SİYASET

Alper Tan : 2. Dünya Savaşı'ndan dersler

Tarih
27 Şubat 2016
İzlenme
4149 Kişi

1939'da başlayıp 1945'e kadar süren küresel bir askerî çatışma olan 2. Dünya Savaşı, 20. yüzyılın ve insanlık tarihinin en çetin kapışmasıydı. Savaşa, dönemin tüm büyük güçleri olan İngiltere, Sovyetler Birliği, ABD, Çin ve Fransa; “Müttefik Devletler” adı altında birleşerek katıldılar. Almanya, İtalya ve Japonya ise savaşta “Mihver Devletler” bloku olarak yer aldılar. 100 milyondan fazla askerin dâhil olduğu, dünya tarihindeki en büyük savaştı. Savaşın önemli katılımcıları, tüm imkanları, ekonomik, endüstriyel, sivil ya da askerî kaynak farklılığı gözetmeksizin, bu savaş için kullandılar. Nükleer silahlar, ilk kez bu savaşta ABD tarafından Japonya’ya karşı kullanıldı. “Holokost” gibi kitlesel sivil ölümler gerçekleştirildi. 2. Dünya Savaşı, insanlık tarihindeki en geniş ve en kanlı savaştır.

2. Dünya Savaşı’na, ana devletlere ilaveten, bağımlı ve kukla devletler de dahil 55 ülke katılmıştı. Bu büyük savaşta her iki cenahtan sivil ve askeri kayıplar konusunda muhtelif sayılar belirtilmekle birlikte 1939’da başlayan savaşın sona erdiği 1945 ortalarında toplamda 73 milyona yakın insanın imha edildiği sonucu ağırlık kazanıyor.

Savaşın başladığı tarih olan 1939 nüfus rakamlarına göre devletler savaş sonunda çok büyük kayıplar verdi. 2. Dünya Savaşı sonunda Almanya 7.293.000 kayıpla nüfusunun %10,47’sini kaybetti. Polonya nüfusunun %16.07’sini, Sovyetler ise 23.100.000 kayıpla nüfusun %13,71’inin ölümüne neden oldu.

2. Dünya Savaşı’na katılan bütün devletlerin 1939 yılı toplam nüfusu 1.991.913.000 idi. Bu savaşta 25.173.700 asker, 41.830.600 sivil öldü. Ayrıca da 5.754.400 Yahudi öldürüldü. Yani asker-sivil 2. Dünya Savaşı’nda ölenlerin sayısı 72.758.900 olarak açıklanıyor. Bunun 61 milyonu müttefik yani galip devletlerin kaybı idi. Yani savaştan galip çıkmanın maliyeti 61 milyon insanının ölümü olmuştu. Gerisi de mihver yani mağlup devletlerin kaybıydı. Bu da savaşa katılan ülkelerin toplam nüfusunun % 3,71’inin öldürüldüğü anlamına geliyor.

Savaş, 1945 yılında Müttefik Devletlerin Almanya ve Japonya'ya karşı kesin zaferiyle sonuçlandı. İkinci Dünya Savaşı dünyanın politik düzenini ve sosyal yapısını derinden etkilemişti. Sonraki yıllarda oluşabilecek çatışmaların önüne geçmek ve uluslararası dayanışmayı sağlamak için Birleşmiş Milletler (BM) kuruldu. Yani BM, 2. Dünya Savaşı’nı kazanan galip devletlerin, kurdukları yeni düzenin devamını savaş sonrasında da sürdürmek için kendi aralarında kurdukları en büyük vesayet kurumudur.

2. Dünya Savaşı’nda aynı safta yer alan ABD ve SSCB savaş sonrası anlaşıp dünyayı kendi aralarında paylaştılar. Kabaca iki kutuplu dünya görüntüsü böylece çıktı.

BM’nin veto yetkisi olan 5 daimi üyesine bakarsanız tamamının 2. Dünya Savaşı’nın galip ülkelerinden oluştuğunu görürsünüz. Sanki bütün dünyayı temsil ediyormuş zannedilen BM’nin temeli, galiplerin çıkarlarını koruma ilkesine dayanır. Yapı da ona göre dizayn edilmiştir.

Savaş sonrasında galip çıkan müttefikler arasından Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği iki süper güç olarak ortaya çıktılar. Bu durum süper güçler arasında 46 yıl boyunca sürecek olan bir Soğuk Savaş dönemini başlattı. Bu dönemde Avrupalı büyük güçlerin etkisi azalmaya başladı. Asya ve Afrika'daki sömürgeler bağımsızlık hareketleri başlattılar. Savaş sonrası ilişkileri düzenlemek amacıyla özellikle de Avrupa'da, politik bütünleşme arayışları önem kazandı. Bunun üzerine Avrupa devletleri yaşadıkları savaşlardan ders çıkartarak ilişkilerini tamir etmek ve siyasi, ekonomik, sosyal ve askeri olarak toparlanmak üzere birlik arayışına giriştiler. “Demir ve Çelik Birliği” ile başlayan bu arayış bugünkü Avrupa Birliği’ne dönüştü.

2. Dünya Savaşı’nda böyle bir travma ve trajedi yaşamış olan Batı ülkeleri şimdi yeni bir küresel savaşla burun buruna. 100 yıl önce Osmanlı’nın dağıtılmasıyla Batı tarafından kontrol altına alınmış olan Müslümanlar, sömürgeci, vesayetçi Batı'ya karşı isyan bayrağı çekmiş vaziyette. Şartlar Batı açısından hiç de avantajlı görünmüyor. Asırlık uykudan uyanan Müslümanlar ise özgürlükleri ve geçmişin hesabını sormak için her şeyi göze almış durumda.

Batı'nın 2. Dünya Savaşı sonrası birleşmesi gibi yeni küresel savaşın eşiğinde Müslümanlar da birleşiyor. Haçlı-Siyonist ittifakı gerçeği görüp eski vesayet düzenini devam ettirme konusunda ısrarcı olmaz ve yeni durumu kabullenirse daha fazla kan dökülmeden yeni bir dönem başlayabilir. Batı, vesayet düzeninin devamında ısrarcı olur ve savaşı seçerse yeni bir kanlı savaş kapıda görünüyor.

Umarız yeni bir kanlı savaşı denemek istemezler. Denerlerse elbette iki taraf da yıpranır. Ama en büyük kaybı Haçlı-Siyonist cephesinin yaşayacağını söylemeye gerek bile yok. Bu defa Afganistan ve Irak’a benzemeyecek. Çünkü eğer çatışma büyürse bu yangın Avrupa, Rusya ve ABD dahil her yeri kavurur.

Zenginliği fazla olanlar daha çok zarar görürler. Çünkü klasik silahların etkisiz kalacağı, daha sofistike, ateşi olmayan ama siyasi-sosyal ve ekonomik yıkımı daha fazla olan silahların devrede olacağı bir döneme giriyoruz.  

kanalahaber.com
27 Şubat 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER