15 Haziran 2015

Dün burada açık açık yazdım Ak Parti’de bir genel başkan sorunu yok. Ve yakın vadede de olmayacak. Gerek parti içinde ya da hükümette kendisine önemli görevler verilmiş kişilerin, gerek Cumhurbaşkanı’nın sağında, solunda, yakınında olup da başarısızlık tablosu çizerek görev bekleyenlerin hevesleneceği bir ortam değil bu ortam.. Herkesin el birliğiyle Ahmet Davutoğlu’nun elini güçlendirmesi gereken dönemden geçiyoruz..

•

Ama büyük projenin öne sürdüğü isimlere bakınca, bu birliği sağlamanın ne kadar güç olduğunu da görmemiz gerekir.. Sevgili dostlar, öyle anlaşılıyor ki bazı isimlerin politik kariyerlerine, bu kariyeri borçlu oldukları yapılar karar veriyor herhalde.. Bakın son birkaç günde yaşananları arka arkaya sıralayalım isterseniz. Ben üstüne bir şey söylemesem bile resmi siz kendiniz zaten göreceksiniz..

Aydın Doğan’ın yayınevi, yarım asrı aşan dava birlikteliğini torpilleyecek olan kitabı yayınlıyor.. 

Aydın Doğan’ın bookstore’u D&R, kitap için ön talep toplayıp vitrinde öne çıkarılması talimatını veriyor

Can Dündar “İntifada Başlıyor” manşetiyle Cumhuriyet Gazetesi’nde sayfayı deviriyor.. 

Hürriyet tam sayfa Abdullah Gül’ün gelir gelmez 4 eski bakanı Yüce Divan’a yollayacağını haber yapıyor.. 

CnnTürk, Faşist Gezi Kalkışması’nın, Gül tarafından masum bir özgürlük talebi eylemi olarak görüldüğünü haber yapıyor.

Tüm bu mecralarda, Gül’ün twitter yasağını ilk delen adam olmak istediği yazılıyor.

Can Dündar, Cumhuriyet’te, hem de aynı gün, birinci sayfasından Erdoğan’ın o masum gençleri temsilen konuta gelen sanatçılara ne kadar da kötü ve anlayışsız davrandığı yalanını yükseltiyor. 

Turgay Ciner’in gazetesinde Fehmi Koru, halkın oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı’na; “Beştepe’yi boşalt oraya Abdullah Gül yerleşecek” diyor.. 

Daha benim üzerine söz söylememe gerek var mı bilmiyorum.. Ama herhalde bu PR çalışması daha yeni başlıyor.. Bundan sonra takip edin..  Habertürk TV ve gazeteleri, Cumhuriyet, Posta gibi yayın organlarının asli işlevi bu olacak.. Daha ortada kitap yokken, yazarının mülakatları falan yokken, seçimin ikinci günü ‘Gül Devrede’ başlığıyla çıkan Posta Gazetesi’ni unutmayın.. Buna bazı Yeni Şafak Gazetesi yazarlarının güzellemeleri de eklenecek birkaç güne kadar.. Twitter’daki ‘ama sahiden iyi adamdı Gül’ yahut ‘valla Gül olsaydı biz bu seçimi kazanırdık’ lobisinin sosyal medya katkısı da buna eklenince tam olacak.. Ve nihayetinde; Gül’ün de Erdoğan’ın da, Davutoğlu’nun da, Ak Parti seçmeninin de canını sıkacak günler başlamış olacak.  Evet bilerek söylüyorum. Abdullah Gül, hoşuna gitmeyen pek çok şey yaşamış olmasına rağmen bugün gerçekten alternatif genel başkan adayı olarak sahaya inmek istiyor mu istemiyor mu?.. Bunu Doğan kitaptan öğrenmeyelim.. Can Dündar’dan, Ruşen Çakır’dan duymayalım.. İstediği kanala mülakat verecek güçtedir Sayın Gül.. ‘İçinde bulunduğumuz bu bunalımdan partimi de ülkeyi de kurtarmak için her türlü göreve hazırım’ beyanatını verecek midir?.. Benim beklediğim bu.. Bu yazılanları onaylıyor mu, kendi bilgisi dahilinde mi yazılıyor?.. Ortaya çıkan bu durumdan memnun mudur?.. Erdoğan ile bu konuları görüşmüş müdür?. Görüşmek istemez mi?.. Kendisine rağmen birileri kendi adına Gül’e görev mi biçmektedirler?. Bana kalırsa bu hafta acil cevap bekleyen sorular arasında bu da vardır. Ve Erdoğan’ı da, Davutoğlu’nu da, Gül’ü de seven ve birbirinden ayırt etmeyen milyonlarca yurttaş için bunun açıklığa kavuşması gereklidir.. Gül konuşmadan, hiç kimsenin konuşması doğru olmaz.. 

•

Abdullah Gül iki şey söyleyebilir.. 

“Arkadaşlar lütfetmişler, hiçbir hazırlığım yok, fikren yapabileceğim her türlü katkıyı da zaten yapıyorum.

“Ak Parti ilk kez tek başına iktidarı kuracak çoğunluk gücünü kaybetmiştir, acilen tekrar seçime gidilmelidir, ben de bu seçimde kurucusu olduğum partinin başında mücadeleme kaldığım yerden devam edeceğim.” 

Bekleyeceğiz ve göreceğiz.. Kalın sağlıcakla.

YeniAkit