DÜNYA

Ergün Diler : Büyük fırça!

Tarih
14 Mart 2018
İzlenme
5574 Kişi
Son dönemde yaşananları önemine göre sıralamaya kalksak sanırım ilk sıraya SUUDİ ARABİSTAN'DAKİ DARBEYİ koyarız. Çok ama çok önemli bir adımdı.

VELİAHT PRENS dense de aslında KRALLIK yapan Muhammed bin Selman'ın gelişi ve arkasındaki oyunu bilmek bizi başka bir yere, bilmemek ise bambaşka yere götürür.
Siz sakın Türkiye'yi, bölgeyi, hatta ve hatta ABD'yi bile içeriden okumaya kalkmayın. Artık DOMİNO etkisi ummadığımız kadar fazla.
Bir OYUNCU tek başına çok şey yapamıyor.
Ama doğru ve etkili ortaklarla masayı yıkabiliyor. Şimdi olan da bu! İKİ GÜÇ KENDİ MASASININ GALİBİYETİ için çatışmakta... Ölesiye hem de...
Açalım... Detaylarıyla gidelim...
Tam bu satırları yazarken Trump'ın DIŞİŞLERİ BAKANI
Tillerson'u görevden aldığı duyuruldu. Güldüm...
Geriye gidelim...
Hatırlayalım... 10 EKİM'de yazmıştım sanıyorum...
"Yarın değişik bir gün olmazsa Tillerson- Pompeo olayını yazmayı düşünüyorum. CIA BAŞKANI POMPEO, Tillerson'un yerine geliyor da... Ama niye geliyor? Diğeri neden gidiyor? Burası önemli! Belki yarın!
Bir de unutmayın! İnanılmaz bir istihbarat savaşı var. Aktörleri bir bilseniz..."
Ertesi gün de yazmıştık...
... Spicer, Trump'ın en gizli bilgilerini Demokratlar'a ulaştıran isimdi. Gönderildi. Şu anda Demokratlar'ın son temsilcisi Tillerson da kısa süre içinde gidecek. Mike Pence, bir süre önce Tillerson'a, "İstifa etmelisin" dedi. Pence en ılımlı Cumhuriyetçi'dir. O bile bunu söylüyorsa, Tillerson'un görev süresi doldu demektir. Yerine gelecek isim ise Mike Pompeo. ABD Başkanı Trump'la her gün 3 saat görüşen Pompeo, Tillerson'un yerine gelmesi için ikna edilmeye çalışılıyor. Pompeo, en az 1 yıl daha CIA'de görev yapmak istiyor.
Pompeo, "TEMİZLİK BİTTİKTEN SONRA GELEYİM" diyor! Son durum bu..." 
Tillerson, Türkiye ziyaretlerinden eli boş dönmüştü! Bir raporunda "Türkiye, Washington'dan idare edebileceğimiz bir ülke değil. Eski günlerdeki gibi direktif vermek doğru değil. Ortak bir yol, Washington'ı bölgede tek ülke yapar" cümleleri vardı. Adam doğru söylüyordu. Ancak anlamayanlar vardı. GİTTİ!
Daha önce gitmişti de şimdi duydunuz!
Peki Pompeo DIŞİŞLERİ BAKANI OLURKEN CIA'ya kim geliyor? Hatırlayalım...
Yaklaşık 2 ay geriye gidelim ama...
"İRAN, CIA için fragman niteliğindeydi.
Bazı noktaları test ettiler. Klikleri ve bunların tepkilerini ölçtüler. Bir de kullanacakları grupların iletişimini ve etkileşimini... Birkaç gün süren hareketlenmenin sonuçlarını en ince detaylarına kadar not ettiler... Operasyonun merkezindeki AJAN, daha önce de yazdığım gibi Michael D'Andera idi! Şimdi bakmamız gereken önemli isimlerden birini anlatmak istiyorum! Gerçekten önemli mi önemli biri...
GINA HASPEL...
Bayan Haspel, 1985 yılında CIA'ye katıldı. Kısa zamanda başarıyla adından söz ettirdi. Yükseldi. Pek çok yerde özel görevlerde bulundu. İSTASYON ŞEFİ olarak... DIŞ İSTİHBARAT ve GİZLİ EYLEM PLANLARI MASASININ yöneticisi oldu. Şimdi de POMPEO'nun yanındaki en etkili isim... Lider karakteri olan biri. Terörle mücadelede GEORGE BUSH ve DONOVAN gibi prestijli pek çok ödül sahibi... İstihbarat toplama, analiz, gizli eylem, karşı istihbarat ve dış hizmetler ile ilgili operasyonlarda bulunmaz bir ajan. Değişik kafası olan bir CIA ajanı yani...
Yaklaşık 7 yıl önce Arap Baharı yine Tunus'ta başladı. CIA'nın burayı seçmesi tesadüf değildi. Muhammed Bouazizi'nin kendini yaktığı o günden tam 17 gün önce gizli toplantılar yapıldı. Bouazizi'nin de katıldığı...
Arkadaşları zannettiği isimlerden bazılar CIA ajanıydı. Bouazizi kendini ateşe nasıl attı bilmiyoruz! Ama öncesindeki o toplantılarda karar alındığı bilinmekte... Muhammed Bouazizi, ülkesini kurtarmak için kendini yaktı. En azından o öyle olduğuna inanıyordu.
Muhammed Bouazizi'nin o korkunç eylemden sonra kurtulduğunu ve yeni bir yüzle bugün hayatına devam ettiğini iddia edenlerin sayısı az değil. Ne derece doğrudur bilemem! Ama iddialar böyle. Pek çok planın içinde olan ve yöneten Gina Haspel, o tür bir eylemin artık ciddi ayaklanma nedeni olacağına inanmıyor.
Bouazizi'nin kendisi ateşe vermesinden birkaç saat sonra fotoğraflarının olduğu binlerce tişörtün dağıtılması eylemin de tesadüf olmadığının göstergesidir.
CIA Başkanı Mike Pompeo, Gina Haspel'e çok güvenir. CIA'nın işkence tekniklerinin uygulanmasını sağlayan kişi de Gina Haspel'dir.
60 yaşını aşan ve tecrübesiyle CIA'da üzerine söz söylenmeyen biridir!
Kendisi için "BEYNİNİN TÜM HÜCRELERİNİ KULLANAN ENDER KİŞİLERDEN" tanımı yapılmakta! Şu anda CIA'nın yurt dışı operasyonlarına karar veren kişi Gina Haspel! Hazırladığı tüm raporlarda ABD'nin etkin olması için Ortadoğu ve Afrika'nın Washington'dan yönetilmesi gerektiğini vurguladı. Detaylarıyla pek çok dosyayı BEYAZ SARAY'a ve PENTAGON'a iletti..."
Ve daha pek çok şey yazdık, söyledik.
Gina Haspel önemliydi çünkü! Neyse daha yazacağımız çok şey var!
Yeri geldiğinde yazarız da...
Dönelim yazımızın başına... Suudi Prens İngiltere'ye gitti.
İki iddia var: Veliaht Prens Selman gitti, SUUDLAR'ın tapusunun YÜZDE 50'sini İngiltere'ye, kalan YÜZDE 50'sini de ABD'ye verdi... Bunun olma ihtimali imkan dahilinde elbette. KÜRESEL BİR MASA KURULDUĞUNDA, ANLAŞMA HAYATA GEÇTİĞİNDE MÜMKÜN! Ama şimdiki parametreler buna biraz mesafeli.
Yarın değişirse yazarız. Ama bugün daha gerçekçi olan ikinci şık! Yani ikinci iddia!
Açalım...
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Londra'da duvara çarptı. Mısır ve Ürdün ziyaretlerinde İngiltere'nin gücü ile tanışan Selman, Londra'ya giderken hala çok güçlü bir boksör olduğunu düşünüyordu. Veliaht Prens Selman, İngiltere Başbakanı Theresa May'i 20 dakika, Kraliçesi II. Elizabeth'i 30 dakika, İngiltere Veliaht Prensi Charles'ı 20 dakika ve Cambridge Dükü Prens William'ı ise 15 dakika kapıda bekledi. Britanya hep mesaj verir. Her görüşmeyi mesaj dolu şifrelerle yapıyor. Görüşme öncesi ve sonrası verilen mesajları anlayan liderler, İngiltere ile çalışabilecek düzeydedir. Bu bilinen bir SIR'dır!
Veliaht güçlü boksör olmadığını peş peşe aldığı darbelerle gördü!
Kraliçe II. Elizabeth, ince mesajların dışında Veliaht Prens Selman'ı kibar üslubuyla tehdit etti. Katar konusunda ABD'nin emirlerini uygulamayı bırakmasını, gerekirse Katar Emiri Sani'den özür dilemesini, ARAMCO konusunda İngiltere'yi dışlamamasını, gözaltına alınan ve paralarına el konulan Londra'ya yakın prenslere paralarını derhal iade etmesi konusunda Selman'a uyarılar yaptı. Zaten bu paragraftaki uyarılar YENİ DÜNYA DÜZENİ'ne giden yolun taşlarıydı!
Anlayana tabii...
Kraliçe bu isteklerini belirtirken, hep, "Sizin iyiliğiniz, mutluluğunuzu düşünüyoruz" cümlesiyle konuşmasını tamamladı. Kraliçe II.
Elizabeth, her ne kadar çok yaşlı olsa da hala dünya siyasetinin şekillenmesinde etkin rol alan biri. Veliaht Prens, bu talepler karşısında ter döktü. Cevap vermekte zorlandı ama asla karşı bir cümle de kurmadı. Suudi Arabistan, Amerika'nın oyununa gelerek bölgenin patronu olacağına inandı. Bölgedeki değişimlere hızlı başlayan Prens Selman, Londra'dan Washington'a uçmayı bile düşündü. Ancak bu riski göze alamadı. Çünkü ilk kez siyasete girdiğini Londra'da anladı. Sanırım kendine düşünmek için zaman verdi!
Suudi Arabistan, yeni bir yola girdi. Ancak bu yol zıt kutuplarla dolu. Arabistan veya Selman, istediği kadar 'BATILI' olmak istesin, Amerikan elbisesi veya İngiliz takımı ona birkaç beden bol gelecektir. Selman, Batı'ya tek eşli olan tek prens olarak kendini tanıtıyor! Ve bunu BATI için çok önemli bir detaymış gibi seslendiriyor! Kimse anlam veremese de...
BATI, tek eşli diye Veliaht Selman'ı Batılı gibi görmez. Çıkarlarına uyuyor mu uymuyor mu?
Buna bakar! Tek seçenek de budur zaten.
Geçelim Amerika Birleşik Devletleri ayağına!
Veliaht Selman, Beyaz Saray'da neler olacağını bilmiyor. Gidecek! Büyük bir umutla...
Ama Trump tarafından coşkuyla karşılanacağını sanıyorsa yanılıyor. Trump, Kraliçe II. Elizabeth ile karşı karşıya gelmez, gelemez. Çünkü Trump'ın iş hayatına atılması, Londra'dan çıkan bir mesajla oldu. Trump bu mesajın Kraliçe II.
Elizabeth tarafından gönderildiğini anlayacak kadar akıllı biridir. Kraliçe II. Elizabeth, Selman'a, "Ortadoğu'nun yeni halini görmek için merak ediyor musunuz?" diye sordu. Selman "Elbette" diye cevap verdi. "O zaman yakında öğreneceksiniz" sözleriyle Selman'ı iyice köşeye sıkıştırdı. Kraliçe II. Elizabeth'in oğlu ve torunu da Selman'ı uyardı, aynı çizgide sözler söyledi... Dünyanın en zengini olan ama Amerikalı bir CEO kadar gücü elinde tutmayan Veliaht Prens'in hikayesi Londra'da bu şekilde başladı ve bitti. Prens Selman, çok yakın bir zamanda Katar ile ortak bir toplantı yapmak istediğini açıklayacak.
Katar'a karşı atılan adımların aslında hata olduğunu da açıklayan bir Suud yetkiliyi İngiliz medyasında göreceğiz. Uzun süredir Ortadoğu konusunda sessiz kalan İngiltere'nin artık sesini çok daha net olarak duyacağız. Adımlarını net olarak göreceğiz. Londra'daki durum bu çünkü!
Peki İngiltere'nin bu tavrına karşı yine terör saldırıları yaşanır mı? İHTİMAL ama zayıf!
Üstelik yaşanacak her saldırının faturası artık SELMAN'a kesilecektir. OYUN BU! MEDYA hala dünyadaki en büyük gücün başında yer alır. İngiltere de bunu çok iyi kullanır...
Amerika Birleşik Devletleri'ne ruhunu verenler ile Britanya'ya gücünü ve ruhunu verenler çatışıyor. Bu yazıldığından çok daha büyük bir kavga. OYUNCULARI burada saymak istesek sayamayız. MÜCADELENİN TANIMI YAPILMAYACAK KADAR BÜYÜK...
Tillerson'un gitmesi de Pompeo'nun gelmesi de Veliahtın fırça yemesi de Gina'nın öne geçmesi de hepsi bu kavganın sonucu! Daha çok şey göreceğiz... Çoookk....

Takvim
14 Mart 2018

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER