Geçen perşembe akşamı, Osman Gazi Köprüsü'nün açılışını tvnet'ten canlı veriyoruz.

Ana haber saati, bir taraftan gündeme dair meseleleri konuşuyoruz, bir taraftan da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Başbakan Davutoğlu'nun, açılış programına katılmalarını bekliyoruz.

Son 15 yılda yüzlerce hatta binlerce kez şahit olduğumuz törenlerden biri.

Yeni köprünün ihtişamı, körfezin boynunda ışıltılı bir gerdanlık gibi parıldaması heyecan verici fakat benim dikkatim başka yerde.

…

Nasuhi Güngör'ün, bir akşam önce Başbakan Davutoğlu'nun, Ak Parti'yi yönetemediğine dair açıklamaları, devletin zirvesini nasıl etkiledi acaba, yüzlere yansıyan bir ifade görebilir miyim, heyecanıyla hem yayını sürdürüyorum hem de konuşmaları dikkatle dinliyorum.

Başbakan geldi önce kürsüye…

Osman Gazi Köprüsü ile ilgili çalışmaları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başlattığını, kendilerinin mega projelerin adamı olduğunu, Türkiye'nin gücüne güç kattığını söyledi.

Samimiydi, fakat bir akşam önce kendisine yönelik olarak yapılan ağır eleştirinin izleri de vardı yüzünde.

Mümkün olduğu kadar kısa konuştu.

Ve Erdoğan…

Her zamanki tarzıyla önce kalabalığı kontrol etti sonra da büyük bir özgüvenle konuşmasına başladı.

…

Cumhurbaşkanı, sadece Osman Gazi Köprüsü'nden değil, diğer büyük yatırımlardan ve bu yatırımlara engel olmaya çalışan muhalif yapılardan da bahsetti, kimsenin Türkiye'yi durduramayacağını ve ülkenin kalkınma hızını sürdüreceğini anlattı.

Cumhurbaşkanı konuşurken, Başbakan'ı izledim sürekli.

Erdoğan, “Sayın Başbakanımız” deyince, Davutoğlu gülümsedi, daha sonra Erdoğan, “Çok şükür, bu milletin Süleyman'ı da var, Sinan'ı da var” sözleriyle konuşmasına devam edince, Davutoğlu, Cumhurbaşkanı'nı alkışlamaya başladı.

Bugüne kadar hiçbir konuşmasında Başbakan'dan bu kadar bahsettiğini görmedim, Erdoğan'ın.

İki hafta önce stadyum açılışındaki paslaşmalar bile daha az mesaj içeriyordu.

Törene aynı helikopterle gelmemiş olmaları, bazı soru işaretleri doğurmuştu ama konuşmalarla birlikte normal bir gün yaşandığını herkes gördü.

…

Şunu söylemeye çalışıyorum,

Nasuhi Güngör, kişisel görüşünü ifade etmiş ve Ak Parti'nin, Davutoğlu ile yola devam etmemesi gerektiğini söylemişse, buna saygı duyarım, öyle ya da böyle bir düşüncedir, öngörüdür.

Fakat başka bir etkiyle ve hatta görevlendirmeyle bu konuşmayı yaptıysa, Erdoğan'ın arkasından iş çevirenlere gösterdiğim tepkinin mislini ona da gösteririm, bozgunculukla, hizipçilikle suçlarım kendisini.

…

Kişisel kanaatim, Nasuhi Güngör, kendi kendine bir siyasi analiz yaptı ve yazı yazdığı gazete de bu çıkışını beğenmedi ve işine son verdi.

Denklemin yerine oturması için mantık bunu emrediyor.

Yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, tereddütsüz destekleyen Ethem Sancak'ın grubunda yer alan Star Gazetesi'nin yazarı, Erdoğan'ın etkisiyle bu açıklamayı yapmış olsaydı, gazetedeki yazılarına son verilmezdi.

…

Hatırlayın,

Abdullah Gül'ün, basın danışmanı, Ahmet Sever, “Abdullah Gül ile 12 yıl” kitabını çıkardığında, Taner Yıldız, “Böyle bir kitabın bu şekliyle üslubun esasının daha önüne geçecek şekilde yayınlanmış olması da enteresandır” demişti.

Hatta Şamil Tayyar, bu kitabı Ak Parti'ye atılmış bir el bombasına benzetmişti.

Şimdi tam da buna benzer bir vaka ile karşı karşıyayız.

Ahmet Sever, kitabını yayınlamadan Gül'e okuttuğunu ve sonra yayınladığını söylemişti, kitapla ilgili tartışmalar da bitmişti.

Nasuhi Güngör de buna benzer bir açıklama yapmalıdır.

Ak Parti ve Davutoğlu ile ilgili yaptığı konuşmayı kişisel görüşü olarak ifade ettiğini söylemelidir.

…

Dahası,

Erdoğan dediğiniz adam, kurucusu olduğu partinin bazı tavırlarından, politik söylemlerinden şikayetçiyse, bunu apaçık söyler, köşe yazarları aracılığı ile mesaj vermez.

Dediğim gibi, Köprünün açılışında herkesi izledim, kimsenin yüzünde Sırat Köprüsü'nü geçiyormuş gibi bir hava yoktu.

Boşuna iş aramasın kimse!...

Yenişafak
24 Nisan 2016