POLEMİK

Ahmet KEKEÇ : Kötü olmak için kaç para alıyorsun?

Tarih
01 Şubat 2017
İzlenme
1744 Kişi
Bir tarihlerde, Selçuk Dereli diye bir futbol hakemi vardı. Parlak bir hakem olduğunu hatırlıyorum. Doğru mu hatırlıyorum bilmiyorum ama en azından “skandalların hakemi” değildi... Skandal kararlara imza atmışsa da, ben bilmiyorum.

Selçuk Dereli kardeşimiz, şimdi, CHP Çankaya İlçe Başkanlığı görevini yapıyor.

Hayırlı olsun.

Fakat bir alanda iyi olmanız, bu başarıyı her alanda tekrarlayacağınız anlamına gelmiyor.

İyi futbol hakemi Selçuk Dereli “kötü bir siyasetçi” olmuş.

Kötülüğü sadece siyasetçiliğiyle sınırlı kalsaydı, bu yazıyı yazmayacaktım.

Kötü bir insanmış aynı zamanda...

Bildiğimiz “kötü...”

Hadi bunu da tolere edelim, “kötülüğün” görelilikle ilgili bir durum olduğunu ve bize kötü görünen bir şeyin (ya da bir “halet”in), başka zaviyelerden (başka kıstaslar çerçevesinde) “iyi” olarak telakki edilebileceğini düşünelim...

İyi de birader, hem başarısız bir siyasetçi olacaksın, hem insanlarda “ne kötü, ne kalitesiz bir adammış bu” duygusu uyandıracaksın, hem de sergilediğin cehaletten dolayı utanmayacaksın.

Selçuk Dereli böyle bir adammış maalesef...

Başarısız, kötü ve cahil...

Konu şu:

Cumhuriyet muhabiri Kemal Göktaş, CHP Çankaya İlçe Başkanı Selçuk Dereli’yle bir röportaj yapıyor. Röportaj, doğal olarak, referandum üzerine kurgulanmış.

Konuşuyor Selçuk Dereli...

Bilip bilmeden atıp tutuyor...

Mesela, referandumda “evet” oyu kullanacağını açıklayan ünlüleri yadırgıyor. Kötü bir fiil işlediklerini söylüyor. Sonra da, ünlülerin para için, çıkar için, makam mevki için böyle bir tercihte bulunduklarını ima ediyor.

Rıdvan Dilmen, TFF Başkanı olmak istiyormuş.

Bu nedenle “evet” kampanyasının bayraktarlığını yapıyormuş.

Burak Yılmazve Arda Turan öyle adamlar değillermiş... Selçuk Dereli’nin tanıdığı kadarıyla (“tanıdığım kadarıyla” diyor), ilk fırsatta kaçacak tiplermiş. Referandumdan “hayır” çıkarsa, anında görüş değiştirirlermiş.

Hele o Rıdvan yok mu, o Rıdvan!

Rıdvan’a niye “şeytan” deniyormuş? Çünkü çok kıvrak zekâlı bir adammış. Hemen “U dönüşü” yapar, durumu telafi etmeye çalışırmış.

Bu şekilde devam edip giden bir röportaj... Selçuk Dereli’yi dinledikçe, ister istemez “evet” tercihiyle “kişisel çıkar” arasında bir ilişki kuruyoruz ve bu kez bütün bir toplumu suçlamaya başlıyoruz. Kötücül cümleler kuran ve çirkin ithamlarıyla insanda “kötü biri” izlenimi uyandıran bu hakem eskisi, kendisi gibi düşünmeyen neredeyse herkesi para için bir yerlere yamanmakla suçluyor.

Öyle çirkin ithamlar ki, insanın, “Sen bu kadar kötü olmak için kaç para aldın?” diyesi geliyor.

Kötü bir insan olan Selçuk Dereli, aynı zamanda konusunun cahili...

Mesela, şöyle laflar edebiliyor (“cehaletimi yüzüme vururlar, rezil olurum, insan içine çıkamam” diye düşünmeden bol keseden sallayabiliyor): “Türkiye büyük bir girdabın içerisine girmiş, bir Kurtuluş Savaşı vermiş. Atatürk bunu derleyip toparlamış, oradan da tek partili sistemden çok partili sisteme getirmiş bu süreci. Atatürk bu ülkede çok partili sistemi kapatıp da tek parti sistemi getirmiyor ki. Sıfırdan alıyor, tek partili sistemden çok partili sisteme getiriyor.”

Selçuk Dereli’ye şunları söylemek isterim:

Sana yanlış öğretmişler çocuğum...

Bir kere Atatürk sıfırdan almıyor.

Ne sıfırı?

1925 yılına kadar bu ülkede “çok partili sistem” vardı. Cumhuriyet kurulmadan önce de (yani Osmanlı döneminde de) çok partili sistem vardı. Atatürk bunu almış, tek partili sisteme çevirmiş.

Olan bu!

Önce doğrusunu öğren, sonra çık ahkâm kes.

Başkalarını “çıkarcılıkla” suçlamadan önce de iki dakika düşün, empati yap. Hiç değilse, insana saygın olsun!

DÜZELTME

Dünkü yazım gazetenin basılı nüshasında eksik dizilmiş. Doğrusu şöyle olacak:

Özkök, “Cumhurbaşkanına fesih yetkisi verilmelidir” diyor ama bunu Demirel gibi, Sezer gibi, hatta Fahri Korutürk gibi kokmaz-bulaşmaz (ve ülkeye zarar vermiş) cumhurbaşkanları için istiyor... “Fesih yetkisi Özal ve Erdoğan gibilere de verilmeli mi?” diye sorsanız, “Hayır” diyecek.

Daha da utanç verici olanı şu:

Ertuğrul Özkök’ümüz, Demirel’in patronajında bir askeri darbeyle düşürülen Refahyol hükümetinin başbakanına “diktatör” diyor. Darbe yapanlara ise (niyeyse) lafı yok.

Niye acaba?

Star
1 Şubat 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER