Necmettin Erbakan’ın ölüm günü çok ilginç bir tarihe rastlar. Eski başbakan bundan 13 yıl önce, 27 Şubat 2011’de, kendisine yönelik yapılan postmodern darbenin yıldönümünün bir gün öncesinde vefat etmiş ve darbenin ertesi gününe denk gelen 1 Mart'ta büyük bir cenaze töreni ile defnedilmişti.

Üzerinden onca yıl geçtikten sonra 28 Şubat'ın 27. Yılında bu kez Erbakan çok ilginç bir tartışmanın ana öznesi olarak gündemde.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu birkaç gün önce bir televizyon programında “Erbakan Hoca 2006 yılında hapse mahkum olduğunda Erdoğan polisle evini kuşattırdı, hapse attırmak için büyük bir gayret içine girdi. Çünkü mahkum olmuştu. Evinden alacak ve onu bir bakıma kötü göstermek için hapse attıracak. Evi kuşatıldı. O zaman Hasan Kalyoncu Tayyip Bey’e gitti… Tayyip Bey bunun üzerine ev hapsine çevrilmesini sağladı” dedi.

Bu iddiayı Erbakan’ın damadı ve Yeniden Refah Partisi’nin İBB adayı Mehmet Altınöz de doğruladı.

Öte yandan dönemin önemli isimlerinden, eski TBMM Başkanı, Başbakan Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç uzun bir açıklama ile Karamollaoğlu’nu yalanladı.

Arınç “Rahmetli Erbakan Hocamız için söz konusu olan cezaevine girme ihtimalini ortadan kaldırmak adına elimizden geleni ivedilikle yaptık. O dönemki grup başkanvekilimiz Sadullah Ergin’i arayarak hocamız için olumsuz bir durumun ortaya çıkmaması adına gerekli kanuni düzenlemenin yapılması için çalışma yapılması yönünde talimatı o dönemki Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile istişare ederek ben verdim…” dedi.

Sayın Karamollaoğlu’nu yıllardır gazeteci olarak takip ederim. Ortaya attığı iddiada yalnızca içerik değil, zaman hatası da görüyorum.

Bir siyasetçi olarak verdiği kararları yanlış bulmuşluğum, eleştirmişliğim çoktur ama bilinçli bir şekilde yalan söylemeyi kendisiyle bağdaştıramam.

Ben de rahmetli Erbakan’ın hapis sürecini Sayın Arınç’ın anlattığı gibi biliyorum. 2006’da 4 yıllık gazeteciydim ve Hoca’nın hapis cezasının Erdoğan Hükümeti tarafından nasıl ev hapsine çevrildiğini gayet iyi hatırlıyorum. Hatta Beykoz’daki yalının önünden ne zaman geçsek içeride Erbakan’ın neler yaptığına, zamanını nasıl geçirdiğine dair çeşitli iddialar ortaya atardık.

O dönemi en yakın bilen isimlerden biri de Sayın Karamollaoğlu’dur.

O nedenle belki bir yanlış anlaşılma olmuştur diye düşünüp Temel Bey’i aradım.

Telefonu her zamanki kibar üslubuyla açtı Sayın Karamollaoğlu.

“Ortaya attığınız iddia çok konuşuluyor, bugün de 28 Şubat’ın yıldönümü, Bülent Arınç sizi yalanlayan bir açıklama yaptı, ne dersiniz?” diye sordum.

“Nagehan Hanım ben işin yargısal boyutu ile ilgili bir şey söylemedim. Mecliste yaşananlar, yargı boyutu doğru olabilir, ben olanı anlattım. Ne olmuştu, rahmetli Erbakan Hocamızın evi polis tarafından sarılmıştı, o polis geri çekilebiliyorsa bu apaçık siyasi bir hareketti. Dediğim bu” diye yanıtladı.

“Ama evini saran polis dönemin Başbakanı değil 28 Şubat'ın devamı bir zihniyetin doğrultusunda böyle bir şey yaptı, aksine Sayın Erdoğan Erbakan Hocayı kurtardı, diye biliniyor, cezayı ev hapsine çevirmek için hukuki düzenleme yapılması talimatını o vermedi mi?” deyince,

“Bakın bu açıklamaların yapılmış olması benim dediklerimin yaşanmadığı anlamına gelmez. Benim dediğim şu, ceza aldı mı? Aldı. Evinin etrafı sarıldı mı? Sarıldı. Şayet polis geri çekilebiliyorsa neden gitmesine müsaade edildi?”

Temel Bey 2006 demişti halbuki evin sarılması hadisesi 2003. Bu farklılığı da hatırlattım.

“Nagehan Hanım tarih 2003 mi, 2006 mı, tarihi tam hatırlamıyorum, tarih değişebilir ama olayları gayet iyi hatırlıyorum, Hocamız hüküm giymişti, daha sonra mecliste o anlattıkları süreçler yaşandı. Ben onlara karşı bir şey söylemiyorum, bu konuda daha fazla da konuşmak istemiyorum” diye ekledi.

Açıkçası Sayın Karamollaoğlu’nun açıklamasını garipsedim.

Şayet Sayın Erdoğan’ın Erbakan Hoca’nın cezasını ev hapsine çevirmek için yapılması gereken yasal düzenlemenin talimatını verdiğini kabul ediyorsa aynı Erdoğan’ın Hoca’nın evini kuşattırdığını söylemek büyük bir tutarsızlık.

Açıkçası anlamakta zorlanıyorum…