GÜNCEL

Emin Pazarcı : Nankörlüğün zirvesi

Tarih
22 Temmuz 2015
İzlenme
2237 Kişi

22 Temmuz 2015

Kaçakçıların arkasındasın, destekliyorsun, meşru göstermeye çalışıyorsun… Terörü kutsallaştırıp, teröriste övgüler düzüyorsun… Güvenlik güçlerini “düşman” olarak gördüğün için yardımcı olmuyorsun… Güvenliği sağlamakla görevli asker ve polise en basitinden taş atıyorsun… 
Sonra da… 
“Güvenlik zafiyeti var” diye ortalığı ayağa kaldırıyorsun. Yetmiyor, bir de yalan yanlış bilgilerle Türkiye’yi yabancılara jurnalliyorsun. Güvenlik güçlerini suçlarken kin ve nefret saçıyorsun. 
Oysa, zafiyet doğurmaya çalışan en büyük odaklardan biri de sensin! 

Suruç’taki saldırı bir canavarlıktır. Olayın olağan şüphelisi olan DAEŞ de insanlık dışı eylemlere imza atan bir terör örgütüdür. 
Bu konuda kimsenin bir itirazı yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de herkesten önce bu yapıyı “terörist” ilan eden bir ülke. 
Dikkat edin… 
Suruç’ta toplanan ve Kobani’ye gitmeden önce basın açıklaması yapmaya hazırlanırken saldırıya uğrayan gruba herhangi bir engel de çıkarılmadı. 
Peki, güvenlik güçleri onlara “bir dakika” deseydi… “Sizin güvenliğiniz açısından kapsamlı bir arama yapmak istiyoruz” diye araya girseydi… 
Ne olurdu acaba? 
Hiç şüphe yok ki, ortalık savaş alanına dönerdi. Çünkü daha önceki tecrübelerle sabit, hep böyle oldu. Taşlar, sopalar havada uçuştu. 
Bunları yapanlar ise, bugün devleti suçluyorlar: 
-Olayın sorumlusu DAEŞ ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti’dir. 
İnsaf, el insaf! 

Kobani’den kaçışları biliyoruz. İnsanlar canlarını kurtarmak için kendilerini Türkiye’ye attılar. Bırakın kimliği, çoğunun üzerinde elbise bile yoktu. Yavrusunu kapan can havliyle kendisini bizim sınırımızda buldu. 
Türkiye, “Durun bakalım, siz kimsiniz?” diyemezdi, demedi de. Bunu yapsaydı olacaklar belliydi. Hep birlikte bağırmaya başlayacaklardı: 
-Kürt kıyımına destek oluyorsunuz. 
Türkiye bunu yapmadı. İnsani gerekçelerle “kim kimdir, kim necidir” diye bakmadı, bakamadı. Belki de oralardan ciddi sızmalar oldu. Bu defa da başka bir suçlamayla karşı karşıya kaldı. Uzun süredir bağırıp duruyorlar: 
-DAEŞ militanları Türkiye sınırından içeri giriyor. 
“Peki kim bunlar?” diyorsunuz, ses soluk yok. Herhangi bir isim verip, belli bir hedef gösteremiyorlar. Sadece suçluyorlar. 

HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ, Suruç’taki katliamın ardından devleti suçlamak için bir açıklama yaptı. Son derece iddialı bir cümle kullandı: 
“Bölgede hiçbir güç, MİT ve devletin haberi olmadan hareket edemez.” 
Kimse de “Ne diyorsun sen?” diye sormadı: 
-O durumda kutsadığınız, yere göğe sığdıramadığınız PKK da MİT’in ve devletin güdümünde mi? 
Diğer Eş Başkan Selahattin Demirtaş ise tam tersini söyledi. Devletin “acz içinde olduğu” intibaını verecek sözler kullandı. Hatta “İhkak-ı Hak” anlamına gelecek suç mahiyetinde sözler sarf etti. İnsanların kendi güvenliklerini kendilerinin sağlamalarından bahsetti. 
Söyledikleri taban tabana zıt olsa bile her ikisinin hedefinde de DAEŞ’ten çok Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti vardı. 
Seçim öncesi “Türkiye Partisi olacağız” diyen HDP, bunu başaramadı. Ortaya çıkan acılardan rant devşirme çabası içine girdi. 

Şimdi sözüm başta HDP olmak üzere onlarla aynı söylemi devam ettiren herkese… 
Ne diyorsunuz siz Allah aşkına? Ne yapmak istiyorsunuz? Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmasaydı, Kobani halen DAEŞ’in elindeydi. Yine bugün Türkiye olmasa, Kobani açlık ve susuzluk yüzünden birkaç gün içinde çöker. Ya da salgın hastalıklardan oradaki herkes kırılır. 
Demem o ki, nankörlüğün bu kadarı olmaz. Bu nankörlüğü sergileyenlerin sonu da hayırlı olmaz! 


Akşam

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

  • YORUMLAR
  • Halil Ersin

    23 Temmuz 2015
    0 0
    Niyetleri hayr değil. Akıbetleri de hayr olmaz. Adetullah böyle....
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER