ÜLKEDE ciddi bir kafa karışıklığı var. EN azından temas ettiğim insanlarda bunu görmekteyim. Olaylara ve kişilere bakarak ilerlediğimiz ve bütünü göremediğimiz için kısa devre yapıyoruz. Sloganlardan GERÇEKLERE yer bulunamadığı için de işindeki gücündeki insanlar ne olup bittiğini anlayamıyor. Gelin bugün Washington ile Londra arasındaki mücadeleyi bugün ORTADOĞU'dan anlatalım.
Böylece hem Türkiye'nin yönünü hem ne yapmaya çalıştığını anlayalım.
Önemli aktörler... Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamid es-Sani, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi, Suudi Arabistan Kralı Salman bin Abdülaziz el Suud, Birleşik Arap Emirlikleri Başbakanı Muhammed bin Raşid El Maktum, Bahreyn Kralı Hamad Bin İsa El Halife...
Çok sık yazdığım gibi 2013 önemli bir kırılmanın yaşandığı yıldı. Türkiye içeride GEZİ ve 17-25 Aralık'ı yaşarken Mısır da sallanıyordu... Ancak biz olayların birbiriyle BAĞLI olduğunu bağlantılı olduğunu ıskalıyorduk.
Bu nedenle nefesimiz KURGUYU anlamaya yetmiyordu. Erdoğan ABD'ye gitmiş ve orada İLİŞKİLER askıya alınmıştı. Gazeteler bunu görmüyor ve yazmıyordu. ABD ziyareti sonrası fırtına koptu zaten...
Türkiye'nin EKSEN değiştirmek için adıma atacağını bilen Washington, o yıl yüklendi.
Öncesinde Mısır'a gidelim...
Muhammed Mursi... 2000 ve 2005 yılları arasında milletvekili oldu. Müslüman Kardeşler'in yasal olarak seçime katılmaları mümkün olmadığından parlamentoya BAĞIMSIZ olarak girdi. ARAP BAHARI sonrası Mübarek'in devrilmesine DESTEK verdi. 30 Nisan 2011 tarihinde Müslüman Kardeşler'in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi'nin Başkanı seçildi.
2012 CUMHURBAŞKANLIĞI seçimlerinde HAYRAT ŞATIR'ın adaylığı düşünce Mursi sahne aldı.
İlk turda Yüzde 25.5 oy aldı. İkinci turu gördü. Yüzde 51.73 oy alarak, 5. Cumhurbaşkanı oldu. Sonra ülke içten içe kaşınmaya başlandı.
Olaylar patlak verdi. 3 Temmuz 2013 tarihindeki büyük gösteriler sonucu ORDU YÖNETİME EL KOYDU.
Mursi darbeyi kabul etmediğini söyledi. Yandaşlarını sokağa davet etti. Ancak gözaltına alındı.
16 Mayıs 2015 günü mahkeme tarafından idam cezasına çarptırıldı.
CASUSLUK'la suçlanıyordu!
17 Haziran 2019 tarihinde, yani seçilmesinden 7 yıl sonra duruşma sırasında hayatını kaybetti... 2013'te Mısır'da DARBE olurken burada SOKAK EYLEMLERİ başlıyordu.
17-25 Aralık operasyonları ile iktidar biçilmek isteniyordu...
ABD'den gelen David COHEN, HALKBANK'a giriyor hesaplara dalıyordu... Daha öncesi vardı. Şimdilerde kimse hatırlamıyor olabilir ancak önemliydi.
Hafızam yanıltmıyorsa İNGİLİZ Daily Telegraph gazetesi 2010'da "İRAN TÜRKİYE'YE SEÇİM YARDIMI İÇİN 25 MİLYON DOLAR YOLLADI" manşetiyle çıkıyordu.
Bu Ankara-Tahran arasında kurulan ilk KÖPRÜ oluyordu! Erdoğan ile Ahmedinejad'ın yakınlığı ileri sürülmekteydi...
Aynı yıl yani 2013'te Suriye ile Mısır, bir yıl sonra da Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri İhvan'ı "terör örgütü" ilan etti. MÜSLÜMAN KARDEŞLER artık KÖRFEZ'de sakıncalıydı... Bu nedenle İHVAN yöneticileri KATAR'a geçiyordu. Katar da kapıyı kapatmıyordu. Sahip çıkıyordu...
Suudi Arabistan ve Mısır, Katar'ı "Müslüman Kardeşler'e siyasi ve finansal destek vermekle" suçlarken Türkiye ise bu kriz sırasında Katar'a asker konuşlandırıyordu. SAFLAR İYİCE NETLEŞİYORDU...
Kabaca ARAP BAHARI ile ARAPLAR bir yana KATAR bir yana düşüyordu.
Başkan Erdoğan, en başından beri İhvan'ı "terör örgütü" olarak görmüyor ve Katar'ı yalnız bırakmıyordu.
Bahreyn, diplomatik ilişkileri kesme gerekçesi olarak "Katar ülkedeki İran destekli silahlı gruplara destek veriyor" iddiasına sarılıyordu. Türkiye İran ilişkisinin yanına bir de Katar-İran yakınlığı ekleniyordu!
Mısır'daki DARBEDEN yaklaşık bir ay önce yine 2013'te KATAR'da işler değişiyordu. BABA gönüllü olarak görevini oğluna bırakıyordu.
Görülmeyen bir uygulama olarak Emir Şeyh Tamim Bin Hamid es-Sani, genç bir insan olarak işin başına geçiyordu... Gürültüsüz patırtısız darbesiz... Daha sonra Şeyh es-Sani'nin askeri okul mezuniyet töreninde yaptığı bir konuşma ortalığı adeta sarsıyordu. Es-Sani "İran ve Körfez ülkeleri arasında artan gerilim yanlış. Hizbullah ve Hamas'a karşı anlayış gösterilmeli. ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'da uzun süre kalamayacak..." diyordu.
Ancak Doha "Bu konuşma gerçek değil.
HACK'lendik..." açıklaması yapıyordu. Buna rağmen Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri, El Cezire dahil Katar yayın organlarını ülkelerinde yasaklama kararı alıyordu. İpler gerildikçe geriliyordu.
Obama'nın başkanlığı döneminde ABD Savunma Bakanlığı yapmış olan Robert Gates de "Katar'ın Hamas, Taliban ve El Kaide'ye finansal destek akışını önlemek adına adım attığını hiç hatırlamıyorum" diyordu... Bütün KÖRFEZ ülkeleri KATAR'a ambargo uyguluyor ve "İRAN ile ilişkilerini kes" çağrısı yapıyordu. Katar'a uygulanan yaptırımların üzerinden 2 yıl geçiyor, bu kez MEKKE'de İran'ı geriletmek için yapılabileceklerin tartışıldığı zirveye yine KATAR damga vuruyordu. İran konusunda ayrı yönlere düşülüyordu. Doha yanında her zaman ANKARA'yı buluyordu...
Muhalefetin KATAR konusundaki ISRARI küresel kutuplaşmanı sonucuydu. Aynı hassasiyet Çin için de geçerliydi...
2013'ten sonra kesinlikle Türkiye ve İngiltere arasında büyük yakınlaşma gerçekleşiyordu. Aynı yıl hem Amerika Birleşik Devletleri hem Birleşik Krallık ORTADOĞU'da ellerinden geleni yapıyorlar, maçı kazanmak için değişimi başlatıyorlardı. ARAP BAHARI ile sarsılan coğrafya şimdi ayrı kutuplara sürükleniyordu...
Türkiye, İngiltere'nin kendisine olan ihtiyacını bildiği için KATAR-AZERBAYCAN-İRAN- IRAK üzerinden İPEK YOLU ve ORTADOĞU için çok önemli bir İTTİFAK kuruyordu...
Çok önemli bir eksene hitap ediyordu. Kontrol ANKARA'daydı!
Türkiye'nin KÜRESEL anlamda yer değiştirmesi BATI'dan, önce Ortadoğu'ya ardından da ÇİN'e göz kırpması, gidişatı belirliyordu.
İNGİLTERE Brexit ile AVRUPA'dan da ABD'nin bir yanından da ayrılıyor ve YENİ DÜNYA KURMAK için öne çıkıyordu. Burada TÜRKİYE olmadan olamazdı. Olmuyordu da... ERMENİSTAN ZAFERİ de Türkiye'nin BÖLGEDE KİLİT ÜLKE olduğunu ilan etmesinden BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİ. Bakü caddelerinde MEHMETÇİĞİN marşlarla yürümesi yeni bir dönemin habercisiydi. İran'daki OLİGARŞİ de Rusya'daki DERİNLER de TÜRKİYE'ye ses edemiyordu.
YENİ BİR DÜNYA KURULUYOR TÜRKİYE YERİNİ ALIYORDU...
AK PARTİ-MHP dışındaki partiler de işte buna karşıydı. Eski AK PARTİLİ isimler de... Hepsi... Başkan Erdoğan MHP ile bambaşka bir kartı masaya sundu ve ilerliyor. MHP'nin olmaması bu gidişatın tersine yani eski yönüne BATI'ya dönmesi demek...
ABD-AB de işte bunun için elinden geleni yapacak. Yapmak zorunda çünkü... Kemal Kılıçdaroğlu'nun SUUDİ ARABİSTAN'a çok yakın bir işadamın KALAMIŞ'taki teknesinde ÖZEL ve GİZLİ görüşme yapmasının nedeni de bu! İttifaklar belli...
yazının devamı
Böylece hem Türkiye'nin yönünü hem ne yapmaya çalıştığını anlayalım.
Önemli aktörler... Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamid es-Sani, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi, Suudi Arabistan Kralı Salman bin Abdülaziz el Suud, Birleşik Arap Emirlikleri Başbakanı Muhammed bin Raşid El Maktum, Bahreyn Kralı Hamad Bin İsa El Halife...
Çok sık yazdığım gibi 2013 önemli bir kırılmanın yaşandığı yıldı. Türkiye içeride GEZİ ve 17-25 Aralık'ı yaşarken Mısır da sallanıyordu... Ancak biz olayların birbiriyle BAĞLI olduğunu bağlantılı olduğunu ıskalıyorduk.
Bu nedenle nefesimiz KURGUYU anlamaya yetmiyordu. Erdoğan ABD'ye gitmiş ve orada İLİŞKİLER askıya alınmıştı. Gazeteler bunu görmüyor ve yazmıyordu. ABD ziyareti sonrası fırtına koptu zaten...
Türkiye'nin EKSEN değiştirmek için adıma atacağını bilen Washington, o yıl yüklendi.
Öncesinde Mısır'a gidelim...
Muhammed Mursi... 2000 ve 2005 yılları arasında milletvekili oldu. Müslüman Kardeşler'in yasal olarak seçime katılmaları mümkün olmadığından parlamentoya BAĞIMSIZ olarak girdi. ARAP BAHARI sonrası Mübarek'in devrilmesine DESTEK verdi. 30 Nisan 2011 tarihinde Müslüman Kardeşler'in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi'nin Başkanı seçildi.2012 CUMHURBAŞKANLIĞI seçimlerinde HAYRAT ŞATIR'ın adaylığı düşünce Mursi sahne aldı.
İlk turda Yüzde 25.5 oy aldı. İkinci turu gördü. Yüzde 51.73 oy alarak, 5. Cumhurbaşkanı oldu. Sonra ülke içten içe kaşınmaya başlandı.
Olaylar patlak verdi. 3 Temmuz 2013 tarihindeki büyük gösteriler sonucu ORDU YÖNETİME EL KOYDU.
Mursi darbeyi kabul etmediğini söyledi. Yandaşlarını sokağa davet etti. Ancak gözaltına alındı.
16 Mayıs 2015 günü mahkeme tarafından idam cezasına çarptırıldı.
CASUSLUK'la suçlanıyordu!
17 Haziran 2019 tarihinde, yani seçilmesinden 7 yıl sonra duruşma sırasında hayatını kaybetti... 2013'te Mısır'da DARBE olurken burada SOKAK EYLEMLERİ başlıyordu.
17-25 Aralık operasyonları ile iktidar biçilmek isteniyordu...
ABD'den gelen David COHEN, HALKBANK'a giriyor hesaplara dalıyordu... Daha öncesi vardı. Şimdilerde kimse hatırlamıyor olabilir ancak önemliydi.Hafızam yanıltmıyorsa İNGİLİZ Daily Telegraph gazetesi 2010'da "İRAN TÜRKİYE'YE SEÇİM YARDIMI İÇİN 25 MİLYON DOLAR YOLLADI" manşetiyle çıkıyordu.
Bu Ankara-Tahran arasında kurulan ilk KÖPRÜ oluyordu! Erdoğan ile Ahmedinejad'ın yakınlığı ileri sürülmekteydi...
Aynı yıl yani 2013'te Suriye ile Mısır, bir yıl sonra da Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri İhvan'ı "terör örgütü" ilan etti. MÜSLÜMAN KARDEŞLER artık KÖRFEZ'de sakıncalıydı... Bu nedenle İHVAN yöneticileri KATAR'a geçiyordu. Katar da kapıyı kapatmıyordu. Sahip çıkıyordu...
Suudi Arabistan ve Mısır, Katar'ı "Müslüman Kardeşler'e siyasi ve finansal destek vermekle" suçlarken Türkiye ise bu kriz sırasında Katar'a asker konuşlandırıyordu. SAFLAR İYİCE NETLEŞİYORDU...
Kabaca ARAP BAHARI ile ARAPLAR bir yana KATAR bir yana düşüyordu.Başkan Erdoğan, en başından beri İhvan'ı "terör örgütü" olarak görmüyor ve Katar'ı yalnız bırakmıyordu.
Bahreyn, diplomatik ilişkileri kesme gerekçesi olarak "Katar ülkedeki İran destekli silahlı gruplara destek veriyor" iddiasına sarılıyordu. Türkiye İran ilişkisinin yanına bir de Katar-İran yakınlığı ekleniyordu!
Mısır'daki DARBEDEN yaklaşık bir ay önce yine 2013'te KATAR'da işler değişiyordu. BABA gönüllü olarak görevini oğluna bırakıyordu.
Görülmeyen bir uygulama olarak Emir Şeyh Tamim Bin Hamid es-Sani, genç bir insan olarak işin başına geçiyordu... Gürültüsüz patırtısız darbesiz... Daha sonra Şeyh es-Sani'nin askeri okul mezuniyet töreninde yaptığı bir konuşma ortalığı adeta sarsıyordu. Es-Sani "İran ve Körfez ülkeleri arasında artan gerilim yanlış. Hizbullah ve Hamas'a karşı anlayış gösterilmeli. ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'da uzun süre kalamayacak..." diyordu.
Ancak Doha "Bu konuşma gerçek değil.HACK'lendik..." açıklaması yapıyordu. Buna rağmen Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri, El Cezire dahil Katar yayın organlarını ülkelerinde yasaklama kararı alıyordu. İpler gerildikçe geriliyordu.
Obama'nın başkanlığı döneminde ABD Savunma Bakanlığı yapmış olan Robert Gates de "Katar'ın Hamas, Taliban ve El Kaide'ye finansal destek akışını önlemek adına adım attığını hiç hatırlamıyorum" diyordu... Bütün KÖRFEZ ülkeleri KATAR'a ambargo uyguluyor ve "İRAN ile ilişkilerini kes" çağrısı yapıyordu. Katar'a uygulanan yaptırımların üzerinden 2 yıl geçiyor, bu kez MEKKE'de İran'ı geriletmek için yapılabileceklerin tartışıldığı zirveye yine KATAR damga vuruyordu. İran konusunda ayrı yönlere düşülüyordu. Doha yanında her zaman ANKARA'yı buluyordu...
Muhalefetin KATAR konusundaki ISRARI küresel kutuplaşmanı sonucuydu. Aynı hassasiyet Çin için de geçerliydi...
2013'ten sonra kesinlikle Türkiye ve İngiltere arasında büyük yakınlaşma gerçekleşiyordu. Aynı yıl hem Amerika Birleşik Devletleri hem Birleşik Krallık ORTADOĞU'da ellerinden geleni yapıyorlar, maçı kazanmak için değişimi başlatıyorlardı. ARAP BAHARI ile sarsılan coğrafya şimdi ayrı kutuplara sürükleniyordu...
Türkiye, İngiltere'nin kendisine olan ihtiyacını bildiği için KATAR-AZERBAYCAN-İRAN- IRAK üzerinden İPEK YOLU ve ORTADOĞU için çok önemli bir İTTİFAK kuruyordu...Çok önemli bir eksene hitap ediyordu. Kontrol ANKARA'daydı!
Türkiye'nin KÜRESEL anlamda yer değiştirmesi BATI'dan, önce Ortadoğu'ya ardından da ÇİN'e göz kırpması, gidişatı belirliyordu.
İNGİLTERE Brexit ile AVRUPA'dan da ABD'nin bir yanından da ayrılıyor ve YENİ DÜNYA KURMAK için öne çıkıyordu. Burada TÜRKİYE olmadan olamazdı. Olmuyordu da... ERMENİSTAN ZAFERİ de Türkiye'nin BÖLGEDE KİLİT ÜLKE olduğunu ilan etmesinden BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİ. Bakü caddelerinde MEHMETÇİĞİN marşlarla yürümesi yeni bir dönemin habercisiydi. İran'daki OLİGARŞİ de Rusya'daki DERİNLER de TÜRKİYE'ye ses edemiyordu.
YENİ BİR DÜNYA KURULUYOR TÜRKİYE YERİNİ ALIYORDU...
AK PARTİ-MHP dışındaki partiler de işte buna karşıydı. Eski AK PARTİLİ isimler de... Hepsi... Başkan Erdoğan MHP ile bambaşka bir kartı masaya sundu ve ilerliyor. MHP'nin olmaması bu gidişatın tersine yani eski yönüne BATI'ya dönmesi demek...
ABD-AB de işte bunun için elinden geleni yapacak. Yapmak zorunda çünkü... Kemal Kılıçdaroğlu'nun SUUDİ ARABİSTAN'a çok yakın bir işadamın KALAMIŞ'taki teknesinde ÖZEL ve GİZLİ görüşme yapmasının nedeni de bu! İttifaklar belli...
yazının devamı
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.