POLEMİK

Ahmet Kekeç : Doçent İhsan şeriat istiyormuş

Tarih
10 Kasım 2014
İzlenme
1316 Kişi

10 Kasım 2014…

İhsan Yılmaz isimli, cemaat müntesibi bir akademisyen var. Fatih Üniversitesi’nde çalışıyor. Today’s Zaman’da yazıyor. 

Diyor ki, “Hrant’a yapılanlar, bana da yapılıyor.”

Hayatından endişe ediyormuş...

Hrant’a yapılanları biliyoruz... Ergenekon soruşturmasında ismi geçen bazı kişiler tarafından şeytanlaştırılmış, sonra öldürülmüştü. Kamuoyu, Hrant’ın başına gelecekleri, “Kırmızı Pazartesi” örneğinde olduğu gibi, sessiz bir endişeyle izlerken, bazı istihbarat yetkilileri “suikast bilgisini” devletten gizlemişti. (Bu konunun İhsan Yılmaz’la bir alakası yok. Fakat, bazı müntesipler, suikast bilgisini devletten gizleyen istihbarat yetkililerine toz kondurmuyor. Bu istihbarat yetkilileri hakkında kitap yazan Nedim Şener’i de, niyeyse, nefretle anıyor... Niye acaba?)

Hrant’la İhsan Yılmaz arasında şöyle bir benzerlik kurulabilir:

İkisi de yurtdışında konuştu.

İkisi de Türkiye hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Fakat aralarında küçük (daha doğrusu, büyük) bir fark var. Bugün bunu daha net görebiliyoruz:

Hrant, Ermeni diasporasının saldırılarına karşı Türkiye’yi korumuştu. Bedelini de canıyla ödemişti. İhsan Yılmaz ise Türkiye’yi batırıyor, daha doğrusu, Türkiye’yi şeytanlaştırıyor.

Konuyu biliyorsunuz:

Doçent Dr. İhsan Yılmaz, geçtiğimiz hafta, onursal başkanlığını Fethullah Gülen’in yaptığı (Amerika’da mukim) bir kuruluşta konuşma yaptı ve ülkesi hakkında olmadık suçlamalarda bulundu; Türkiye’nin hızla İslamcılaştığını, çocukların zorla İmam Hatip’e yönlendirildiğini, içki satışına kısıtlamalar getirildiğini, “İran benzeri otoriter uygulamalara gidildiğini” filan anlattı.

Bu konuşma, takdir edersiniz ki, Türkiye’de büyük yankı buldu.

Bir kısım yandaş gazeteci, İhsan Yılmaz’ı “Türkiye’yi yabancılara jurnal etmekle”, dahası düpedüz yalan söylemekle suçladı... Cumhurbaşkanı Erdoğan da, ağır sayılabilecek ifadelerle konuşmacıya yüklendi... (Bu satırların yazarı da, köşesinde, isim vermeden Yılmaz’ı eleştirmiş, “İçeride dindar, dışarıda ladini bir görüntü veren bu zata kaç sevap yazmak gerekir?” diye sormuştu.)

Hayır, öyle olmamış. İhsan Yılmaz asla Türkiye’yi suçlayan bir konuşma yapmamış. Hele, İslamcılıktan ve İslamcılaşmadan hiç yakınmamış. Bilakis, hep (hayatı boyunca) kendi dindarlığını, Peygamber Efendimizi ne kadar sevdiğini, canından aziz bildiği hocası Fethullah Gülen’e nasıl bayıldığını anlatmış. Üstelik eşi de başörtülüymüş.

Kendisi anlatsın: “Türkiye’de başka, yurtdışında başka konuşuyor, diyenlere internetteki 7-8 yıllık arşivim açık. Yazıların hepsi İngilizce ve tüm dünyada okunuyor. Bir tanesinde, mümince olmayan bir cümle bulsunlar, bir tane yazımda Kemalist ya da laikçi bir tavrım olduğunu göstersinler, yazı yazmayı bırakırım... Aksine, yazılarımın çoğunda İslam’dan, Peygamber Efendimizden, dindarlığımdan, eşimin başörtüsünden, Hizmet’ten, canımdan aziz bildiğim Hocamdan, devler devi Bediüzzaman’dan iftiharla bahsediyorum. Bu perşembe yayımlanan yazımda da AKP’ye hodri meydan dedim ve ülkeyi yeteri kadar İslami yönetmiyorsun; İslam’da genelev haram, piyango, loto, toto, ganyan, faiz haram, yalan dolan, iftira, yolsuzluk haram... Bunları hemen yasakla ve yasakları etkin uygula, diye yazdım.” 

Böyle diyor İhsan Yılmaz...

Ben de diyorum ki, iyi hoş da muhterem, bunu o gün salonda hazır bulunan Amerikalılara söyleyecektin, “Türkiye’de İmam Hatip var ama aynı zamanda genelev, piyango, loto, toto, ganyan, faiz de var” diyecektin...

Bunu gelmiş burada söylüyorsun.

Ne kadar İslamcı olduğunu kanıtlamak için de, televizyona çıkmış, “Kerhaneci devlet olur mu yahu? Ben şeriat istiyorum” diye haykırıyorsun.

Şeriat istediğinden Amerikalıların haberi var mı İhsan?

Bunu orada da söyleyebilecek 
misin?

Müteakip konferansında, “AKP ülkeyi yeteri kadar İslami yönetmiyor. Canımdan aziz bildiğim hocam da duysun. Ben artık şeriat istiyorum” diyebilecek misin?

Bir de şu:

Türkiye’nin İslamcılaştığından mı yakınıyorsun, yeterince İslamcılaşmadığından mı?

Hangisi?

Türkiye’nin İslamcılaştığından yakınıyorsan (ki, öyle), “kerhaneyi, piyangoyu, lotoyu, totoyu, ganyanı” güvence olarak görmen, Amerikalılara da bu güvenceyi vermen gerekmez mi?
Star

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER