SİYASET

Süleyman Özışık : IŞİD’e niyet, Fetö'ye kısmet!

Tarih
30 Eylül 2016
İzlenme
4563 Kişi

Takvim yaprakları 15 Temmuz'u, saatler ise 21.30'u gösteriyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde hummalı bir çalışma var.

Megakentte eşi benzeri görülmemiş bir operasyon hazırlığı var.

Tam 1300 polis, aylar süren çalışmalar sonucu yerleri tespit edilen IŞİD hücrelerine operasyon yapacak.

Operasyonu yürütmekle görevli müdür yardımcısı, emniyetin bahçesinde toplanan polislere son talimatlarını iletirken cep telefonu çalıyor.

Karşıdaki ses, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin darbe yaptığını, kendisinin İstanbul sıkıyönetim komutanı olduğunu ve polislerin kendi emir komutası altına girmeleri emrini veriyor.

Müdür yardımcısı bu sözlere şiddetle itiraz ediyor. Sözde sıkıyönetim komutanı aynı talebi tekrarlayınca, müdür yardımcısı, "Polislerin sizin emrinizin altına girebilmesi için İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık'tan yazılı emir gerekir" diyor alaycı bir dille...

Gelen cevap kan dondurucudur:

"İçişleri Bakanı, Başbakan, bakanlar ve Cumhurbaşkanı gözaltına alınmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri yönetimi devralmıştır. Kan akmasını istemiyoruz. Sıkıyönetim komutanı olarak polislerin emir komutama verilmesini emrediyorum!"

Müdür yardımcısı bir kez daha bu talebi geri çeviriyor ve telefon kapanıyor. Konu, o sırada yardımcılarıyla makamında toplantı halinde olan İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'a iletiliyor.

Saatler 22.20 civarı...

İstanbul Emniyet Müdürü Çalışkan durumu Ankara'ya iletiyor. Gelen emrin kanunsuz olduğu, Fetö'nün darbe girişiminde bulunduğu bilgisi gelince telefonu kapatıyor ve ilk talimatını veriyor:

"IŞİD'e niyet, Fetö'ye kısmet! Hazırlanın, bu gece darbeye darbe indireceğiz!"

O sırada Boğaz Köprüsü'nde tankın trafiği kapattığı bilgisi geliyor. Emniyet Müdürü yanına korumasını alarak köprüye hareket ettikten hemen sonra emniyet binası tank ve helikopterle kuşatılıyor. 

Bir saat önce IŞİD'e operasyon hazırlığı yapan emniyet müdür yardımcısı bahçeye iniyor ve hazır bekleyen polislerin karşısına dikiliyor.

Bir kaç dakika süren muhteşem konuşmasını, "Bu mukaddes mesleğe başlarken bayrak ve vatan üzerine yeminler ettiniz. Bugün o yeminin gereğini yerine getirme günüdür" diye destansı bir sonla bitiriyor. Emniyetin bahçesinden yükselen tekbir sesleri duvarlarda çınlıyor.

Saatler ilerledikçe direniş kanlı bir çatışmaya dönüşüyor. Kuşatmayı kırmak için tek çare, tankları etkisiz hale getirmektir. Halkın da gelmesiyle birlikte kısa sürede tankların etrafı sarılıyor ve içerideki darbeciler kıskıvrak yakalanıyor.

Yakalananların içinde bir de albay vardır.

Müdür yardımcısının ilk işi, korkudan tir tir titreyen albayı sorguya çekmek oluyor. Bu sırada albayın telefonuna çok sık gelen mesaj bildirim sesleri dikkat çekiyor.


O telefona el konulduktan sonra, darbecilerin İstanbul'la ilgili bütün planları yerle bir oluyor.

Çünkü o telefonda, darbecilerin kendi aralarında haberleşmek için kullandıkları whatsapp mesajları vardır. O andan itibaren  inanılmaz bir taktik savaşı yaşanıyor.

Darbecilerin tüm talimatları anında takip ediliyor. Takviye birlik istedikleri garnizonların önüne anında polis birlikleri ve belediye araçları sevkediliyor, baskın yapmak istedikleri neresi varsa orası uyarılıyor, geçtikleri güzergahlar birer birer trafiğe kapatılıyor.

Whatsapp grubunda "Emniyette durum ne?" diye soran darbeci komutana cevap, emniyet müdür yardımcısı tarafından veriliyor:

"Arkadaşlar kararlara itaat ediyor, sıkıntı yok!" 

Saat gece yarısını geçeli epey olmuş. Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın telefonu çalıyor. Arayan, ışıkları kapatılmış uçağın içinde İstanbul semalarına yaklaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır.

"Mustafa bey havaalanındaki kuleyi darbecilerden temizlemeniz ne kadar sürer?" diye soruyor Erdoğan.

Cevap çarpıcıdır:

"Sayın Cumhurbaşkanım, 15 dakika sonra iniş yapabilirsiniz"

Sadece 4 polis, 15 dakika dolmadan kuledeki darbecileri derdest ediyor ve Erdoğan aprona ayak basıyor. 

Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan bir yandan darbecilerle uğraşırken, diğer yandan psikolojik taktik savaşını devam ettiriyor. Whatsapp grubunda bulunan cuntacıların telefon numaraları polislere dağıtılıyor

Polisler darbecileri arayıp, "Arkadaşlarınız silah bırakıp teslim oluyor. Siz hala direniyor musunuz? Darbe başarısız oldu, sizi almaya geliyorlar" demeye başlıyor.

Telefon numaralarının nasıl tespit edildiğini anlamayan darbecilerin, ardı ardına gelen aramalar sonrası motivasyonu çöküyor ve bir süre sonra teslim olmalar başlıyor.

Aynı saatlerde NTV canlı yayınına 3. Kolordu komutanı Korgeneral Erdal Öztürk bağlanıyor.

"TSK'nın emir komutası ve hiyerarşisi dışında, herhangi bir emir olmaksızın, birtakım muhtelif faaliyette bulunan askeri birlikleri derhal kışlalarına dönmeleri emrini veriyorum. Aksi takdirde hukuki işlem yapılacağını da belirtmek istiyorum. TSK, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiyarşisinin, TBMM ve Türk halkının iradesine saygılıdır" diyen Öztürk'ün açıklamaları büyük yankı uyandırıyor.

Bu sözler onu bir anda Türkiye'nin kahramanı yapıyor.

Ancak bir süre sonra tuhaf bir gelişme yaşanıyor ve o komutan gelen ihbar üzerine bir şehirde gözaltına alınıp tutuklanıyor.

İhbarda bulunan kişi, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı'dır.

Çünkü o komutan kendisini arayıp, "Ben İstanbul sıkıyönetim komutanıyım. Polis şu andan itibaren benim emir komutam altında olacak" diyen darbecidir!

BU OYUNA GELMEYİN

Birileri 15 Temmuz sonrası oluşan birlik ve kardeşlik atmosferine halel getirmek için mücadele ediyor.

Bazı yazarların Abdulhamit'e ve Yavuz Sultan Selim'e anırırcasına saldırmaları boşuna değil.

Artvin'de ayaklanma başlatmak için yöre halkını kışkırtan yayınlar yapılması boşuna değil. 

Metrobüste şort giydiği için bir şizofren manyağın tekme darbesini yiyen hemşire kardeşimizi ülkenin gündem maddesi haline getirme çabaları boşuna değil.

Fetö üzerinden dine, inanca ve giyime dil uzatmaları boşuna değil. 

"Aşiretler ayaklanma başlatacak. Onlar ülkesini paraya sattı" diyerek Kürtleri, "Cemevlerine saldıracaklar" diyerek alevileri tahrik etme çabaları boşuna değil.

Anıtkabir'in önüne Nisan ayında kurulan çocuk parkını yıkmaları ve bunu haber yapmaları, Atatürk üzerinden yeni bir tartışma başlatma girişimleri boşuna değil. 

"Meslekten ihraçların ve tutuklamaların hukuki dayanağı yoktur. İktidar millete zulmediyor" diyerek Fetöcüleri mağdur gibi gösterme çalışmaları da boşuna değil.

Bu oyuna gelme, sevgili kardeşim!

Atatürk'e küfretme, ettirme! Başörtülü kadınların inanç özgürlüğüne sahip çıktığın kadar, şort giyen kadınların yaşam biçimine de sahip çık. 

Kürtleri PKK'lı, Alevileri dinsiz gibi göstermeye çalışan ahlaksızlara prim verme ve ilk lanetleyen sen ol. 

Senin ecdadına küfredenleri cezalandırmak istiyorsan, onları adam yerine koyma, cevap verme, yazısını paylaşarak daha çok kişiye ulaşmasına vesile olma...

Erdoğan'ı sevmeyip eleştirenleri Fetöcü veya vatan haini olarak damgalama. Başka partiye oy verenleri hakir görüp aşağılama. 

Bunları yaparsan, onların amacına hizmet etmiş olursun. Bunları yaparsan, en az onlar kadar ülkene zarar vermiş olursun.

Unutma...

internethaber
30 Eylül 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER