GÜNCEL

Abdurrahman Erzurum : Bize yaptırım uygula Amerika

Tarih
13 Mart 2018
İzlenme
1763 Kişi
Geçen hafta Türkiye’nin son dönem başlattığı Afrika açılımına değinmiş ve bu yazım için Afrin meselesi nedeniyle gerilen ABD-Türkiye ilişkilerine değineceğimi duyurmuştum.

Evet bilindiği gibi ABD dünyanın en güçlü ülkesi ve çok büyük imkanlara sahip. Ekonomisi, askeri gücü, medya yapılanması vb birçok dalda hiçbir ülkenin kendisiyle boy ölçüşemeyeceği bir güce sahip.
Birçok stratejist ABD’yi tarihte kurulmuş en büyük emperyal güç olarak tanımlarlarken, ABD’de de bundan önceki tüm imparatorluklar gibi, bu durumu devam ettirebilme düşüncesinde.
Son dönem Devlet Başkanı Trump’ın da açıkladığı yeni strateji belgesinde de görüldüğü gibi öncelik, Amerika’nın refahını korumak ve güçlendirmek ve tüm dünyada Amerika’nın etkinliğini, gücünü arttırmak.
İşte ABD bu düşünce uğruna dünya üzerindeki tüm gelişmeleri kontrol etmeye çalışmakta, uzun uzun yazmaya gerek olmayan bin bir yöntem ve taktikle Amerika’nın refahını korumakta ve güçlendirmektedir.
Bu kısımlar herkesçe malum.
ABD dünyada egemenliğini kurarken bazı ülkeleri kendisine müttefik olarak belirler. Türkiye de bunlardan bir tanesidir. Ülkemiz ile ABD arasında Kıbrıs harekatı dışında önemli bir problem yaşanmamıştır. Ya da daha değişik bir ifadeyle yaşama riski olduğunda darbeler, krizler Türkiye’nin aklına başına almasına yardımcı olmuştur.
ABD’nin sadece Türkiye ile değil tüm ülkeler ile ilişkisi aynıdır. Önce değil sadece Amerika çıkarları vardır. O çıkarlara hizmet eden herkes, her ülke dosttur. Uymayanlar ise terörist, barbar ve mutlaka müdahale edilmesi gereken devletlerdir.
ABD çıkarları için büyütür, kullanır sonra da ileride başına bela olmasın diye çöpe atar. Tam Roma taktiği.
İşte bu olayların son örneği de sınırlarımızda yaşanıyor. DAEŞ adıyla üretilen bir terör örgütüne müdahale etmek için Suriye ve Irak’a yerleşen ABD, bölgeyi en büyük destekçisi, hamisi ve koruyucusu olduğu İsrail devletinin isteklerine göre şekillendirmeye çalışıyor.
Bölgede Türkiye’yi defalarca şirazesinden çıktığında kullandığı PKK’ya direk destek veremeyeceği için YPG, PYD gibi birçok terör örgütünü kullanarak yeni devletler, yeni ordular ve oluşumlar kurmaya çalışıyor.
Tabi ki ABD’nin kurmayı planladığı kukla Kürt devleti, bölgedeki İran ve Türkiye’nin hoşuna gitmiyor. ABD burada iki devlete farklı söylemler ve projeler uyguluyor. Önce tabi ki ABD’nin gülen yüzü sahneye çıkıyor.
Suriye’de de aynısı olmuş ve ABD, Türkiye’ye oluşturulan gücün ayrılıkçı Kürtlerden değil de Arap ve Türkmenlerden de oluştuğunu sadece ismini değiştirerek kabul ettireceğini düşünmüştü. Mantığa bakın, bir ülkenin sınırında o ülke için problem olabilecek örgütler kuruluyor ve o ülke halkının örgüte isim değişikliği yapılarak ikna edilmesi planlanıyor.
Hani derler biz dışarından o kadar aptal mı görünüyoruz ya da ABD bu kadar mı kendine güveniyor. Aslında ABD bu sorularının cevabını defalarca almış durumda ama herhalde umut fakirin ekmeği misali belki bu sefer olur diye çalışıyor.
Önce seçimler ile denendi olmayınca, birçok ülkede başarıya ulaşılan turuncu devrimler denedi.
Sonra yine kuklalarını kullanarak, hukuki operasyonlar denedi.
Defalarca kriz senaryoları uygulamaya konuldu ama insanlar birikimleri dövizleri satarak ülke ekonomisine destek verdiler. Büyüme arttı iş sahaları çoğaldı.
PKK’yı denedi, hendek barikat savaşı başlattı, plana göre sivil halkın da katılımıyla ülke bölünecek veya Türkiye büyük bir kıskaca alınacaktı. JÖH ve PÖH’ler çıktı. Gerilla savaşında büyük tecrübesi olan aslanlarımızın Afrin’de görüyoruz ustalıklarını.
1960, 1980’de işe yarayan askeri darbe denedi. Fakat dünyada belki de hiçbir ülkeye nasip olmayacak şekilde halk tankların önüne çıkarak yüzlerce şehit ve gaziye rağmen hükümetine sahip çıktı.
Silah vermedi, yerli savunma sanayini engellemeye kalktı. Önceleri birkaç mühendis şaibeli şekilde ölünce sorun çözülüyordu ama bu sefer böyle olmadı. KORAL’lar, İHA’lar, SİHA’lar, yerli toplar, tüfekler rakip oldu kendisine.
İstihbaratı çok güçlü ve ülkeleri tanımak için birçok kurumları bulunan ABD, Türk milleti için elbet tarihsel ve sosyolojik bazı bilgilere sahipti ama bu kadarını da beklemiyordu.
Son olarak kontrolü ellerinden kayan Türkiye önce Fırat Kalkanı harekatı sonra da devam eden Afrin harekatı ile kendi çıkarları uğrunda sıcak çatışmaya girince ABD nasıl tepki vereceğini şaşırdı. Dışişleri başka konuşurken, Pentagon başka konuşmaya başladı. Trump bile telefonda başka, açıklamada başka konuştu.
ABD şimdi düşünüyor, yetiştirdiği, eğittiği ve ileride bağımsız hale getireceği güçleri Türk ordusu altında yok oluyor.
Bunu Türkiye’den başka bölgede yapabilecek güç yok. Ne İran ne başka bir ülke sınırları dışına çıkarak YPG’ye böyle bir operasyon düzenleyemezdi.
Başına çuval geçirdiği asker değildi Türk askeri artık. Gerçekten bu güne kadar lafı güzaftan öteye geçmeyen gücünü Türk Milletinden alan ordu sözü gerçek olmuş ve ordu millet bütünleşmişti. Çok dindar bir arkadaşım vardı geçen önceden iyilik olsun diye cami dışında bir yere para vermeyi istemezdim. Şimdi Kızılay ve Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfına bağış yapınca da iyilik yapmış olarak düşünüyorum” dedi. Gerçekten insanlar gece gündüz askeri için dualar ediyor, Kur’an okuyor. Camilerdeki “Ordularımızı havada karada koru” duasına artık çok gür bir şekilde amin deniyor.
Amerika işte tam bunu düşünüyor, bir şeyler denemenin yarar mı zarar mı getirdiğine karar veremiyor. Tüm engelleme ve dizayn çalışmaları Türkiye’nin daha güçlenmesine, birleşmesine sebep oluyor.
Darbeye karşı oluşan halk desteğine, milli meselelerde oluşan ittifaklara bakıyor. Afrin konusunda oluşan halk desteğini tartıyor. Yeni denemeler daha büyük birleşme ve kaynaşmaya vesile olur diye korkuyor.
Pragmatizmin vücut bulmuş şekli olan ABD tarihte defalarca yaptığı gibi güç veya daha iyi bir çıkar karşısında kesin dönüşler yapacak mı? Yoksa kafalarındaki büyük hedefleri için vekalet savaşları halinde düşük seviyede yürüttüğü Türkiye ile olan savaşını devam mı ettirecek.
ABD’de görünürde DAEŞ ile mücadele de kullanılan YPG’nin mücadeleyi bırakarak Türkiye’ye cevap vermesi durumunda kurdukları stratejilerinin çökmesini veya daha derinlerdeki diğer planlarının sekteye uğramasını cevapsız bırakmamayı savunanlar var ve çoğunluktalar.
Kongre'nin, Türkiye'ye karşı yaptırım kararı almaya hazırlandığı konuşuluyor. Plana göre, yaptırım listesine konulması için tartışılan isimler arasında adalet bakanı dahil bazı siyasetçiler, hakim ve savcılar bulunuyor.
Bugün ABD’nin İran’a karşı kullandığı söylem ile Türkiye’ye kullandığı söylem arasında fark çoktu ama zamanla bunun benzeşmesi bekleniyor.
Tercih ABD’nin, yıllardır büyümesini, bir olmasını, gelişmesini engelledikleri, her yönünü kontrol altına tutmaya çalıştıkları Türkiye artık bağımsızlığını ilan etti. Binlerce yıllık devlet, teşkilat ve savaşçılık deneyimi olan bir milleti bu kadar pasifize edebilmek bile başarı sayılır ama artık bitti.
Gelinen nokta da Türkiye’ye yapılan her operasyon büyümesine yol açıyor. Türkiye bir bir tüm korkularını test ediyor ve her birinden daha güçlenerek çıkıyor.
Bu işler Kongre’den, masa başında verilen kararlarla olmaz. Sahada olanlar bilenler uyarıyor. Nitekim geçenlerde CIA eski Başkanı Orgeneral David Petraeus'a olası bir Türk-ABD sıcak çatışmasında neler olabileceği konusunda uyarılarda bulundu.
Petraeus: "Orada durup iki defa düşünmeleri lazım. Türklerden bahsediyoruz, kontrolümüzdeki Araplardan değil. Düzenli taktik ve biz de bile olmayan disiplinli bir orduya sahipler. Geri çekilme gibi bir huyları yok ve bu olasılığı hiç düşünmüyorlar. Topyekün savaşan bir millet. Olasılık hesapları yapmıyorlar, akıllarında toprakları ve dinleri varsa kaygılanıp sonlarını düşünmüyorlar.
Buralar çok hoş ve gurur verici ama benim en çok son cümle hoşuma gitti.
“Şuan böyle kritik bir durum hem bizim için hem dünyanın geri kalanı için çok büyük bir risk teşkil eder”
Bizi dinlemiyorsunuz bari kendi komutanınızı dinleyin.

Ajanshaber
13 Mart 2018

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

  • YORUMLAR
  • Yavuz Selim

    13 Mart 2018
    4 0
    amerika ile müttefik olmanın yolu amerika'nın her isteğine boyun eğmekle mümkün. Dolayısıyla, her boyun eğme amerikayı biraz daha güçlendirmektir. Düşmanı olan kefereyi güçlendirmek Türkiye'nin işi olmamalı. Zayıflatmanın da yolları olmalı. Geç kalmadan niyazıyla.
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER