Ve sonunda TÜSİAD’ın beklenen açıklaması geldi..
Sözcü ve Cumhuriyet ekibinin gazlamasının tesiri altında kalmamışlar..
Bu net olarak görülüyor.
Etliye sütlüye çok fazla karışmamışlar..
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı, bankacı Ömer Aras’ın, “Moralimiz bozuk. Güven bunalımı var” sözlerine itibar etmemişler.
Tam aksine, Ömer Aras’a cevap verir ve onu yalanlar şekilde, ne morallerinin bozuk olmasından bahsediyorlar. Ne de güven bunalımı yaşadıklarından.
Üstelik bu açıklamayı, Ömer Aras’a soruşturma açıldıktan 4 gün sonra yaptıkları halde, moral bozukluğuna veya güven bunalımına atıf yapmıyorlar..
“Ülkemizi ileri taşıyacak ortak hedeflerimiz” derken..
“İleri taşıma”yı tek başlarına yapmayacaklarını, yapamayacaklarını kabul edip, deklare edip, bu “ileri taşıma”nın hepimiz için “ortak hedefimiz” diyerek, bir gül uzatıyorlar..
“Biz eleştiri getirdik. Bize de eleştiri getirildi. Hepsini bir arada değerlendiriyoruz” mesajı verecek şekilde, “Kamuoyunda derneğimize yöneltilen eleştiriler dahil her konunun dile getirilmesi, Türkiye’de tartışma ve demokrasi kültürünün zenginliği olarak görülmelidir” ifadelerini kullanarak bir gül daha uzatıyorlar..
Yeterli mi?
Tartışılmalı..
Cumhuriyet’in, “İki farklı metin hazırlanıyor. Eski başkanlar dahil toplantıya davet edildiler. Soruşturma açılmasına net/keskin bir cevap verilecek” modundaki tahriklere bakacak olursak, kışkırtmalara prim vermemeleri doğru olmuş..
Haddini aşan Ömer Aras’a açık bir destek olarak nitelendirilecek ifadeler kullanmamaları, isabetli olmuş..
“Savcılara ricamdır, 10 yıl beklemeyin, vurun kelepçeyi!” başlığı ile ilk gün tepkisini gösteren bir hukukçu olarak söylüyorum, en sert itirazları yapmış bir gazeteci olarak belirtiyorum; TÜSİAD’ın faaliyet alanı ile ilgisiz konulardaki tartışmanın farkına varmaları ve bunu uzatmama eğilimleri havayı yumuşatma açısından, en azından şöyle diyeyim: yanlış olmamış..
Ama madem ülke sorunlarını tartışmak istemişler.
Madem son açıklamalarında da, tartışmaların/düşünce açıklamalarının; ülkenin ileri götürülmesi için amaçlandığını söylemişler..
Ben de samimi kanaatimi söyleyeyim..
İsterdim ki..
Kışkırtmalara kapılmadan, kısır tartışmalara girmeden, açık açık söylesinler: “Kartalkaya otelinde, maliyeti önceleyip, güvenliği ihmal eden patron anlayışının aynısı, Koç’a ait TÜPRAŞ’ta 4 işçinin vefat ettiği olayda da yok mudur?”
Kartalkaya’daki ölümler ne ise..
TÜPRAŞ’taki ölümler de o..
Eleştirirken, ikisini birden eleştirmemiz gerekmez mi?
İsterdim ki, TÜSİAD’cılar sorularımıza cevap versinler: “PKK sizi tükrüğü ile boğar diyen bir adam, bir büyükşehirin belediye başkanı olabilir mi?”
Hukuki ayrıntıya girmeden, teferruattaki düzenlemelerle ilgili tartışmalara, eski haklarını iadesini, yerel mahkemenin kararının kesinleşmeden aday olunmasını vesair gözardı ederek şu sorumu cevaplandırsınlar: “Terör örgütüne övgüde bulunan adamın, bir büyükşehir belediye başkanlığı koltuğunda oturduğu ülkede, işadamı olarak kendinizi güvende hissedebilir misiniz? Yeri gelirse, bu belediye başkanı, bizim üzerimize o övdüğü terör örgütünün militanlarını salar diye korkmaz mısınız?”
TÜSİAD’ın, bu sorulara cevap vermesini beklerdim..
Ki açıklamayı hazırlamak için 4 gün mesai harcadıklarına göre de. Bu sorulara mutlaka cevap vermeliydiler..
Cevaplanmasını beklediğim bir başka soru da, şu idi: “Van’da polis araçlarına atılan molotoflarda, Ömer Aras’ın yaptığı, ‘seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, yerlerine kayyım atanıyor’ algı cümlesinin oluşturduğu tahrikin etkisi var mıdır.”
Van’da, sokak lambalarının direkleri devriliyor ise, yollar araç trafiğine kapatılıyor ise, polis araçlarına havai fişeklerle, molotoflarla saldırılıyorsa..
TÜSİAD yetkilisinin yaptığı açıklamanın rüzgarına kapılan gençlerin aldanmışlığını konuşmamız gerekmez mi?
Teğmenlerle ilgili olarak da, TÜSİAD’dan, durumu izah eden bir açıklama beklerdim..
“Tuzla Piyade Okulu’nda üç teğmen ihraç edilmiş. Biz olayları Sözcü ve Cumhuriyet gazetesinden takip ediyoruz. Bu gazeteler de, 3 teğmenin dindarlık hassasiyetleri sebebi ile ihraç edilmesini haber olarak vermemişler. Biz de atlamışız. Tabii ki, kılıç kuşanan teğmenlere sahip çıkıp, 3 dindar teğmene sahip çıkmamak, açık bir çelişkidir” demeleri gerekmez miydi?
Hatta..
“Biz kılıç kuşanan teğmenlerin, 6 defa komutanlarından izin istediklerini, iznin verilmediğini, yine Sözcü ve Cumhuriyet’in sansürü sebebi ile öğrenememiştik. Büyük tartışmalar çıkınca konuyu araştırdık, maalesef bu bilgiye sonradan ulaştık. Nasıl ki, fabrikalarımızda idarenin belirlediği üretim şeklini değiştirmek isteyenlere idareciler izin vermediği takdirde, aksine uygulama yapmak isteyeni, kapının önüne koyuyorsak.. Disiplinin çok daha üst noktada olması gereken TSK’da da, 6 defa izin istenilip, o izin verilmediği halde eski yemin metninin okunması, asla tecviz edilemez bir davranış olmuştur. Yüksek İstişare Kurulu Başkanımız Ömer Aras’ın açıklamasını düzeltiyor, kamuoyundan özür diliyoruz” demeleri gerekirdi..
“Kurumlar vergisinin % 80’ini TÜSİAD üyeleri ödüyor” diyerek kendilerini öven bu topluluğun, niçin ülke genelinde toplanan vergilerin sadece % 10’unu ödediklerinin de izahını yapmalarını beklerdim.
Öyle ya..
Ülke gündemine girdiler..
Bu vesile ile açıklamaları gerekirdi: Nasıl oluyor da, aldığı devlet teşvikleri ile ihracatımızın büyük kısmına imza atan TÜSİAD’cılar... O teşvikler, o devlet imkanları sayesinde tüm tüzel kişiler arasında, sivrilip, kurumlar vergisinin büyük kısmını da TÜSAD üyeleri olarak ödüyorlar da..
Bu büyük kısımlar, nasıl oluyor da, toplam verginin sadece % 10’unu teşkil ediyor?
Bunu da izah etmeleri gerekirdi..
Yoksa, hem ihracat yaparken teşvik alıyorsunuz.. Hem de kurumlar vergisi öderken, yıllardır süregelen ayrıcalıklı düzenlemeler sayesinde, toplam vergi içinde verginiz çok cüzi kaldığı halde, diğer sektörlere göre daha yüksek gibi bir görüntü oluşmasından mıdır, TÜSİAD’çılardaki şişkinlik edebiyatı.. Anlatmalıydılar..
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.