GÜNCEL

Fehmi Koru : Bu yazı New York Times’a kapak olsun

Tarih
03 Kasım 2014
İzlenme
1676 Kişi

3 Kasım 2014...
Ülkemiz sonunda New York Times’a (NYT) kapak da oldu ya, bundan böyle gam yemem...

 

Tim Arango, Türkiye’yi de kapsayan bölgeyi Bağdat’taki bürosundan yöneten bayağı hareketli muhabiri NYT’nin... İki ülke arasındaki ilişkileri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şahsına indirgeyen son değerlendirmesi bizim medyada da kendine yer buldu. Cumhurbaşkanlığı çevreleri “Batı çöküyor” tezini işleyen Hintli Pankaj Mishra’nın Guardian’da çıkan makalesinin etkisi altındaymış; Türkiye’nin dış politikası bu yüzden ABD ve Batı karşıtıymış...

 

Arango’nun ana tespiti bu.

 

Benim görüşüm ise epey farklı...

 

ABD Barack Obama’nın Beyaz Saray’a taşınmasıyla kazandığı sempatiyi artık kaybetti. Türkiye’de de Amerika’ya olumlu bakanların sayısı giderek düşüyor.

 

Bir yerli araştırma kuruluşunun (MetroPoll) dün çıkan anketinde ‘dost ve müttefik ülke’ Amerika hakkında ‘olumlu’ kanaat besleyenlerin oranı yüzde 15 görünüyor; halkın yüzde 72’si ise ABD’ye iyi gözle bakmıyor...

 

MetroPoll anketinin doğruluğu ABD’nin Pew şirketince yapılan taze (31 Ekim 2014) bir araştırma ile sağlanmış oldu. Pew’ün bulgusu da neredeyse aynı: Halkın sadece yüzde 19’u ABD’ye olumlu baktığını söylerken, olumsuz bakanların oranı yüzde 73’te kalmış...

 

Pew’ün “Türkler kendilerinden başka kimseyi sevmiyor” sonucunu çıkardığı araştırma üzerinde bizler de kafa patlatsak yeridir; ancak Türkiye’ye ve bölgedeki diğer ülkelerin halklarına kendini neden sevdiremediği esas Washington’u kaygılandırmalı.

 

Hem de bayağı kaygılandırmalı...

 

Pankaj Mishra ‘İngiliz liberalizminin amiral gemisi’ ilân ettiği The Economist dergisinin iki editörünün (John Micklethwait ile Adrian Wooldridge) yeni çıkan ‘Dördüncü Devrim’ (The Forth Revolution) kitabının hüküm cümlesinden hareketle kaleme almış yazısını... İngiliz yazarların vardığı hüküm şu: “Şimdiye kadarki bölümüyle 21. yüzyıl Batı modeli açısından çok çürük geçti...”

 

“İngilizler yazar, Hintli onaylar, Amerikalı muhabir de bundan Türkiye’nin dış politikasını etkileyecek çapta bir sonuca ulaşır” diyemeyeceğim. Diyemeyeceğim, çünkü ABD’nin dümeninde oturduğu Batı gemisinin temsil ettiği değerlerin insanlığı getirdiği noktayı yalnızca İngiliz ve Hintli entelektüeller eleştirmiyor.

 

Çok daha derin bir varoluş krizi söz konusu ve ABD’nin sergilediği açgözlü tavır bütün dünyayı içinden çıkılması olağanüstü zor bir dönemece getirdi. İçinde yaşadığımız döneme ‘düzensizlik dönemi’ dense yeridir...

 

Umarım, Tim Arango, bu yazımdan haberdar olduğunda, Türkiye ve Türkler’in Amerikan karşıtlığına yeni bir kanıt yakaladığını düşünmez. Çünkü yukarıdaki tespit bana ait değil; ‘Amerikan liberalizminin kaptan-ı deryası’ sayılabilecek Richard N. Haass’ın alarm zilleri çaldırma amaçlı makalesinin başlığı...

 

Haass ABD bürokrasisinde önemli diplomatik görevler yerine getirdikten sonra epey zamandır en etkili güç odağı sayılan Council on Foreign Relations (CFR) kurumunun başında. New York’a yolu düşen cumhurbaşkanı ve başbakanların uğramadan geçemediği bir kurumdur CFR...

 

ABD’nin izlediği politikaları sorumlu tuttuğu yeni düzenin istikrarsızlık ekseni üzerine oturduğu tezini, Haass, CFR’ın itibarlı Foreign Affairs dergisinin son (Kasım/Aralık 2014) sayısında çıkan bayağı uzun ‘Çözülme’ (The Unraveling) makalesinde işlediği yetmezmiş gibi, ülkenin dört bir köşesindeki yerel gazetelerde de özetini yayımlattı.

 

En iyimser tahminle bile, yeni döneminÜlkemiz sonunda New York Times’a (NYT) kapak da oldu ya, bundan böyle gam yemem...

 

Tim Arango, Türkiye’yi de kapsayan bölgeyi Bağdat’taki bürosundan yöneten bayağı hareketli muhabiri NYT’nin... İki ülke arasındaki ilişkileri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şahsına indirgeyen son değerlendirmesi bizim medyada da kendine yer buldu. Cumhurbaşkanlığı çevreleri “Batı çöküyor” tezini işleyen Hintli Pankaj Mishra’nın Guardian’da çıkan makalesinin etkisi altındaymış; Türkiye’nin dış politikası bu yüzden ABD ve Batı karşıtıymış...

