SİYASET

Kurtuluş Tayiz : Ankara nasıl uyutuldu?

Tarih
18 Ağustos 2016
İzlenme
2560 Kişi

İsihbarat uyarır, uyandırır; bizdeki ise galiba daha çok devleti uyutma işlevi görüyor.

Devletin en tepe yöneticilerinin 15 Temmuz öncesindeki rahat haline bakarak da bu gerçeği görebiliriz. “Ülke güvenli, sıkıntılar olsa da işler yolunda” havası hakimdi idarecilere.

Doğru söylemek gerekirse 7 Şubat MİT darbesi, Gezi kalkışması, 17-25 Aralık Yargı darbesi girişimi, 6-7 Ekim provokasyonu, hendek terörü ve son olarak 15 Temmuz darbe/işgal harekatı sırasında devlet olup bitenden habersizdi. Yakın tarihin en büyük terör olaylarına, darbe girişimlerine devlet hazırlıksız yakalandı.

Devleti ve milleti hedef alan bu girişimler aslında gözlerden saklanmasa, dikkatler başka yöne çekilmese o kadar da görülmeyecek olaylar değildi. Ankara’nın sistematik olarak uyutulduğu, dikkatinin dağıtıldığı, tehlikeyi sezen idarecilerin de “Bakıyoruz, ediyoruz” denilerek idare edildiği anlaşılıyor.

Şüphesiz bu, FETÖ ve PKK’nın faaliyetleri hakkında Ankara’ya bilgi akışının hiç olmadığı anlamına gelmiyor. “PKK’nın A noktasından B noktasına silah, bomba sevk ettiği” bilgisi muhakkak iletilmiş, devlet, terör hazırlığından bir şekilde haberdar olmuştur. FETÖ’nün değişik zamanlarda yaptığı kumpas hazırlıkları da bir şekilde Ankara’ya ulaşmıştır.

Ve fakat işin asıl önemli olan yanı; yani PKK’nın söz konusu “A noktasından B noktasına silahı, bombayı niçin sevk ettiği, neyin hazırlığı içinde olduğu” gibi sorularının yanıtı pek araştırılmamış. Araştırılsa, örgütün iç savaş çıkarma hazırlığı yaptığı keşfedilecek, Türkiye’yi Suriye ve Irak’a dönüştürme gayretine gireceği bilgisine ulaşılacak ve dolayısıyla da Ankara tehlikenin büyüklüğünün farkına varacak ve hiç olmazsa biraz hazırlık yapacaktı.

FETÖ’nün TSK içindeki hareketliliği de izlenmesine rağmen, bu hareketliliğin amacı, hedefi analiz edilememiş olacak ki, 15 Temmuz darbesinden ne Cumhurbaşkanı’nın, ne Başbakan’ın haberi oldu.

Dış ve iç politikada Türkiye’nin hali maalesef içler acısı. Mesela ABD’nin Suriye’de ne aradığı veya bu topraklara niçin geldiği sorusu üzerinde biraz kafa yorulsa herhalde hedefin Suriye veya Irak’tan daha çok Türkiye olduğu, sıranın bu topraklara geleceği de rahatlıkla görülecekti.

Burada farkına varılması gereken iç ve dış politikayı yönlendiren, şekillendiren merkezin Ankara’yı tehlikeye karşı uyarmaya odaklı ayarlanmadığı, aksine uyutmaya yönelik kurulduğudur.

Siyasi irade bugüne kadar nasıl oldu da Gezi’den, 6-7 Ekim provokasyonundan, hendek teröründen, 7 Şubat MİT darbesinden, 17-25 Aralık Yargı darbesi girişiminden ve 15 Temmuz darbe/işgal hareketinden önceden haberdar olamadı? DAEŞ, Türkiye’nin Musul konsolosluğunu nasıl oldu da basıp Türk personeli rehin alabildi? Türkiye, Mısır’daki darbeden nasıl oldu da en son haberdar olan ülkelerden biri oldu?

Bu tablo “İstihbarat zaafiyeti”nin sistematik ve yapısal bir sorun olduğunu gösteriyor.

Bürokrasi siyasileri sistematik olarak uyutuyor. Milli iradeyi tedbir almaya sevk etmiyor, aksine devamlı güven telkin edip onu rahatlatıyor. Atalet içinde kalmasını sağlıyor.

Devletin karşı karşıya kaldığı tehlikelere karşı önceden hamle yapamamış olmasının başka bir nedeni olamaz.

Ayrıca bu “uyutma”, “yatıştırma”, “hipnotize olma” hali sürüyor. Yarın başka tehlikeler baş gösterecek, Türkiye’yi yeni yöntemlerle darbelemeye çalışacaklar. Devlet ve millet olarak olası saldırılara hazırlıksız yakalanmamalıyız. Tehlike bitmiş değil; sadece yeni bir saldırı için hazırlık yapılıyor. Bunun için tez elden güvenlik ve istihbarat sisteminde, iç ve dış politikayı takip eden bürokratik merkezlerde, TSK ve Emniyet’te yapısal değişikliklere gidilmeli. Yenilenmeden olmayacak bu iş.

Akşam
17 Ağustos 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER