11 Ağustos 2015

Ülkemde şehit cenazeleri kalkıyor birer ikişer.. Bazı gazeteler – televizyonlar ise terörün değirmenine su taşıyan yayınlar yapıyorlar.. Hatta terör örgütünü masum gösterecek, devleti suçlayacak kadar alçaklaşabiliyorlar.. Manşetleriyle, yazılarıyla, çizdikleri o aşağılık karikatürlerle devleti terör üretmekle suçlayan, terör örgütünü ise barış mitingleri tertipleyen birer sivil toplum teşkilatı gibi gösteren yayınları görüyorsunuzdur.. Tarih bu kadar alçaklığı affetmeyecek.. Dün barış mitingi güzellemeleri yaptığınız adamlar, dağıldıktan sonra gece intihar saldırısı tertipledi.. Saldırının üzerine tahkikat yapan polis ekibine, hemen karakolun karşı paralelindeki evden ateş açıldı.. O evde polise saldıran teröristler de gündüz o Barış Mitingi denilen terör buluşmasındaydı..  Daha ne anlatayım, nasıl anlatayım?.. Polis-asker şehit eden bir örgüte, ‘terör örgütü’ diyemeyen bir medya, açıktan teröre destek veriyordur.. Bunun tartışması yok..

•

Medya, terör örgütleri için saldırı sahasının vazgeçilmez unsurlarından biridir.. Propagandanın kitlelere, kendi sunmaya çalıştıkları biçimde gitmesini, ellerinin altındaki medyalar aracılığıyla yapar örgütler.. Bazen bir saldırının haklılığını anlatırlar bazen çok eleştirilen bir saldırıyı kendilerinin yapmadığını bu medyalar aracılığıyla söylerler.. Yeni adamları böyle kazanırlar, para yollarını medya aracılığıyla ararlar.. Sistemin terör örgütü saydığı yapıyla doğrudan/dolaylı ilişki içinde olan her medya için bu kıstasların cumhuriyet savcılarınca gözetilmesi gerekiyor..  Bunun basın hürriyetiyle falan izah edilir yanı yok.. Bu terör destekçiliği ve örgütü masum devleti suçlu gösterme çabasıdır.. 

•

Mehmet Tezkan yazmış önceki gün.. Milliyet’te.. “….. İktidardaki geçici parti bir an önce seçime gitmek istiyor.. Niye istiyor? Cumhurbaş-kanı istediği için istiyor..  Cumhurbaş-kanı’nın niye istediği malum…..” Okurken bir tuhaflık yok gibi.. Ama yazıya dikkatle baktığınızda Tezkan’ın kendi zekasınca savcıları-hakimleri atlatmayı hedefleyen ağır saldırısını görüyorsunuz.. ‘Cumhurbaş’ ile ‘kanı’ ifadesini, kesme işaretiyle ayırmış.. Ve düpedüz, açıkça Cumhurbaşkanı’nın, kan isteyen biri olduğunu ima etmiş..  Bunu şimdi örgüt medyasında yaparsınız.. Örgütün yayın organlarında PKK’lılar kendilerini haklı devleti suçlu göstermek için bunu yapar.. Ama tarihiyle, birikimiyle bu millet-memleket için bir değer olarak kabul ettiğimiz Milliyet Gazetesi’nde bunu yapabilir misiniz?..  Milliyet Gazetesi’ni yöneten Fikret Bila’ya soruyorum.. Kadri Gürsel’in o skandal twitter mesajı için ‘fake bir hesap olabilir mi?’ diye sorgulama ihtiyacı hissetmişti.. Mehmet Tezkan’ın bu ifadeleri, bizzat gazetede çıktı.. Bu yazı da ‘fake’ olabilir mi Fikret Bey?.. 

•

Peki Milliyet’in İstanbul muhabiri Burcu Karakaş, aynı zamanda PKK terör örgütünün yayın organı Evrensel’de siyasi makaleler mi yazıyor?.. Erdoğan Demirören’e sormak istiyorum.. Sizin bir muhabirinizin, Evrensel’de, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, uluslararası bir terör örgütü olan DAEŞ’in partneri olarak gösteren yazısı, sizi rahatsız etti mi, etmedi mi?.. Burcu Karakaş’ın, twitter üzerinden paylaştığı mesajları buraya nakledemiyorum bile.. Zira okurlarım bu yazıyı okuduğu saatlerde belki de yeni vatan evlatları şehit düşmüş olacak.. Onlara olan saygımdan..

•

Peki ya Milliyet Gazetesi yazarı Mehveş Evin’in, twitter hesabındaki: “Erdoğan oğlunu askere yolla” paylaşımları?.. “Silopililer Polis terörünü anlattı” paylaşımları.. Vatanperverliğinden zerre şüphe duymadığım Demirören Ailesi’nin bunları bilmediğini zannediyorum..  Aynı twitter hesabında paylaşılan “Silopi Devlet Ablukası’nda” haberi hakkında Yıldırım Demirören ve Erdoğan Demirören nasıl tepki verecekler, merak ediyorum.. 

YeniAkit