GÜNCEL

Hüseyin Likoğlu : Neyi bekliyorlar?

Tarih
22 Ocak 2019
İzlenme
1459 Kişi

Her sabah bir operasyonla uyanıyoruz. Ankesörden ardışık arama nedeniyle TSK’da tespit edilen şu kadarı muvazzaf, şu kadarı açıkta, şu kadarı ihraç bilmem kaç kişi için gözaltı kararı alınmış, yakalanmaları için başsavcılık talimatı ile Emniyet harekete geçmiş. Evet, gün geçmiyor ki böyle bir durum yaşanmasın.

Ben işin burasında değilim. Ankesörden ardışık arama nedeniyle TSK’da tespit edilen Fetullahçı Terör Örgütü ile irtibatlı ve burada telaffuz edemeyeceğim sayıda subay-astsubayın varlığını uzun zamandır biliyorum. Bu konuda gerek Emniyet, gerek MİT ve gerekse yargının çok hassas çalıştığını da biliyorum. Bu hassasiyete ilişkin çok çarpıcı bir değerlendirmeyi de paylaşabilirim.

Bu zamana kadar gözaltına alınanların yüzde 64’ü itiraf etti, geride kalanlarda da yüzde yüze varan isabet var. Anlayacağınız ByLock’ta, Fetullahçı hainlerin kurduğu mor beyin tuzağından ders çıkartılmış, hassas çalışma neticesinde operasyonlar gerçekleştiriliyor.

Benim asıl merak ettiğim, sıranın kendilerine geleceğini çok iyi bilip de hiçbir şey olmayacakmış gibi davrananların ne düşündüğü, neyi beklediği? Yukarıda yazdığım gibi sayılarını vermekten imtina ettiğim ve bu sayıyı öğrendiğim günden beri uykularım kaçtığı için başkalarının uykusu kaçmasın diye sayılarını veremeyeceğim kadar subay-astsubay hatta aralarında generallerin de olduğu çok sayıda asker ankesör operasyonunda sıranın kendilerine gelmesini bekliyor.

Bunu normal mi karşılayacağız? “Beklemeyecekler de ne yapacaklar?” mı diyeceğiz. Bu kadar çok kişinin TSK içerisinde eli silahlı ya da devletin en mahrem bilgilerine sahip olacak şekilde sıranın kendilerine gelmesini mi bekleyeceğiz? Haydi diyelim ki bizim adli kolluk kaynağımız ve yargı gücümüzün bunların tamamına aynı anda operasyon yapma kabiliyeti yok. İdari tedbir de alınamaz mı?

Bu kişiler kurbanlık koyun gibi bekliyor mu acaba? “Ne kadar çalışır sistemde kalırsam o kadar maaş alırım” anlayışıyla mı hareket ediyor? Başka beklentiler, başka hesaplar, başka iltisaklar içerisinde olup olmadıklarından haberdar mıyız? Israrla sonuna kadar durmanın, sıra gelene kadar hiçbir şey yapmamanın motivasyon kaynağı nedir?

Çok karamsar bir tablo oluşturduğumun farkındayım. Ama karamsar olmamak için inanın çok çaba sarf ediyorum. Ancak dönüp şöyle bir soru soruyorum: “Türkiye’yi 17-25 Aralık’tan 15 Temmuz’a taşıyanların yüzde kaçı değişti?” Cevap, yüzde 10 ya var ya yok. Peki devam edenlerin anlayışında ciddi bir değişiklik oldu mu? Yani 15 Temmuz kafalarına ‘dank’ etti mi? bu soruya siz cevap verin…

Etkin pişmanlıktan yararlanma diye yasal bir zeminimiz var. Daha çok PKK’nın kandırıp dağa çıkarttığı çocuklar için geçmişte yapılmış bir düzenleme. Yasal düzenlemeden herkesin yararlanma hakkı ilkesinden hareketle Fetullahçı Terör Örgütü üyeliğinden yargılananların da başvurduğu bir yasal hak. Bu konuda çok acil bir düzenleme yapılmalı. Dünya tarihinin en karmaşık, en aşağılık terör örgütü ile klasik terör örgütleri için yapılan bir etkin pişmanlık yasası ile mücadele edemeyiz.

Etkin pişmanlıktan yararlanan bir PKK’lı veya başka bir terör örgütü üyesi ile Fetullahçı Terör Örgütü üyesi aynı anlama gelmez. Çünkü etkin pişmanlıktan yararlanan bir Fetullahçı, ya çocuğumuza öğretmen olacak, ya hastamıza doktor, ya uçağımıza pilot, ya mahkememize hâkim, ya karakolumuza polis ya da istihbaratımıza personel. Bu tehlikeyi göze alamadığımız için de itirafçılık müessesesi işlemiyor.

İtirafçılık mekanizması iyi işlemediği için yukarda söylediğim ve sayılarını vermekten imtina ettiğim TSK personeli içerisinde samimi bir şekilde pişmanlık içerisinde olanlar da sonuna kadar bekliyor. Maalesef yakın zamanda kötü örnekler yaşandı bu süreçte. Samimi bir şekilde pişman olanların bir kısmı hemen ihraç edilirken, inkâr edenler yakayı ele verene kadar sistemde kalmaya devam ettiler. Samimi itirafçılar ile samimi olmayan itirafçılar aynı kefeye tabi tutuldu. Yasal düzenleme yetersiz olduğu için karar vericiler risk almak istemiyor. Bu durum en çok şeytani vasıflarda şeytanı bile geçmiş Fetullahçı Terör Örgütü’nün işine yarıyor.

Sadece TSK içerisindeki ardışık ankesör araması üzerinde duruyoruz. Halbuki bu yöntem bütün mahrem kurumlarda var. Bu kadar önemli bir konuyu sürecin akışına bırakamayız. Birilerinin bahar beklentisi içinde girdiği bir dönemde, bu kadar kullanılmaya elverişli insanın TSK başta olmak üzere bütün kritik kurumlarımızda hala var olması çok büyük bir tehdittir. Bu tehdidi ortadan kaldırmak için yasal, idari her türlü önlem alınmalı. Varsa pişman olanlar ayıklanmalı değilse gereken en acil bir şekilde yapılmalı…

yazının kaynağı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER