TARİH

Ali Turhan : KAFKAS İSLAM ORDUSU

Tarih
27 Ekim 2016
İzlenme
2886 Kişi
Aslında bu yazıya, cennet mekân sultan Abdülhamit Han’ın petrolleri diye başlayacaktım. Ama gel gör ki incelemelerim sırasında en az Sultan’ın konumu kadar kahramanlık gerektiren olaylar vuku bulmuş.

Küçük bir bilgi vererek yazımıza geçelim;

Şimdi bu günlerde Fatih Kalkanı ile gündem de olan Halep, Gaziantep, Musul, Hakkâri var ya. İşte 1800’lü yılların son çeyreğinde Alman bir mühendis, Sultanın mührü ile mühürlenmiş bir fermanla Osmanlı’nın petrol haritasını çıkarmış.

Atmış beş özel noktada rezervi ve kalitesi yüksek petrol.

Osmanlı’nın gücünün son demlerine denk gelen bu harita, korunması için Topkapı sarayına bırakılmış.

Şimdi size bir soru; bu harita herhangi bir kopyası yapılmadan tek başına bir nüsha olarak mı kalmıştır?

İzniniz olursa bir soru daha…

Bu atmış beş noktanın atmışını Lozan da terk ettiğimizi biliyor musunuz?

İsmet, ismet kulakların çınlasın ismet.

Devam edelim.

Mühendis Alman, bölgenin kelle keseni İngiliz, Osmanlının son dönemi.

Britanya, Rusya ve Almanya tuhaf bir şekilde 1.dünya savasından önce bir araya gelmişler. Sultanın petrol haritası ise Lozan da kaybettiğimiz yerleri kapsıyorken, kalan yerlerse Doğu Anadolu’yu da içine alıyor.

Yani o bölgelerdeki kanın durmaması, dış güçlerin desteğinin hiç eksik olmaması, sürekli koparılmaya hazır bir parça gibi tutulması, ardı ardına şehit vermemizin sebebi bu kan emici arkadaşların petrole olan açlığından.

Devam…

1900 yılların başında, Almanya ve Türkiye’nin arasından su sızmadığı günlerde, hani iki gemilerini gönderip te bize sığındıkları dönemde, bizimde onlara uyarak 1. Dünya savasına girdiğimiz günlerde. Es cümleyle.

Yani 1909-1918 arası ittihat ve terakkini at koşturduğu zamanlardan, küçük bir hatırlatma sorusu.

Cennet mekân ABDULHAMİTTEN sonra Osmanlının tüm bakiyesini yiyen ve tarih kitapların da ismi çok geçirilmeyerek korunan, ittihat ve terakkinin kendine göre kararlar çıkarttığı padişahı kimdi?

Devam edelim.

1918 de Türkiye’nin doğusunda bir millet iki devlet olan, Azerbaycan kan ağlıyordu. Bolşevik ihtilalinden güç alan Rusya, Ermeni taşnakları silahlandırıyor ve bölgedeki Müslüman Türk coğrafyasını ortadan kaldıracak çalışmalar yapıyordu. Bölgeden gelen katliam haberleri, Azerbaycan’ın çok hızlı bir şekilde Ermenilerin eline geçeceğini gösteriyordu. Plan Bolşevik gibi dursa da senaryo yazarı İNGİLİZ MİLLETLER TOPLULUĞUYDU. İşlerin yolunda gittiğini için memnun olduklarını Rusları her cephede destekleyerek gösteriyorlardı. Hazır memnuniyet demişken size Azerbaycan’ın İngiltere baş konsolosu MAC DONEL’İN kan dondurucu bir sözünü ifade edeyim.

ŞEHİRDE CESETLERDEN BAŞKA MÜSLÜMAN KALMADI.

Yapılan katliam sadece Bakü’yle sınırlı değildi. Diğer illerde de durum Bakü’den daha kötüydü

Hele ŞAMAHI’da, beldenin halkını camiye toplayıp, insanların gözleri önünde caminin imamına, ellerini ve kollarını kesip, gözlerini oymak sureti ile henüz canlı iken işkence yaptılar. Camideki tüm halkı kursuna dizerek katlettiler. Can Azerbaycan bu kaostan kurtulabilmek için Osmanlı’dan yardım istedi. Osmanlı bu yardımla Rusya, İngiltere ve Ermenistan’ı da karşısına alacaktı. Osmanlı ittihat ve terakki tarafından yönetildiği için böyle bir riske zaten girmezdi.

Ama devletin gerçek sahipleri Azerbaycan’ın bu sesine kulak verme zorunluluğunu iliklerine kadar hissediyordu. Nitekim kısa bir zaman sonra Nuri Paşa komutasında üç Tümen asker Azerbaycan’a ulaştı. Bölgeye geldiklerini duyan Müslüman halk, gönüllü olmak üzere Nuri Paşa’nın komutası altına girdiler. Ordu yeni takviyeleri ile beraber hızla harekata başladı. Azerbaycan’ın içlerine doğru ilerledikçe bazı tuhaflıklarda meydana geliyordu. İlk gün Ermenilerle ikinci gün Ruslarla üçüncü gün İngilizler ile çarpışıldı. Sanki dünya bir araya gelmiş küçücük Azerbaycan’ı Osmanlıdan koparma derdine düşmüştü.

Üçüncü günün aksamında Nuri Paşa askerlerine bir konuşma yaptı.

Biz Osmanlıya bağlı, kökünü Kafkaslardan alan, buradaki Müslüman milislerle güçlendirilmiş KAFKAS İSLAM ORDUSUYUZ. Azerbaycan’ın her karış toprağına özgürlük gelene ve bu uğurda kanımızın son damlasını dökene kadar savaşmaya devam edeceğiz.

Gerçek olan ise Nuri Paşa Kafkaslar ’da konuşlanacak bir ordunun ilk temellerini attıklarını bilmesiydi. Batum anlaşması imzalanırken Devletin gerçek sahipleri sanki o günleri görmüş, Lazım olacak olan meşru destek için anlaşmaya dördüncü maddeyi ilave etmişlerdi.

Bu harekât başladığı sırada diğer bir birlikte yani meşru olan Osmanlı ordusu İran sınırını geçerek Tebriz’e giriyordu. Yani her şey yolunda gidiyordu. En kötü haber Filistin cephesinden gelmişti. İngilizler ilerliyordu.

Küçük bir anekdot;

İNGİLİZLER KAFKAS İSLAM ordusunu durduramayınca Almanlardan yardım istediler.

Hani şu çok yakın olduğumuz Almanlar var ya Mehmet Reşat Paşa’ya ulaşıp harekatın durdurulması için emir çıkartırdılar. Yıldırım ordularının da mağlup olduğu o günlerde daha fazla direnemeyen padişah kararı onaylayıp ivedilikle orduyu geri çağırdı. Masada bu başarıyı kazanan Almanlara da ödül olarak Azerbaycan petrollerinden üç de bir kullanım hakkı verdiler. Yüz yıldır da almaya devam ediyorlar.

Haftanın hainini de böylece belirlemiş olalım.

Devam edelim;

Herkesin ezbere bildiği Türk Milliyetçilerinin ve ülkücü kardeşlerimizin de çok sevdiği Çırpınırdı Karadeniz türküsünün şairi Ahmet Cevat, bu meşhur eserini Nuri Paşa ve askerlerine ithaf ediyordu.

Bu galibiyete toprağa düşen şehitlere ve gazi olan Mehmetçiğin kahramanlıklarına bakılmaksızın 29 Eylül 1918 günü Osmanlı varlığı Azerbaycan topraklarında son buldu.17 kasımda da İngilizler komutasındaki taşnak ve kazaklardan oluşan ekip Bakü’yü işgal etti. Bürokrasiyi iyi idare eden İngilizler Nuri Paşa, Şevki Paşa gibi komutanların ivedilikle yargılanıp kurşuna dizilmelerini istediler. Tüm askerlerini Türkiye’ye getiren Nuri Paşa kuvvetlerini Kazım Karabekir paşaya teslim ettikten sonra olaylar yatışana kadar Almanya’ya gitti. Mevzu unutulduktan kısa bir süre sonra Türkiye’ye dönen Nuri pasa büyük bir fabrika ve dökümhane satın aldı. Yanında getirdiği mühendislerle, burayı

silah fabrikasına dönüştürdü. İmal ettiği havanları Mısır İsrail savasında Mısırlıların emrine verdi. Bu bölgeye yapılan sevkiyatlar zamanla şehir efsanelerine dönüştü.

Sonrasında ne mi oldu?

Çok büyüyen bu silah sanayi elim bir kaza sonucunda patladı. Nuri paşanın da patlama esnasında fabrikada olduğu söylenmesine rağmen cesedine ulaşılamadı. Ama o günlere dair dedikodulara bakılırsa bu patlamadan kısa bir süre önce İsrailli mühendislerden oluşan bir heyet fabrikayı gezmiş. Nuri paşa hatırı sayılır bir dostunu kıramamış ve heyetin fabrikayı incelemelerine izin vermiş. Bu ziyaretin patlamayla direk bir bağlantısı var mıydı sizlere bırakıyorum.

Ama şahsi kanaatim sudur ki Kur’an’ı Kerim Maide Suresi 51 de geçtiği gibi bize bizden başka dost yok.

Adını hatırlamadığımız tüm kahramanlarımızın ruhu şad olsun.

Saygılarımla


Seslimakale.com
27 Ekim 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

  • YORUMLAR
  • ALİ

    27 Ekim 2016
    0 1
    Tüm batı dünyasına rağmen fırat kalkanı ve musul operasyonunda yer almamız bunların nefesimizi kesme hevesini artırmış olmalı. Savaşta nefes cephanedir, silahtır. AMAN HA CEPHANELİKLERİMİZE DİKKAT.
  • Ayhan

    27 Ekim 2016
    0 1
    cok guzel tarihi bir yazi yamisiniz sayin Ali bey tarihler boyunca belliki hic hainler etrafimizda eksik olmamis cenabi Allahim bizleri ve ulkemizi korusun
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER