GÜNCEL

Yusuf Kaplan : Avrupa’nın korkusu boşuna değil: Avrupa, İslâm’a gebe…

Tarih
30 Ocak 2023
İzlenme
493 Kişi

Kitap yakma geleneği, Avrupalıların tarihlerinde karanlık bir perdedir. Kitap yakarak, hakikati perdeleyemezsiniz, yok edemezsiniz ki! Kitap yakmakla, sadece ne kadar bön ve berbat hakikat düşmanları zavallılar olduğunuzu ispat etmiş olursunuz! 

İsveç, Hollanda ve Danimarka'da Kur’ân’ı yakan kişi, meczup olabilir ama Tevrat’ın yakılmasına izin vermeyen İsveç’in Kur’ân’ın yakılmasına neden izin verdiği sorusu, Kur’ân yakma eyleminin kişisel bir eylem olmadığını gösterir, Avrupa’nın derin İslâm düşmanlığını ve karanlık ruhunu deşifre eder. 

MÜSLÜMANLAR KURDU, KORUDU; AVRUPALILAR YAKTI, YIKTI!

Müslümanlar, Avrupalıların kitaplarını yakmadılar. Avrupalılar kendi kitaplarını yakmaya kalkıştıklarında onlara karşı duran insanlar da onlar oldular!

Avrupalıların kitaplarını da, peygamberlerini de, filozoflarını da hem koruyanlar hem kendi dünyalarını kurarken onlardan beslenmekten çekinmeyeler hem de onları insanlığa sunanlar ve kendilerine tanıtanlar Müslümanlar oldu tarihte.

Müslümanlar kurdu, korudu; Avrupalılar yaktı, yıktı! Avrupa’ya apaydınlık bir dünya sunan, hakikat ışığının parlayan yıldızı Endülüs’ü Müslümanlar kurdu, Avrupalılar yıktı.

Avrupa’ya Balkanlar’a yüzyıllarca adaleti, hukuku, sulhü ve barışı Osmanlılar armağan ettiler, Avrupalılarda, yüzyıllarca Osmanlı’yı tarihten silmek için savaştılar ve içimizdeki İrlandalıların da marifetleriyle Osmanlı’yı tarihten silmeyi başardılar.

Yine Avrupalılar yakmaya, yıkmaya; Müslümanlar ise kurmaya, yaşatmaya, Avrupalıları  yaşadıkları anlam krizinden ve manevî / felsefî çöküşten kurtarmaya devam ediyorlar… O yüzden İslâm, insanlığın geleceğidir.

AVRUPA’NIN İSLÂM DÜŞMANLIĞININ KISA TARİHÇESİ…

İslâm, Avrupa tarihinin bir parçası aynı zamanda. Kurucu bir parçası. Yıkıcı değil kurucu.

Avrupa da, İslâm tarihinin bir parçası aslında. Ama İslâm gibi kurucu değil parçalayıcı, paramparça edici, yıkıcı, yok edici bir parçası. 

Önce Haçlı saldırılarıyla zirveye ulaşan bir yıkıcılık bu. Haçlı saldırıları bitmiş olabilir ama Haçlı zihniyeti bitmedi, bugün Avrupa’da Müslümanlara karşı yapılan saldırılara ve ırkçı muameleye bakınca da bitecek gibi görünmüyor. 

Haçlı zihniyeti hâlâ canlı ve zaman zaman çok fenâ hortluyor! Haçlı zihniyeti, seküler boyutlar kazanarak da olsa sürüyor ve İslâm ile Avrupa ilişkilerini belirlemeye devam ediyor…

Avrupalılar, İslâm’ı Avrupa’dan uzaklaştırmaya, Avrupa’nın hayatından silmeye çalışıyorlar yüzyıllardır.

Bin yıllık dünya tarihi, İslâm ile Avrupa arasındaki ilişkiler tarafından şekillendirilen bir tarihtir. Haçlı savaşları, Avrupa’nın İslâm’a ve İslâm dünyasına saldırılarının; rönesanslar ise, Avrupa’nın İslâm’dan aldıklarının hikâyesidir.

Avrupa’yı kendi kaynaklarıyla buluşturan da, Avrupa’yı kuran da, tarihe girmeye kışkırtan da, İslâm’dır.

İster savaşlar üzerinden olsun, ister kültürel, siyasî ve ticarî ilişkiler üzerinden olsun, İslâm Avrupa’yı kuran, Avrupa ise İslâm›ı yıkan bir aktör olarak işlev gördü.

İslâm-Avrupa ilişkilerinde İslâm varedici, kurucu bir rol oynarken; Avrupa yıkıcı, yok edici bir rol oynuyor. Bugüne kadar böyle oldu bu, bugünden sonra da böyle olacağı anlaşılıyor

AVRUPA’YI KURAN ÖTEKİ’Sİ: İSLÂM

Avrupa-İslâm ilişkilerine biraz yakından bakınca ve Avrupa’nın genelde din’le, özelde ise Hıristiyanlıkla imtihanını mercek altına alınca, Avrupa’nın İslâm’a karşı atacağı her adımın,  geliştireceği her korkunun, beklenin aksine, İslâm’ın önünü açacak umut ışığı olacağı, umut kıvılcımının çakılmasına yol açacağı, Avrupa’nın bu kez içeriden, kendiliğinden Müslümanlaşmasının yapıtaşlarını döşeyeceği, kapılarını açacağı görülecek inşallah…

Korkunun ecele faydası yok. Avrupa’da Hıristiyanlık bitti. Avrupalılar hem Hıristiyanlığı terkettiler hem de Hıristiyanlığın Avrupa’yı toparlayıp kendine getirmesini imkânsızlaştıracak kadar Hıristiyanlığı paçavraya çevirdiler. 

Hıristiyanlığı yıkarak inşa ettikleri modernlik de bitti, Avrupa’yı ayağa kaldıracak entelektüel gücü, enerjisi ve dinamizmi kalmadı. 

Postmodernlik, Avrupa’nın ölümünü, tarihten çekilişini geciktirme girişimi yalnızca. Postmodernlik hem bitişin, Avrupa fikrinin, idesinin yok oluşunun ifadesi, hem de bizatihî bir bitiş, bir yok oluş felsefesi. 

Felsefe olduğu için, yani kendi üstüne, yapıp ettikleri üzerine düşünme çabası olduğu için aslında postmodernlik Avrupa’nın yeniden toparlanmasına ve kendini yeniden üretmesine imkân tanıyabilir mi acaba, diye sorulabilir. Ama nafile. Nafile, çünkü Avrupa’nın varlığını sürdürebilmesi de, dünya üzerindeki Batı hâkimiyetinin sürdürülebilmesi de, kendisini felsefî olarak yeniden üretmesinden değil, karşısına çıkabilecek, hâkimiyetini tehlikeye sokabilecek güçlerin yok edilmesinden geçiyor.

İşte bu güç, İslâm. Avrupa, İslâm›ın gelişini durdurabilecek ne entelektüel donanıma, ne psikolojik direnç noktalarına ne de tutunulabilecek sağlam dînî kurumlara sahip.

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER