DÜNYA

İsmail Kılıçraslan : Gazze'deyim, deva bulmam!

Tarih
19 Temmuz 2014
İzlenme
231 Kişi
19 Temmuz 2014...

Çağdaş Arap şiirinin yüz akı şairlerinden Nizar Kabbani, 'Resim Dersi' isimli muhteşem şiirinde şu dizelere yer verir:

'Yatağımın kenarında oturuyor oğlum

Bir şiir okumamı istiyor benden

Gözümden bir damla yaş düşüyor yastığa

Korkuyla izliyor oğlum ve

'Ama baba' diyor, 'bu gözyaşı, şiir değil!'

Ona diyorum ki:

Büyüdüğün zaman oğlum

Arap şiir kitaplarını okuyunca

Sözcükle gözyaşının kardeş olduğunu göreceksin

Ve Arap şiirinin yalnızca

Parmaklar arasından çıkan

Bir damla gözyaşı olduğunu...'

Bu, burada bir dursun.

Gazze'miz havadan, denizden ve karadan kuşatma altında. Hamas ve Kassam Tugayları, sadece Gazze için değil, sadece İslam âlemi için değil, bütün insanlığın onuru için direniyorlar.

Şunun adını adam gibi koyalım. Siyonist işgalci İsrail'e karşı direnmek sadece Müslümanlar için bir ödev değildir. Öyle azgınca, öyle hayâsızca bir ideoloji ki Siyonizm, onu mahvedip tarihin çöplüğüne göndermek bütün insanlığın üzerine bir borçtur.

Emin olun Siyonizm, sadece Müslümanların değil, başta Yahudiler olmak üzere bütün dünyanın en büyük düşmanıdır. Kendinden başkasının yok olup gitmesinde hiçbir beis görmeyen, dahası bunun için en alçakça, en akıl dışı yöntemleri uygulamaktan çekinmeyen Siyonizm, insanlığın baş düşmanıdır.

Endonezya'dan Bosna'ya, Amerika'dan İngiltere'ye pek çok ülkede yapılan Siyonizm ve İsrail karşıtı kitlesel eylemlerden ve bu eylemlerin 'çok dinli, çok katmanlı' katılımcılarından anlıyoruz ki, bugünün insanı Siyonizm'in ne denli büyük bir baş belası, insanlık için ne büyük bir tehdit olduğunu anlamaya başlamıştır.

Ben bütün kalbimle, 1492 yılından beri genel manada 'eman' altında olan Türk vatandaşı Yahudilerin pek çoğunun da Siyonizm denen belanın boyutlarından haberdar olduklarından, hatta ondan şikâyet ettiklerinden eminim. Ancak, kuvvetle muhtemeldir ki Türkiye'deki Musevi cemaatinin 'oligark'larının bu vicdanlı sesleri bastırma konusunda bir baskısı söz konusu.

Bu konuda bir çift lafım var Türk Musevi Cemaati'nin 'oligark'larına. 'Anti semitizm' diye inlemenize gerek yok. Çünkü biz size Yahudi olduğunuz için falan kızıyor değiliz. İsrail'i haklı bulan açıklamalar yaparsanız, İsrail için para toplarsanız, cemaatinizden birileri Gazze'ye 'yedek askeri kuvvet' olarak gidip kardeşlerimizi öldürürse son derece doğal bir şeydir size kızmamız. Yani size Yahudi olduğunuz için değil, Siyonizm'in o pis gölgesini üzerinizden atamadığınız için tepkili insanlar. Size yakışan, 1492'yi hatırlamanızdır. Zalimin değil, mazlumun yanında durmanızı emreden kutsal metinlerinizi hatırlamanızdır.

Parantezi kapatalım.

Perşembeyi cumaya bağlayan gece, İsrail'i protesto etmek için İstanbul'daki İsrail Konsolosluğu'nun önündeydim.

Eyleme niçin mi gittim? Elbette Siyonizm'e düşmanlığım, bazı şehitlerinin tabutuna Türk bayrağı saran Gazzeli kardeşlerime de dostluğum belli olsun diye. Plajda çocuklarımız öldürülürken sessiz kalmak bir Müslüman'ın ahlakına sığdırılamaz diye.

10 bini aşkın insan, çoluklarıyla çocuklarıyla meydandaydı. Elçiliğe girmeye çalışan küçük bir grubu bahane eden polis, kalabalığın üzerine rastgele gaz bombası attı. Saldırıyı son derece kolaylıkla ekarte edebilecekken meydanı 'provoke' etmeyi tercih etti yani. Ardından başka gaz bombaları ve tazyikli su da geldi. Anlayacağınız polis, reflekslerini Gezi'den, futbol maçlarından, her türlü eylemden iyi bildiğimiz polisti işte. Kelimenin üzerine basa basa söylüyorum: 'Devlet'in polisi idi. (Gezi'ci arkadaşım. Polis sana gaz atarken de aynısını düşünüyor ve söylüyordum. Hatırlıyorsundur inşallah.)

Bu vesileyle, (sosyolojik bir ayraç olarak söylüyorum bunu) Türkiyeli Müslümanların devletle 12 yıldır kurdukları 'iyi niyetli' ilişkinin yaldızları da dökülmüş oldu. Özetin özetini sloganlaştıralım: 'Hükümet senin diye devlet de senin değil. 80 yıllık tasallut 12 yılda yıkılır değil.'

Türkiye Müslümanları olarak bize düşen 'bir mekanizma olarak devlet'in zayıflatılması, milletin güçlendirilmesidir. Ne olur bir düşünelim bunu.

Bir de tabii, Savcı Sayan, Haşmet Babaoğlu gibi isimler orada meydandayken niçin herhangi bir milletvekilinin, herhangi bir ağır abi yazarımızın orada olmadığını da...

Ne diyordu Bakunin: 'Eylemde önünüzden geçerken 'paralel' diye bağıran bizdik polis abiler. Pek çoğunuzun dönüp bakması da doğrusu bizi epey eğlendirdi.'

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER