16 Kasım 2014...
Zerresini hak etmediği halde; işitmediği hakaret, yemediği küfür kalmadı. 
Oysa Sezgin Tanrıkulu yanlış ne söyledi ki? 
Tüm cesaretini toplayıp Dersim katliamıyla ilgili olarak “bin kere özür diliyorum” dedi. 
Hepsi bu. 
Vayyy! Bunu diyen sen misin? 
Günlerdir linç ediyorlar adamı. 
CHP’de kıyamet kopuyor. 
Neyse. 
Biz gelelim şimdi asıl meseleye. 
Tanrıkulu “CHP adına özür diliyorum” dedi. 
CHP adına! 
Bundan da Kemal Bey’in haberinin olduğunu ima etti. 
Öyle anlaşılıyor ki, o programa katılmadan önce Kemal Bey’le bir süre görüşmüş. 
AK Parti’nin önümüzdeki günlerde, hem de Tunceli’de açıklamayı düşündüğü Alevi paketi göz önüne alındığında sanırım mesele daha iyi anlaşılır. 
Bir nevi ön alma, rol çalma çabası. 
Hal böyle olunca da, haklı olarak ‘o soru’ geldi. 
“İyi de bu özrü niçin Kemal Bey dilemiyor”? 
Sezgin Tanrıkulu on numara soruya, on numara cevap verdi. 
Muhteşemdi. 
“Kemal Bey bu işin mağduru. Mağdur özür diler mi?” dedi. 
Kesinlikle haklı. 
Mağdur özür dilemez. 
Dilemez de Kemal Bey Dersim katliamının mağduru değil, “mağruru” gibi davranıyor! 
Sorun da tam burada. 
Tanrıkulu günlerdir küfür yiyor, hakaret işitiyor. 
Lakin Kemal Bey’den çıt yok. 
Niçin susuyor? 
Niçin arkasında durmuyor? 
Yetmezmiş gibi bir de çıkıp,  “Dersim ile Kerbela’yı karşılaştırmak da zaten cehaletin bir başka yönüdür” diyerek Başbakan Davutoğlu’na yükleniyor. 
Allah aşkına biri söylesin, bu nasıl bir mağduriyettir? 
Ve son bir not. 
Sezgin Tanrıkulu’nun dileyeceği özürden Kemal Bey’in haberi varmış. 
O vakit Tanrıkulu’na yöneltilen tüm eleştirilerin ikinci adresi Kemal Bey olmuyor mu? 
Tanrıkulu’nu hedef tahtasına oturtanlar, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit” demiş olmuyorlar mı? 
Kemal Bey şimdi bunca lafın altında kalırsa bu doğru olur mu? 
Tez gereğini yapması gerekmez mi? 
Uzun lafın kısası, Kemal Bey’in önünde iki seçenek var. 
Ya Sezgin Tanrıkulu’nu kapının önüne koyacak. 
Ya da çıkıp sahip çıkacak. 
Sizce hangisini yapacak? 
Bekleyip göreceğiz. 
Akşam