 

Arango’nun ana tespiti bu.

 

Benim görüşüm ise epey farklı...

 

ABD Barack Obama’nın Beyaz Saray’a taşınmasıyla kazandığı sempatiyi artık kaybetti. Türkiye’de de Amerika’ya olumlu bakanların sayısı giderek düşüyor.

 

Bir yerli araştırma kuruluşunun (MetroPoll) dün çıkan anketinde ‘dost ve müttefik ülke’ Amerika hakkında ‘olumlu’ kanaat besleyenlerin oranı yüzde 15 görünüyor; halkın yüzde 72’si ise ABD’ye iyi gözle bakmıyor...

 

MetroPoll anketinin doğruluğu ABD’nin Pew şirketince yapılan taze (31 Ekim 2014) bir araştırma ile sağlanmış oldu. Pew’ün bulgusu da neredeyse aynı: Halkın sadece yüzde 19’u ABD’ye olumlu baktığını söylerken, olumsuz bakanların oranı yüzde 73’te kalmış...

 

Pew’ün “Türkler kendilerinden başka kimseyi sevmiyor” sonucunu çıkardığı araştırma üzerinde bizler de kafa patlatsak yeridir; ancak Türkiye’ye ve bölgedeki diğer ülkelerin halklarına kendini neden sevdiremediği esas Washington’u kaygılandırmalı.

 

Hem de bayağı kaygılandırmalı...

 

Pankaj Mishra ‘İngiliz liberalizminin amiral gemisi’ ilân ettiği The Economist dergisinin iki editörünün (John Micklethwait ile Adrian Wooldridge) yeni çıkan ‘Dördüncü Devrim’ (The Forth Revolution) kitabının hüküm cümlesinden hareketle kaleme almış yazısını... İngiliz yazarların vardığı hüküm şu: “Şimdiye kadarki bölümüyle 21. yüzyıl Batı modeli açısından çok çürük geçti...”

 

“İngilizler yazar, Hintli onaylar, Amerikalı muhabir de bundan Türkiye’nin dış politikasını etkileyecek çapta bir sonuca ulaşır” diyemeyeceğim. Diyemeyeceğim, çünkü ABD’nin dümeninde oturduğu Batı gemisinin temsil ettiği değerlerin insanlığı getirdiği noktayı yalnızca İngiliz ve Hintli entelektüeller eleştirmiyor.

 

Çok daha derin bir varoluş krizi söz konusu ve ABD’nin sergilediği açgözlü tavır bütün dünyayı içinden çıkılması olağanüstü zor bir dönemece getirdi. İçinde yaşadığımız döneme ‘düzensizlik dönemi’ dense yeridir...

 

Umarım, Tim Arango, bu yazımdan haberdar olduğunda, Türkiye ve Türkler’in Amerikan karşıtlığına yeni bir kanıt yakaladığını düşünmez. Çünkü yukarıdaki tespit bana ait değil; ‘Amerikan liberalizminin kaptan-ı deryası’ sayılabilecek Richard N. Haass’ın alarm zilleri çaldırma amaçlı makalesinin başlığı...

 

Haass ABD bürokrasisinde önemli diplomatik görevler yerine getirdikten sonra epey zamandır en etkili güç odağı sayılan Council on Foreign Relations (CFR) kurumunun başında. New York’a yolu düşen cumhurbaşkanı ve başbakanların uğramadan geçemediği bir kurumdur CFR...

 

ABD’nin izlediği politikaları sorumlu tuttuğu yeni düzenin istikrarsızlık ekseni üzerine oturduğu tezini, Haass, CFR’ın itibarlı Foreign Affairs dergisinin son (Kasım/Aralık 2014) sayısında çıkan bayağı uzun ‘Çözülme’ (The Unraveling) makalesinde işlediği yetmezmiş gibi, ülkenin dört bir köşesindeki yerel gazetelerde de özetini yayımlattı.

 

En iyimser tahminle bile, yeni dönemin, ‘daha az barışçı, daha az müreffeh ve karşısına çıkan tehditlerle Soğuk Savaş sonrasında olduğundan daha az başedebilecek durumda’ olacağı öngörüsünde bulunuyor Haass...

 

Yani, önümüzdeki günlerde bütün dünya, ABD’nin sebep olduğu sorunların pençesinde debelenecek...

 

Gerçek tablo bu ve Türkiye de şimdilerde işte bu tabloyla başa çıkmaya çalışıyor. , ‘daha az barışçı, daha az müreffeh ve karşısına çıkan tehditlerle Soğuk Savaş sonrasında olduğundan daha az başedebilecek durumda’ olacağı öngörüsünde bulunuyor Haass...

 

Yani, önümüzdeki günlerde bütün dünya, ABD’nin sebep olduğu sorunların pençesinde debelenecek...

 

Gerçek tablo bu ve Türkiye de şimdilerde işte bu tabloyla başa çıkmaya çalışıyor. 
Habertürk

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER