DÜNYA

Alper Tan : Türkiye - Batı ilişkilerinde yeni dönem!

Tarih
16 Mayıs 2017
İzlenme
2380 Kişi
 Ankara, ABD ve Avrupa ile ilişkilerinde bundan önceki dönemden çok farklı ve ezberleri bozacak yeni bir sürece giriyor. 16 Nisan halkoylaması ile sadece Türkiye’deki “HAYIR”cephesi değil onların arkasındaki topyekun Batı cephesi de kaybetti.

16 Nisan’da, Batı'nın istediği sonuç çıkmadığı için ABD'nin New York Times Gazetesi, "Türkiye'de demokrasi kaybetti"başlıklı başyazı yayımlamıştı. “HAYIR” çıksaydı demokrasi kazanmış olacaktı.. Gazete, NATO'yu Türkiye'ye müdahale etmeye çağırmış, Trump'ın referandum sonrası Erdoğan'ı aramasını da "şok edici derecede yanlış bir karşılık" olarak nitelendirmişti.

Çünkü Batı dünyası için demokrasi, “Halkın, kendi istediği yönetimi seçmesi” değil; “Batı'nın arzu ettiği bir yönetimin halk tarafından seçilmesi” oluyor.

Aynı gazetenin şu cümleleri ayrıca dikkat çekiciydi. “NATO ülkeleri, Erdoğan'ın otokratik eğilimlerini kontrol altına almak için ellerinden gelen her şeyi yaparken, Türkiye'deki demokrasi savunucularına da cesaret vermelidir.” Yani CHP’deki karışıklığın bu tür açıklamalar ve telkinlerden sonra başlamasına dikkatinizi çekmek isteriz. CHP sözcüsü Selin Sayek Böke’nin aniden görevlerini bırakması ve Cumhuriyet Gazetesi üzerinden “sokak çağrısı” yapmasını da hatırlatalım.

ABD ve Avrupa, içerdeki taşeronları üzerinden ülkeyi istikrarsızlaştırmaya çalışırlarken, etrafımızdaki askeri tahkimatı da arttırıyorlar.

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın heyet halinde ABD temasları sürerken, Başkan Trump, o sırada YPG’ye daha etkili silahların da verilmesi kararını imzalıyor. ABD Savunma Bakanı ise “Türkiye’nin endişelerini anladıklarını ve Türkiye’nin sınırlarını koruyacaklarını” söylüyor. Türkiye düşmanı terör örgütlerine bize karşı savaşsınlar diye silah veren ABD, Ankara’ya ise güya “teselli” veriyor.

Şimdi bir an için şöyle düşünün.. Türkiye IŞİD’i “terör örgütü” olarak kabul ediyor. Fakat aynı Türkiye, IŞİD’in, ana yapıyı oluşturduğu, içine biraz Arap, biraz Kürt biraz da Türkmen ve başka etnik unsurlardan karıştırarak silahlı bir örgüt kuruyor. Sonra da bu örgütü, hava savunma sistemleri, etkili füzeler, tanklar, zırhlı araçlar, obüsler, toplar, tüfeklerle donatıyor. Örgüte de hiç duyulmamış sempatik bir isim veriyor. Bu örgütü resmen ve açıktan destekliyor, eğitim ve istihbarat veriyor.. Hatta Türk komutanlar, o örgüt militanlarıyla ortak eğitim ve tatbikat icra ediyorlar. Örgüt, kendi merkezlerine Türk bayrakları asıyor. Türk komutanlar, örgütün komutanlarına plaket veriyor..

Türkiye bunları yapsaydı neler olmazdı sizce..? Haçlı-Siyonist ittifakı kıyametleri koparmaz mıydı? Peki ABD’nin yaptıklarının bundan ne farkı var? Daha ilerisini yapmıyorlar mı?

ABD öncülüğündeki Haçlı koalisyonu, IŞİD’le mücadele adı altında PKK’nın adını değiştirip silahlarla donatıyor. Hava savunma ve saldırı sistemleri bile verdiler. IŞİD’in uçakları ve helikopterleri yok. Öyleyse PKK bu silahları kime karşı kullanacak? Türkiye, Özgür Suriye Ordusu ve Irak Kürdistanı’na karşı kullanacak. Bunları bilmiyor muyuz?

Artık bu tiyatroya son vermenin zamanı geldi ve geçiyor bile.. Amerikalı kaynaklar, ABD’nin PKK’yı silahlandırma kararından vazgeçmediği takdirde Türkiye’nin, Kuzey Suriye’ye gireceğini muhataplarına ilettiğini belirtiyor. Ankara’nın ayrıca bununla da yetinmeyip harekat sırasında Türkiye’deki üsleri, ABD uçaklarının uçuşlarına kapatacağını da Washington’a ilettiği söyleniyor.

Ankara’nın, Türkiye’nin NATO üyeliğini de gözden geçirmesi ve bu konuda da artık nihai bir karar vermesi gerekiyor. ABD, Almanya, Fransa başta olmak üzere NATO ittifakı içindeki tüm devletler, Türkiye’ye düşmanlık eden terör örgütlerine, sonuna kadar açık destek verirlerken böyle bir kirli yapının içinde bizim hala ne işimiz olabilir?

Batı, bize “müttefik” diyor; terör örgütleriyle “ittifak” yapıyor.

Batı, terör örgütlerine “silah” veriyor, bize “teselli” veriyor.

Batı, terör örgütleriyle “işbirliği” yapıyor, bizi “terörü desteklemekle” suçluyor.

Batı, demokrasi diyor, halkın demokratik tercihlerini tersyüz etmek için sokak anarşilerini kışkırtıyor,“demokrasi” diyor “askeri darbeleri” ve “işbirlikçi diktatörleri” destekliyor.

Batı, “insan hakları” diyor, “milyonlarca insanı katlediyor.”

Kokuşmuş Batı medeniyetinin sonu yaklaşıyor. Küresel düzen yeniden kuruluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son on günlük trafiğine dikkat edelim. Hindistan, Rusya, Kuveyt.. Arkasından Çin, ABD ve NATO toplantısı için Belçika..

Karşı tarafa bakalım. Geçen hafta Almanya Başbakanı Merkel, Suudi Arabistan’daydı. 20 Mayıs’tan sonra ABD Başkanı ’Trump’ın da ilk yurtdışı ziyaretini Riyad’a yapacağı belirtiliyor. Eğer değişiklik olmazsa Trump, Suudi Arabistan’dan sonra İsrail’e ve oradan da Vatikan’a gidecek. Yani üç semavi din, İslam, Musevilik ve Hıristiyanlığın merkezlerine ve bu dinlerin mensuplarına mesajlar.. Ama göstermelik ve beyhude çabalar bunlar.

Türkiye, ABD ve Batılı diğer ülkelerle elbette eşit ve medeni çerçevede ilişkiler geliştirmeli ve belirli alanlarda dünyanın sorunlarını ortaklaşa çözmek için çalışmalıdır. Ama onlar, Türkiye’yi yönetmeye, yönlendirmeye kalkışmadan, düşmanlarımızı desteklemeden olmalı.. Onun dışında ABD ile “ortaklık,” “müttefiklik” “dostluk” “NATO” falan filan.. Artık bunların bir hükmü kalmamıştır.

Dünyada kartlar yeniden karılıyor ve küresel nizam değişiyor. Süreçler hızlanıyor, tavırlar netleşiyor, taraflar pekişiyor.. Batı'yı pek de iyi günler beklemiyor

Kanal A Haber
16 Mayıs 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER