6 Ekim 2014...
Haşim Kılıç demiş ki:
“Türkiye’de korku iklimi var”!
“Bu iklim gazetecileri de etkiliyor”!
Haşim Bey keşke birkaç örnek verseydi.
Vermemiş.
Nasıl versin ki?
Dahası var.
“Temel hak ve özgürlükler konusunda mücadele etmek gerekir” diye buyurmuş.
Sonra da o “tarihi” çağrısını yapmış!
“Gazeteciler direnmeli”!
Neye, kime direnmeli sorusunun cevabı yok ama?
Neyse.
Hadi biz bir parça daha yakından bakalım Haşim Kılıç’ın sözlerine.
Haşim Bey aslında şunu söylemek istiyor.
BİR-Türkiye’de hükümetin sebep olduğu bir korku iklimi var.
İKİ- Hükümetten herkes gibi gazeteciler de korkuyor.
ÜÇ- Korkmayın ey gazeteciler! Direnin!
Aslında CHP de aynen böyle düşünüyor.
Tabii ki cemaat de!
Benzerlerini Fethullah Gülen de söylüyor.
Bu arkadaşlar nerede yaşıyor bilmiyorum!
Oktay Ekşi değil miydi sözü edilen o “korku iklimi” içinde “Şimdi, analarını bile satan işte o zihniyetin marifetlerini görüyoruz” diyen?
Sonra Erdoğan bu ağır sözler üzerine Oktay Ekşi’yi dava etmişti.
Hâkim yine o “korku iklimi” içinde Ekşi’nin yazısını “basın özgürlüğü kapsamında” değerlendirip davayı reddetmişti.
Ekrem Dumanlı o korku iklimi içinde Erdoğan’a “Yezid” demişti.
Fethullah Gülen “Firavun”!
Diğeri “haramzade”, beriki “başçalan”!
Hüseyin Aygün o korku iklimi içinde dine, dindarlara, Allah’a, kitaba, peygambere sövüyor!
Leman Sam’ın ağzı hiç durmuyor.
Sezen Aksu bile yardırıyor!
Bir diğeri Erdoğan için “Tipini…” diye başlayan iğrenç cümleler kuruyor.
Sözcü’sü, Karşı’sı, Taraf’ı, Bugün’ü, Zaman’ı, Radikal’i, şusu, busu…
Her Allah’ın günü hükümete, Erdoğan’a hakaret ediyor, küfrediyor!
Hem de bu korku iklimi içinde!
“Halk” bu korku iklimi içinde Gezi’ye çıkıp her türlü küfrü, hakareti edebiliyor.
Kemal Bey ağzını her açtığında “diktatör” diyor, “ana-a-a” diyor.
Yetmiyor, “milletin anasını bellediler” diyor. Mesela Yılmaz Özdil. O da bu korku iklimi içinde yazmıştı “Tükürmesinler diye mezar taşına, toma bekleyecek başında” şiirini!
Girin Google’a “Emin Çölaşan Erdoğan hakaret” yazın.
Bakın neler çıkacak?
Yahut “Bekir Coşkun Erdoğan hakaret” yazın.
“Vay be ne korkak gazetecilermiş bunlar!” diyeceksiniz!
Yahut direkt “Erdoğan’a hakaret” yazın.
Onlarca korkak gazeteci, aydın, sanatçı, yazar, siyasetçi, işadamı göreceksiniz!
Yine bu korku iklimi içinde cemaatçilerin sosyal medya üzerinden Erdoğan’a, hükümete ettikleri küfür ve hakaretlere bakın.
Örnekleri sayfalarca çoğaltabilirim.
Ne diyeyim Haşim Bey, bunları bile bile “korku ikliminden” söz edip, gazetecileri direnmeye çağırıyorsun ya; Vallahi korkulur senden!
Akşam
Haşim Kılıç demiş ki:
“Türkiye’de korku iklimi var”!
“Bu iklim gazetecileri de etkiliyor”!
Haşim Bey keşke birkaç örnek verseydi.
Vermemiş.
Nasıl versin ki?
Dahası var.
“Temel hak ve özgürlükler konusunda mücadele etmek gerekir” diye buyurmuş.
Sonra da o “tarihi” çağrısını yapmış!
“Gazeteciler direnmeli”!
Neye, kime direnmeli sorusunun cevabı yok ama?
Neyse.
Hadi biz bir parça daha yakından bakalım Haşim Kılıç’ın sözlerine.
Haşim Bey aslında şunu söylemek istiyor.
BİR-Türkiye’de hükümetin sebep olduğu bir korku iklimi var.
İKİ- Hükümetten herkes gibi gazeteciler de korkuyor.
ÜÇ- Korkmayın ey gazeteciler! Direnin!
Aslında CHP de aynen böyle düşünüyor.
Tabii ki cemaat de!
Benzerlerini Fethullah Gülen de söylüyor.
Bu arkadaşlar nerede yaşıyor bilmiyorum!
Oktay Ekşi değil miydi sözü edilen o “korku iklimi” içinde “Şimdi, analarını bile satan işte o zihniyetin marifetlerini görüyoruz” diyen?
Sonra Erdoğan bu ağır sözler üzerine Oktay Ekşi’yi dava etmişti.
Hâkim yine o “korku iklimi” içinde Ekşi’nin yazısını “basın özgürlüğü kapsamında” değerlendirip davayı reddetmişti.
Ekrem Dumanlı o korku iklimi içinde Erdoğan’a “Yezid” demişti.
Fethullah Gülen “Firavun”!
Diğeri “haramzade”, beriki “başçalan”!
Hüseyin Aygün o korku iklimi içinde dine, dindarlara, Allah’a, kitaba, peygambere sövüyor!
Leman Sam’ın ağzı hiç durmuyor.
Sezen Aksu bile yardırıyor!
Bir diğeri Erdoğan için “Tipini…” diye başlayan iğrenç cümleler kuruyor.
Sözcü’sü, Karşı’sı, Taraf’ı, Bugün’ü, Zaman’ı, Radikal’i, şusu, busu…
Her Allah’ın günü hükümete, Erdoğan’a hakaret ediyor, küfrediyor!
Hem de bu korku iklimi içinde!
“Halk” bu korku iklimi içinde Gezi’ye çıkıp her türlü küfrü, hakareti edebiliyor.
Kemal Bey ağzını her açtığında “diktatör” diyor, “ana-a-a” diyor.
Yetmiyor, “milletin anasını bellediler” diyor. Mesela Yılmaz Özdil. O da bu korku iklimi içinde yazmıştı “Tükürmesinler diye mezar taşına, toma bekleyecek başında” şiirini!
Girin Google’a “Emin Çölaşan Erdoğan hakaret” yazın.
Bakın neler çıkacak?
Yahut “Bekir Coşkun Erdoğan hakaret” yazın.
“Vay be ne korkak gazetecilermiş bunlar!” diyeceksiniz!
Yahut direkt “Erdoğan’a hakaret” yazın.
Onlarca korkak gazeteci, aydın, sanatçı, yazar, siyasetçi, işadamı göreceksiniz!
Yine bu korku iklimi içinde cemaatçilerin sosyal medya üzerinden Erdoğan’a, hükümete ettikleri küfür ve hakaretlere bakın.
Örnekleri sayfalarca çoğaltabilirim.
Ne diyeyim Haşim Bey, bunları bile bile “korku ikliminden” söz edip, gazetecileri direnmeye çağırıyorsun ya; Vallahi korkulur senden!
Akşam
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.