HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel'in hikayesini artık hepimiz ezbere biliyoruz. Yapılan operasyon sonucu itlaf edilen PKK'lı bir terörist vardı hani.

O teröristin yavuklusuydu.

MİT’in yaptığı operasyonda o teröristin telefonu da ele geçirilmişti. İşte o telefonda teröristle sarmaş dolaş fotoğrafları ortaya çıkmıştı Semra Güzel’in…

Dağ manzaralı, mağaralı, keleşli fotoğraflar…

Bunun üzerine hakkında fezleke düzenlenmiş ve Meclis dokunulmazlığı sona ermişti. Ve hemen o gün sırra kadem basmıştı HDP’li vekil…

Üzerinden aylar geçti…

Ulan bu da mı göz göre göre kaçtı derken, önceki gün hasretle beklediğimiz haber nihayet geldi. Aylar süren sıkı takip meyvesini verdi, Edirne’den kaçmak isterken MİT ile İstanbul Emniyeti'nin yürüttüğü operasyonla enselendi Semra Güzel…

Enselendi lafını şu an özellikle kullanıyorum.

Çünkü gerçek enselenmenin nasıl bir şey olduğunu birazdan size detaylarıyla anlatacağım. Ama önce nasıl yakalandığını biraz irdeleyelim istiyorum.

Semra Güzel, içinde iki tane PKK’lı hainin de olduğu bir araçla Edirne’ye giderken yolda bir dinlenme tesisinde konaklıyor.

Konaklarken pek bir rahat!

Çünkü çok iyi kamufle olduğunu düşünüyor. Kafasına geçirdiği kızıl peruğun, gözlerine taktığı dereceli gözlüğün ve yüzüne taktığı medikal maskenin hepimizin tiksintiyle izlediği o lanet surat yapısını gizleyeceğini, saklayacağını düşünüyor.

Bir de Mehtap Şahan adına sahte pasaport bastırtmış birilerine…

İlahi adalet dedikleri tam da bu işte!

Deve kuşu tanınmamak için başını kuma gömermiş ya hani. Bu kadın da gözlük, maske ve peruk takarak saklanabileceğini düşünürken işe bakın ki suçlu bir kadın adına sahte kimlik düzenletiyor ve bu hata sonucu yakayı ele veriyor.

Yine işe bakın ki bu suçlu kadın da polis tarafından her yerde fellik fellik aranıyor!

Detayları okurken, “Aslında bu kadar zahmete hiç gerek yokmuş” dedim.

CHP’ye müracaat etse çok daha rahat halledermiş işlerini. Netice itibari ile CHP dediğimiz parti, PKK’nın kravatlı temsilcilerini barış havarileri olarak yıllardır çok iyi kamufle edebiliyor. Ona da ziyadesiyle yardım ederlerdi saklanması veya kaçması için…

Buradan çıkarılacak ilk ders şudur!

İçeriden destek görmediğinde değil PKK’lı kim olursan ol, eninde sonunda yakayı ele veriyormuşsun!

Semra Güzel’in araç içinde kıskıvrak fotoğrafa baktım. “Bu kadının tek güzel tarafı soyadı, onu da muhtemelen nüfus müdürü ironi yapmak için yazmıştır” diye geçirdim içimden. Hainliğin bütün vücuduna sirayet ettiği bir leşten başka bir şey göremedim çünkü…

Milletin parasıyla maaş alacaksın. Bedava yiyip, bedava içeceksin. Milletin vergisiyle alınan araçla keyfine göre seyahat edeceksin. Ama o aracın burnunu dağa çevirip PKK’lı hain sevgiline doğru yol alacaksın.

Böyle biri leş değil de nedir size soruyorum.

Neyse…

Şimdi yukarıda dedim ya hani “Enselenme” kelimesini bilerek kullandım diye…

Şundan ötürü dedim…

Semra Güzel’in yakalanıp İstanbul Emniyeti’ne getirildiği anın görüntüsünü izledim. Kafasındaki peruğu, gözündeki gözlüğü ve yüzüne taktığı medikal maskeyi çıkarmışlar. Bu haliyle indiriliyor polis aracından…

Bir kadın polis memurunun tam önünde duruyor araç…

Ve araçtan iner inmez o kadın polis bir eliyle koluna giriyor, diğer eliyle Semra Güzel’i ensesinden yakalıyor.

Adeta, “Sizin gibi hainleri işte böyle enseleriz” der gibi hem de…

Semra Güzel buna direnmeye çalışıyor önce. Bir eliyle kadın polisin ensesine yapışan eline uzanmaya çalışıyor ve “Ensemden tutma” diye sesleniyor.

Ama kurban olduğum o el mengene gibi…

Söylenenleri hiç umursamadan enseden tutmaya ve bastırmaya devam ediyor. Semra Güzel itirazını yükselttikçe o el biraz daha kasılıp yapışıyor enseye. Ve başını yerin dibine sokarcasına bastırarak başlıyor yürütmeye ve itmeye…

O el var ya o el…

O el kaç kişiyi kahretmiştir hiç hesapladınız mı?

PKK’nın emir kulu olan HDP’li kaç milletvekili o mengene gibi eli ensesinde hissetmiştir?

Benimki de soru işte..

Tabi ki hepsini…

Peki ya kaç CHP’li milletvekili o görüntüyü ıstırap içinde izlemiştir? Ben Sezgin Tanrıkulu’nun hırsından çıldırdığına yemin edebilirim ama ispat edemem.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun da çok üzüldüğüne eminim. Zaten yakalanma olayından hemen sonra yaptığı açıklamada, “ HDP’yi şeytanlaştırmayacağız” diye açıklama yaptı. Şeytana sorsan, şeytan bile bunların safında yer almaz ama bizimki HDP’lileri melek gibi gördüğü için bunu kendisine anlatamayız tabi ki…

CHP’li Cihangir İslam’a ve Ali Mahir Başarır’a ne demeli peki?

Yaptıkları açıklamaları gördüm, dersiniz ki emzikleri ellerinden alınmış iki çocuk. Süleyman Soylu’ya nasıl saydırıyorlar. Her zaman olduğu gibi, “Yargılanacaksın” diyerek öfke nöbeti geçirmeler, hakaretler, tehditler falan…


Bakın şimdiden söylüyorum.

Bu kadın şimdi tutuklanıp hapse atıldı ya. Üzerinden çok geçmeden bu kadın için de bir kampanya düzenleyecekler.

Hani daha önce Ahmet Türk’ü “cezaevinde ölmek üzere” yaygarası kopararak çıkarttırmışlardı ya. Hani son dönemlerde Aysel Tuğluk için “demas hastası, serbest bırakın” diye kampanya düzenliyorlar ya…

Yakında bu kadın için de benzer bir kampanya düzenleyip dışarı çıkarttırmaya çalışacaklar. Ve bu kampanyanın başını da CHP’li milletvekilleri çekecek…

Rivayet odur ki…

Pamuk Prenses’e “Seni bir kez öptüklerinde niye hemen uyandın?” diye sormuşlar. “Eğer ilk öpücükte uyanmasaydım önüne gelen herkes öpecekti. Ben de hemen uyandım. Tavsiyem, siz de uyanın, yoksa önüne gelen sizi öper” demiş.

Neyse ki biz Ahmet Türk’ün serbest bırakılması üzerinden bir kez öpüldük ve uyandık. Yoksa “Selahattin Demirtaş’ı, Osman Kavala’yı, Aysel Tuğluk’u bırakın” diyerek bizi daha çok öpeceklerdi.

İnşallah bir daha böyle konularda öpülmeyiz yani!