POLEMİK

Salih Tuna : Erdoğan’a orda diren ben de seninleyim Meczup Hasan

Tarih
05 Haziran 2016
İzlenme
2297 Kişi

Batı'nın Moğol ve Haçlı saldırısından daha kötü, daha korkunç bir saldırı hazırlığı içinde oluğunu 2011'den beri dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık.

Meramımızı anlatmak için…

Türkiye, İran ve Suriye çatışmasının “tuzak” olduğunu dile getiren Sezai Karakoç üstadımızın, “Batı nihai işgali, son işgali yapmak peşindedir. Öyle bir işgal ki, bir daha İslam'ın dirilişi vaki olmasın, İslam haritadan silinsin. Hadise budur. Tehdit hatta tehditten de öte içinde yaşadığımız gerçek budur…” şeklindeki ifadelerini yardıma çağırdık.

Olmadı.

Olmadığı gibi orda burda hedef gösterildik, hayasızca hakaretlere uğradık.

Sayın Erdoğan, “dönemin başbakanı” olarak “tuzağı” gördü ve onca tazyike rağmen Suriye'ye savaş açmaya (Wikileaks belgelerinde de açıkça belirtildiği üzre) direndi.

Suriye'ye behemehal girmemiz için kampanya yürüten ve “Reyhanlı maliyettir” diyen malum şebeke de aynı tarihlerde Erdoğan'ı “diktatör” ilan etti.

***

Türkiye güneyden kuşatıldı da sanmayın ki İran, Suriye, Rusya kazandı, kazanacak.

Hayır, böyle giderse kaybedecekler.

İran zaten çoktan kaybetti; 79 Devriminin ilkelerine ihanet edercesine mezhepçilikte Suudilerle yarışmakla kalmadı, Eset'in yanında yer alarak o alçak katliamların suç ortağına dönüştü.

ABD'nin açtığı yolda 'Şiilik' yapmayı marifet bildi.

Haziran 2006'daki şanlı direnişleriyle Ümmetin yüz akı olan Hizbullah'ı da Suriye'de alabildiğine kirletti.

Yazık etti.

İsrail terör devletini de haliyle memnun etti. İmam Humeyni'nin “Her Müslüman bir kova su dökse İsrail'i sel alır” sözünün hilafına, İsrail'in Arz-ı Mev'ud hedefine sonuç itibariyle can suyu oldu.

Hülasa, BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a yeni yaptırımlar öngören karar tasarısına Brezilya ile birlikte ''hayır'' oyu kullanan Türkiye'yle el ele vermek yerine, “Siyonizm'in merkez üssüyle” el ele verdi.

Rusya'nın Suriye'de ABD'yle işbirliği içinde olmasına da bakmayın, onlar da hiçbir zafer elde edemez.

***

Dışarda çok yönlü kuşatma devam ediyor. Almanya'nın malum “soykırım” kararını da bu kapsamda değerlendirmek mümkün...

İçerde de, Türkiye'yi Almanya'dan evvel “soykırımcı” ilan etmekle övünen Meczup Hasan “iç savaş” çağrısı yapıyor. (Kılıçdaroğlu da son günlerde kan istiyordu, ne tesadüf.)

Meczup Hasan kim mi?

Hani, barış sürecinde, “Silah bırakmak ağrınıza gitmiyor mu, ne olur barış yapmayın” diyerek Kandil'in önüne yatmış, nihayetinde de muradına ermişti.

Lakin iç savaş hayali hendeklere gömülünce iş başa düşmüş olacak ki, “Direneceğiz!” diyerek (iç savaş) çağrısı yapmaya başladı.

Hadi be Meczup Hasan, “diren” de görelim.

Mesela, Paşa dedenden yadigar, Ermenilerden gasp edilmiş Cemal Paşa Konağı önünde hendek kazıp direnirsen, söz ben de seninleyim. (Ne yani, hep sen mi milleti dolduruşa getireceksin aslanım yiğidim.)

Hep başkaları mı ölsün sizin için Meczup Hasan.

Birazcık da siz “direnin.”

Sonra yine her zamanki gibi bıraktığın yerden devam edersin. Ne bileyim, “Kimse kızmasın kendimi yazdım” falan diyerek bi güzel sıyrılırsın.

Koşullar neye müsaitse ordan çalışırsın yani. İstersen Evren'in uçağından inmediğin günlerdeki gibi istersen darbe şakşakçılığı yaptığın 28 Şubat sürecindeki gibi.

Hatta demokrat bile olabilirisin. “Hafıza-i beşer nisyan ila malul” değil mi, kim tutar seni.

Yenişafak
5 Haziran 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER