GÜNCEL

Faruk Aksoy : Zenci ölmüş…

Tarih
03 Ocak 2016
İzlenme
1979 Kişi

Dünyadan kaçamadığı için kenara çekilenleri okuyorum, bu aralar.
Ben arıyorum, beni buluyorlar, ne iştir anlamadım arkadaş!
Şimdi de kar başladı, yatsı ezanı başladı, maç başladı, çekildim kenara izliyorum, birinci perde başladı…
***
Bakkal, yan taraftaki kaportacıda çalışan Türkmen tamirciyi, veresiyeler konusunda uyarıyor, “Kardeşiz ama borcunu öde” diyor.
Herkes gurbette sanki…
Mor otobüs, karşıdaki durağa yanaşmadan karnını açıyor, insanlar dökülüyor aşağıya, orta halli insanlar, orta kapıdan kaldırıma dökülüyorlar.
Bakkal, sigaraları gösteriyor, Türkmen tamirciye, “Zevkin veresiyesi olmaz” diyor.
Tamirci, “İhtiyaçtır, zevk ne ki…!” derken, seyrek ve çürük dişlerini gösteriyor, bakkala.
“Zevkin veresiyesi olmaz ama hüzün de zevk değildir.”
Kervan yolda düzülür.
Yürürken kuruyorum cümlemi, “Hüzün zevk değildir, Bakkal Efendi, bu adam, zevkine mi içiyor bu sigarayı canım, deli mi ne!” diyemediğim için cümlemi yolda diziyorum, bakkala yolda düzüyorum…
Elim cebimde, çakmak elimde, bakkala kızıp şefkatle sıkıyorum çakmağımı.
Kara çakmağın, gazı ne seviyede, boşuna mı taşıyorum, ya çaktığımda yanmazsa bu çakmak, diye düşünmüyorum, benim işim cebime küllediğim ateşimi bulmak, hepsi bu…
***
Tepside saat satan, beyaz gözlü zenci çocuk yanımdan geçip gidiyor, bayır aşağı.
Kimse düşünmüyor, “Bir zenci, neden tepside saat satar?” diye.
Afrika'yı da bilmiyor bizimkiler, zannediyorlar ki, bütün zenciler susuzluktan karardılar.
Tepsi meselesi önemli, bir zenci, tepsiye doğar, tepsiye yatar, tepsiyle pazar yapar, küpelerini bile tepsi gibi yapar.
“Şu hayatta ilk kez, bayır aşağı giden bir zenci görüyorum.”
Öyle hafife almayın.
“Satmışım bu dünyanın anasını” demektir, bayır aşağı gitmek.
“Bayırı çıkarken 'anası ağlayanlar' bilir bunu ancak…”
Kendimi iyi hissedeceğim diye, yarısını tırmandığım yokuşun ortasından geri dönüp, “Satmışım anası bu dünyanın” demek için zenci çocuğun arkasından bayır aşağıya mı yürüyeceğim, yok daha neler…!
Bak şimdi fark ettim, kendi kendime konuşurken 'zenci' başkalarına konuşurken 'siyahi' diyorum, bu Afrikalılara
Sizin, öyle yapmadığınıza adım gibi eminim.
Şefkatli niyetinizi ve söyleminizi, kalp ile tasdik ederken, dil ile ikrar kısmına da şöyle bir lezzet katmak için, zenciye 'çikolata renkli' dediğiniz de oluyor.
İtiraz etmeyin hemen, kaçınızdan duydum, şurda burda zenciye 'çikolata renkli' dediğinizi!
Amannn…!
Ne haliniz varsa görün, bana ne, telefonu sessize alıyorum, bir sürü dertten kurtuluyorum, başım da çatlıyorsa, bana çatlıyor, kime ne canım…!
***
Bakkal, işi abartmamıştır umarım, keşke çıkmasa mıydım bakkaliyeden, bana şirinlik yaparken, Türkmen tamirciyi daha fazla hırpalamaz mıydı, ne bileyim ki…
“Namaz, vakti gecene kadar yüktür, sonra borç…”
Yatsıyı ekeceğim belli, hava soğuk, bakkal gaddar, otobüs kalabalık, zencinin tepsideki saatleri kar suyu çekiyor, yatsı kılınacak ortam yok, hadi bana eyvallah...
***
Telefonu sessize alıp, yazanı çizeni, dürteni tartanı, arayanı soranı merak mı etsem, yoksa titremede bırakıp, kargaşadan haberdar olup ciddiye mi almasam?
“Uyku kararsızlığın armağanıdır
insana…”
Uyandım, herkes uyuyor, herkesi uyanık bırakıp da herkesten önce uyanmak, herkes hakkında uyanıklık yapmak için ne kadar da güvenli bir zaman.
Karanlığa doğru açtım pencereyi, her yerde kar var, zenci çocuğun beyaz gözleri gibi bembeyaz kar.
Bakkal, Türkmen tamirciye sigarayı vermedi mi ki?
Onlar da Enver'in, cesaretine asker olmayı becerselerdi de, tütün yetiştirecekleri tarlaları olsaydı, hepsini ben mi düşüneceğim yahu!
Dün gece ne olup bitti, hiç haberim yok, telefon da sessizde.
Ahmet Ümit, en son Cezmi'yi öldürdü, romanında, Şehsuvar, cesedi görünce camdan atlayıp kaçtı, o işi de orada bıraktım.
Dün geceden haberim olsun diye, dün geceki ekrana doğru kaydırıyorum telefonu, başka çare yok, dönüyorum…
***
Hasan Karakaya, kaskatı kesilmiş, gülüyor fotoğrafta ama Hasan Karakaya ölmüş…
Şu saat satan zenciler var ya, onlar kadar bile kıymetimiz yoktu, bu memlekette.
O zamanlar, sigarayı veresiye vermeseydi vicdanlı bakkallar, yazı yazamayacaktık nerdeyse.
Otobüslerdeki insanların dışında kimseyi, kimsenin derdini yazmadım.
Tepside saat satmadım ben ama, Allah için hep iyi bir zenci oldum.” demişti, hatırladım karanlıkta.
***
Karakaya, “kara taşın” etrafında ölmüş.
Bu dünyanın en hakiki zencisi, bu dünyanın en hakiki zencisi olan Hacerü'l-Esved'e, yakın bir yerde ölmüş.
Adam, güzel ölmüş bee…

Yenişafak
3 Ocak 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER