünü bitirmişti.  Eliyle  sol tarafında duran musafiri işaret etti. Herkes o tarafa doğru dikkat kesildi.

Musafir kendine işareti görünce yüksek bir sesle,

‘669 çocuğun hayatını kurtaran  SIR NİCOLAS WİNTON  geçen ayın 27 sinde öldü. SCHİNDLER  listesi tamamlandı. Artık nişanı alınıp, bu topraklardaki yeni sahibine getirilecek.’ dedi.

 Hatibin şimdi sağ eli havadaydı ve diğer müsafiri işaret ediyordu.

Aynı ses tonuyla ikinci konuk başladı,

‘Balmoral kalesinde resimlenen ve bedduası 400 yıl sürecek olanın naaşı 31 Mart günü yıldız sarayına  teslim edildi. Artık bedduası bizden ötede yeni sahibine gitmekte. Osmanlı’dan daha güçlü bir Türkiye için elini güçlendirecek olan bu hediyeler kabul edildi.’

 dedi ve sustu.

Şimdi  son söz hatipdeydi.

 Mezarın başına doğru yürüdü ve gururlu bir sesle,

‘DEVLET BİZİZ, MİLLET BİZİZ, HÜKÜMET DE BİZDE ‘

 

SAYGILARIMLA. 


Sesli Makale
22 AĞustos 2016


 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

  • YORUMLAR
  • rıza taban

    28 Ağustos 2016
    4 2
    sayın ali turhan bey.makalenizi okudum ve anlayabilmek için 31 mart vakasını,balmolar kalesini,abdulhamitin bedduasını yıldız sarayında infaz edilen deniz subayını falan araştırıp anladım tamam da,17 nisanda son teşkilatatın son cumhurbaşkanı ve ankara öğretenevine yakın küçük mezarlıkta toplanan gurubu anlayamadım.eğer özelden yazarsanız sevinirim.belliki açıktan yazamıyorsunuz.ya da kaynak gösterseniz araştırsam iyi olur.selam ve saygılar.
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER