Ajda Pekkan, Ebru Gündeş, Kenan Doğulu. Tarkan’ı dışarıda tutarak söyleyecek olursam Türkiye’nin “sahnesi en pahalı” üç sanatçısı böyle. Bu üç sanatçı, herhangi bir konser için kendileri ve müzik ekipleri için 150 bin dolar bandında konser ücretleri alıyorlar. Tabii, bu üç star, Türkiye’nin en iyi sahne, ses ve ışık ekipleriyle çalıştıkları için, işin o kısmı da epeyce para tutuyor. Bunlara ilaveten yoldur, barınmadır, kulis masraflarıdır falan derken eğer bu üçlüden biriyle konser yapmak isterseniz 250 bin dolar civarında bir bedeli gözden çıkarmanız gerekiyor.
Bu, burada bir dursun.
69 milyon Türk lirası nasıl bir para? Kültür üzerinden örnekleyeyim bunu da. 69 milyon lira, 1 milyon kişinin yaşadığı bir büyükşehir belediyesinin kültür daire başkanlığının yaklaşık bir yıllık “tüm etkinlikler” bütçesi.
69 milyon lira 10 gün sürecek, 200 yayınevinin katılacağı, katılımcı yazar sayısı 100 civarında, ziyaretçi sayısı da 1 milyon rakamını zorlayacak bir kitap fuarından 4 adet yapabilmek demek. 8-10 bin öğrenciye, 8-10 ders üzerinden planlanıp, 9 ay sürecek bir akademi yapabilmek demek. 100 bin öğrenciye 700 liralık kitap-kırtasiye paketi hediye edebilmek demek. Aralarında Kıraç, İsmail Altunsaray, Cengiz Özkan, Mustafa Ceceli, Merve Özbey ve benzeri sanatçıların olduğu 20’ye yakın konser düzenleyebilmek demek. Şehrinizde 200’ü aşkın tiyatro sahneleyebilmek demek. 50’yi aşkın sanat sergisi gerçekleştirebilmek demek. Şehrinizle ilgili 120 adet yazımı, basımı dâhil kitap yayınlayabilmek demek. Şehrinizi tanıtmak için 25 kadar uluslararası turizm fuarına katılım sağlayabilmek demek.
Bu da burada bir dursun.
Veryansın ekibinin yayınladığı belgeye göre Ankara Büyükşehir Belediyesi, Cumhuriyet bayramı kutlamaları için Ebru Gündeş konserine 69 milyon TL harcamış. Örneğini verdiğim 69 milyon lira o 69 milyon lira yani. Ve sizi her şeyimle temin ederim ki Ebru Gündeş konserinin maliyeti taşı çatlatıp suyunu sıksan 15 milyon lira.
Henüz Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden herhangi bir açıklama gelmedi bu konser ve Veryansın ekibinin yayımladığı o belgeyle ilgili. Bu 69 milyon liranın içinde hangi harcama kalemleri olduğunu çok ama çok merak ediyorum. Konsere gelen herkese ayrıca 500 TL mi dağıtıldı zarf içinde? Birer buçuk Ankara döneri mi ikram edildi? Birer adet büyük boy Dubai çikolatası mı verildi?
İyisi mi kötü şaka yapmayı bırakayım da Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden gelecek cevabı bekleyeyim ben. Belki cidden kestiremediğimiz, hesaplayamadığımız harcamaları olmuştur. Böyle bir şey varsa, o izaha ikna olursam yazarım onu da. O yüzden meseleyi genel bir çerçeveye çıkartayım.
“Telif hakları, entelektüel haklar” meselesinde devletimiz bir türlü “nesnel bir ölçülendirme yapma” yolunu tutmuyor nedense. Bu nesnel ölçülendirme bir türlü gelmeyince de her türlü denetimden sıyırmak amacıyla “telif hakları ve entelektüel haklar” meselesi bir “para artırma, aklama, çalma, kaçırma yöntemi” olarak kullanılıyor.
Kabasını söyleyeyim: Bir yerel yönetimin, olası bir Sayıştay denetiminde “konser vermesi için Ebru Gündeş’e 69 milyon lira harcadım çünkü Ebru Gündeş’ten Türkiye’de bir tane olduğu için fiyatı o belirledi” savunması yapması konuyu kilitliyor. Yandaki şehrin Ebru Gündeş konserine 15 milyon lira harcamış olması da emsal kabul edilmiyor. Çünkü “yandaki şehre kaç para fiyat verdiği bizi alakadar etmez, bize bu fiyatı verdi, aha da belgesi” deniliyor ve iş kapanıp gidiyor. Dikkat isterim: Ebru Gündeş hep aynı konser bedelini alıyor. Evet, dolar üzerinden olduğu için yıllardır.
Kitap yazımı, tanıtım ve belgesel çekimi, tiyatro sahnelemesi, sergi düzenlenmesi, heykel yapımı, konferans ücreti falan gibi telif ve entelektüel hakka konu tüm işlerde bu açık ortadan kaldırılmadıkça biz daha çok konuşuruz belediyelerin konser, heykel, sergi bütçelerini.
“Entelektüel hak nesnelleştirilir mi?” diye sorabilirsiniz. Evet, hiç şüphesiz nesnelleştirilebilir. Örneğin “şehirdeki bir kültürel etkinliğe konuşmacı olarak katılan herhangi bir isme 100 bin liradan fazla telif ücreti verilemez” dersiniz. Böyle olunca hem CHP’li, hem AK Partili belediyeler “yeter ki İlber Ortaylı gelsin, kaç paraysa veririz” deme aptallığından kurtulur da Ortaylı’ya her program için 300 bin lira bayılamazlar. 300 bini almadan adım atmayan Ortaylı da “fiyat”ını düşürmek zorunda kalır. Mesela her yılın başında Müyap’tan sanatçıların o yıl için geçerli konser bedelleri “şeffaf şekilde” alınabilir. Mesela tanıtım filmleri, belgeseller, sergiler, heykeller, kitap yazımları vd. için “kalite tespit bilirkişileri” ihdas edilebilir. Yani diyeceğim o ki istenirse yapılır, yapılabilir.
Böylelikle ne olur biliyor musunuz? Hem “belediye kültür işi yapmasın” demeyi bu işin çözümü zannedenlerle bir uzlaşı gerçekleşir, hem kültür işini hayati önemde gören ve düzgünce kültür üreten yerel yönetimler çok rahatlar, hem de konserdi, sergiydi, heykeldi adı altında para cukkalamanın önüne geçilir.
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.