GÜNCEL

Mehmet Acet : ABD istihbaratı olay yerinde miydi?

Tarih
02 Ocak 2017
İzlenme
1997 Kişi
 e yani?

En büyük müttefikimiz, en büyük hasmımıza (PKK/YPG), bize karşı kullanması için silah veriyorsa, bunu gözümüzün içine baka baka yaptığı halde, üstüne yine gözümüzün içine baka baka anında kocaman yalanlar da uydurabiliyorsa, sorgulamayacak mıyız?


“Bu olabiliyorsa, başka neler olmaz ki?” demeyecek miyiz?


Dün, Şamil Tayyar Kanal 7'de yaptığımız programda önemli bir bilgi verdi.


24 Kasım'da, yani Rus jetinin düşürüldüğü tarihin yıl dönümünde, Suriye'de bizim askerlere yapılan hava saldırısının koordinatlarını ABD'nin verdiğini söyledi.


Hatırlayalım.


38 gün önce, Türkiye-Rusya ilişkilerindeki normalleşme sürecini sabote etmeye dönük, zaman ayarlı büyük bir provokasyon idi o olay.


Suriye Hava Kuvvetleri envanterine kayıtlı Çek yapımı Albatros tipi bir uçak, havadan el Bab'da görev yapan Türk askerlerine saldıracak, şehitler vereceğiz, bu saldırı için gerekli koordinatları ABD'nin verdiği ortaya çıkacak, sonra başka bir yerde başka bir saldırı olduğunda 'bu nedir', diye sormayacağız.


Öyle mi?


ABD İSTİHBARATI HABER Mİ VERİYOR, SALDIRININ UCUNU MU GÖSTERİYOR?


Önceki gece, saat 03:40 civarı yastığımın dibinde duran telefon acı acı çalmaya başladı.


Telefon numarasına bakınca, memleketin bir yerinde yine büyük bir olay olduğunu anladım.


TRT Haber kanalındaki arkadaşlar, bağlantı yapmak için aradıklarını söylediler.


'Ne oldu yine' diye sorunca, bu soruya hazırlıklı olan telefonun diğer ucundaki ses, “İstanbul'da bir eğlence merkezine saldırı oldu, 35 civarı ölü, 65 civarı yaralı var” dedi.


Haberleri açtım.


Gözüme çarpan ilk haber, işletme sahibi Mehmet Koçarslan'ın sözleri oldu.


Şöyle demişti:


“Amerikan istihbaratı bunun bilgisini vermişti. 1 hafta 10 gün süreyle buralarda deniz dahil güvenlik önlemleri alındı. Sonra ne oldu? Göz göre göre bu saldırı meydana geldi.”


ABD istihbaratı Koçarslan'a “İşletmenize dönük saldırı planı var” mı demişti.


Böyle demiş olsaydı, o zaman gerçekten büyük bir iyilik yapmış olacaktı.


Ancak haberi yapan Hürriyet Gazetesi kendisine tekrar ulaşıp sorduğunda Koçarslan, öyle bir şey olmadığını söyledi.


“Amerikan istihbaratı bana bilgi vermedi. 29 Ekim'de gazetelere, televizyonlara yansıyan ve kendi vatandaşlarına yönelik yaptıkları uyarıyı anlatmaya çalıştım” dedi.


SORULAR SORULAR…


Sabah, Beyaz Saray'dan gelen bir başka haber ile resim tamamlandı.


ABD yönetimi, terörle mücadele konusunda, yakın müttefiki Türkiye'ye yardımcı olmak istiyordu.


Bu ne demek oluyordu?


Türkiye'de yaşanan terör saldırılarını onlar önceden bilip uyardıkları halde, Türk polisi bunu engelleyemiyorsa, demek ki, Türkiye'nin aslında bir 'koruyucu meleğe' ihtiyacı vardı.


Bu da Beyaz Saray'dan başkası olamazdı.


Başka yerlerde başka müttefikler aramamızın bir âlemi yoktu anlayacağınız.


Bu durumda insan şunu sormadan edemiyor:


Bütün bunlar, planlı bir senaryonun parçası mı?


Devam edelim;


-ABD istihbaratının saldırı yapılacak yerleri nokta atış bilip bildirdiği hiç vaki olmuş mudur? Bu uyarılar neden düzenli güvenlik tedbiri uygulamakta zorlanacağınız geniş alanları kapsamaktadır?


-Yoksa bu yöntem, “ABD istihbaratı bildiriyor ama bizimkiler bulamıyor” algısını yerleştirmek için bilinçli olarak mı kullanılıyor?


-ABD istihbaratı haber verdiği bu saldırıların planlanmasında, yahut önceden bilindiği halde yol verilmesinde bir rol sahibi olabilir mi?


-PKK'ya açıktan silah yardımı yapan ABD gizli servislerinin, başka başka saldırıların planlayıcısı olduğunu düşünmek neden akla ziyan bir şey olsun ki?


“Şu soruyu soracaksınız” demişti rahmetli Mahir Kaynak:


“Bir yerde bir terör saldırısı olduğunda önce, bu en çok kimin işine yarar?”


Ha, bir de şunu soralım:


ABD istihbaratı, kendi topraklarında yaşanan terör saldırılarının bugüne kadar kaçını engelleyebilmiş ki, gelip buralarda ahkâm kesiyor?


Geçenlerde Halep'teki tahliye sürecini yerinde izleyip gelen bir arkadaşım telefonda şu cümleyi kullandı:


“Allah kimseyi devletsiz bırakmasın!”


Hatalar, zaaflar hepsi olabilir.


Hepsiyle de yüzleşmeli, hesaplaşmalıyız.


Ancak, 'güvensizlik' duygusunu bilinçli bir şekilde yaygınlaştırmaya çalışanlara karşı da dikkatli olmalı, buraya oynayanlara prim vermemeliyiz.

Yenişafak
2 Ocak 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER