DÜNYA

Nagehan Alçı : Kıyamet neden İdlib’de kopacak?

Tarih
02 Eylül 2018
İzlenme
2969 Kişi

Günlerdir kadın meselesi üzerine yazdığım için siyasetin diğer önemli başlıklarına yer veremedim. Ancak İdlib’de durum giderek daha karmaşıklaşıyor ve kayıtsız kalınamayacak bir duruma geliyor. Dünyanın kıyameti, 5 yıldır süren Suriye savaşında biriken şiddet ve tazyik, büyük güçlerin laboratuvar gibi gördükleri bu talihsiz ama kritik kentte patlayacak gibi görünüyor.

Esad rejimi Suriye’deki muhalifleri İdlib’e sıkıştırmayı başardı. Burası muhaliflerin elinde kalan tek büyük bütün alan konumunda. Peki muhalif deyince kimi anlamalıyız?

İşte dananın kuyruğu bu soruda kopuyor. Zira el Kaide kalıntılarından oluşan Heyet Tahrir Şam’ın varlığı burada ve Esad operasyonuna meşruiyet kazandıran da bu örgüt. Ancak bunların yanı sıra İdlib’de Özgür Suriye Ordusu da, diğer ılımlı muhalifler de ve her şeyden önemlisi sayıları tam olarak kestirilemeyen ama terör örgütleri ve Şam rejiminin gazabından kaçan 3-5 milyon arası sivil de var. Dolayısıyla olası bir operasyonda ortalığın bu kadar toz duman olduğu bir noktada, HTŞ mensuplarını diğerlerinden ayırmak ne kadar mümkün olur? Üstelik Esad gibi kendine karşı her unsuru yok etmeye ant içmiş bir ölüm makinesi buna ne kadar dikkat eder?

Türkiye açısından görünen tabloya bakacak olursak durum hiç de iç açıcı değil, zira yukarıda bahsettiğim tehlike nedeniyle kaçışlar başladı. HTŞ unsurları da sivillerin arasına karışıyor ve bu insanlar Türkiye sınırına dayanacak. Dolayısıyla terör ile birkaç yıldır çok etkin ve sonuç alıcı bir mücadele veren Türkiye açısından sınır güvenliğini kontrol etmek çok zorlaşabilir.

Hem bu sebeple hem de oluşabilecek insani dram nedeniyle Türkiye olası operasyonu engellemek ve bir çözüm bulmak için uğraşıyor. Son gelen bilgilere göre bu çabaların içinde HTŞ’nin kendini lağvetmesi yönünde yapılan görüşmelere müdahil olmak da var.

TÜRKİYE’NİN VARLIĞI

2017 Ekiminden beri Türkiye 12 gözlem noktası ile İdlib’de. Burada yalnızca operasyon yapan ülke değil Türkiye. Sınırına çok yakın olan bu kentin çatışmasızlık bölgesi olmasında Türkiye’nin Astana sürecinde oynadığı rol de yadsınamaz. Esasen İdlib demek ‘güvenli liman’ demek oluyordu son 1 yıldır. Şimdi Esad’ın Rusya’nın desteği ile yaklaşan operasyonu ile bırakın güvenli limanı en kanlı cephe olmaya aday…

Türkiye işte böyle bir felaketi önlemek istiyor. Ancak Rusya, operasyon konusunda kararlı zira HTŞ’yi ABD’nin güdümünde bir aparat olarak görüyor ve kendi varlığını güçlendirmek için yok etmek istiyor. Moskova, Esad rejimi ile tam bir dayanışma içinde. Ancak adına ister DAEŞ deyin, ister HTŞ, ister El Kaide… Bu yapıyı artık Suriye’de her surette görebilirsiniz. Örgüt adeta bir Truva atına dönüşmüş durumda.

Kısacası Esad rejimi, Rusya’nın da desteğiyle büyük bir insanlık dramına sebep olabilecek bir operasyon hazırlığında. Türkiye yalnızca oradaki sonuçlardan değil, o operasyonla birlikte oluşacak yeni göç dalgasından da endişeli. Bu endişesinde de yalnız değil. AB de kendilerini de etkileyebilecek böyle bir dalgadan korkuyor, dolayısıyla Türkiye ile benzer kaygılarla hareket ediyor. ABD ise böyle bir operasyona karşı olduğu yönünde gün içinde çok net bir açıklama yaptı. Keza BM de olası tehlikelere dikkat çekiyor ve böyle bir olasılığa karşı uyarı yapıyor.

Suriye’de 7,5 yıldır devam eden iç savaş artık hepimize şaşırmamayı öğretti maalesef. Dolayısıyla bu konuda yazarken temkinli davranmak durumdayız. Her an dengeler değişebilir. Ancak şimdilik durum bu. Burada Türkiye hem diplomatik olarak masada güçlü olmak hem kendini olası bir göç ve terör unsurlarının sızmasına karşı korumak hem de Astana sürecinden beri yürüttüğü ‘İdlib’i güven adası haline getirme ve koruma politikası’nı sürdürmek durumunda. Tabii bu, ABD ile bu kadar gergin olduğumuz ve Rusya ile son derece yakın ilişkiler içinde bulunduğumuz şu günlerde elbette hiç de kolay değil…

yazının kaynağı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER